Eylül nasıl da çabuk geçti, değil mi? Ekim de bu geçişe ayak uydurdu. Tıpkı sevgili büyük şair Turgut Uyar’ın dizelerindeki gibi:
“Eylül de toparlandı gitti işte/ Ekim filan da gider bu gidişle”
Ama eylül geçti mi gerçekten, geçebildi mi?
29 Eylül 1916 doğumlu bir yazarı henüz okuduğum şu günlerde eylülün geçip gittiğine inanmakta güçlük çekiyorum.
O, Pınar Kür’ün annesi İsmet Kür. Daha önce hiç okumadığım bir yazardı. Fikrine çok güvendiğim bir yazar arkadaşımın yazılarında bahsediyordu İsmet Kür’ün Onuncu Sigara adlı romanından… Eylülün geçip gitmekte tereddüt ettiği bugünlerde tam da zamanıydı, okudum.
Gerçekten şaşırtıcı bir romandı Onuncu Sigara… Yalnız kahramanları Yosun, Gül, Behzat, Zerrişte’yle değil, 12 Eylüllü arka planı, bir kadının, birçok kadının ve bir adamın çoğalan yalnızlığını anlatışıyla…
Bir hayranlık (Gül’ün Zerrişte’ye hayranlığı), birçok hayranlık (Yosun’un, Behzat’ın Zerrişte hayranlığı) olarak başlayan roman, acıya, terk edişlere dönüşerek ve en sonunda arka arkaya kahramanlarının terk edişiyle biterek bizi yalnızlaştırıyor.
Belki de yalnızca var olan yalnızlığımızın ayırdına varıyoruz.
Yosun’un çığlığı Gül’e, Gül’ünkü Behzat’a ve en sonunda okura yansıyor.
Ve sessizlik… Onlar yok artık… Sadece neşeli, hüzünlü dostluklar değil, aşklar, işkenceler, mutsuzluklar, hayranlık ve korkular… Kim bilir, yaşam sadece hüzünlü bir dostluktur belki… Bir unutuş, daha çok yalnızlık… Maskeler düşer, geriye kalan çıplak bir anlamsızlık…
İsmet Kür, bu yalın, bir solukluk (on sigaralık) romanında büyük sözler söylemiyor.
Bir aşk üçgeninin, mutsuz bir çiftin kızlarına yansıyan sonuçlarını ortaya koyuyor. Aşkın uçuculuğunu, geride kalanların çığlığını, bu arada eylülün, eylüllerin acımasızlığını…
On sigara kadardır bir ömür. Hatta dokuzdur. Onuncu içilmez, balkon sizi bekler. Altındaki toprak zeminde siz kıvrılıp yatarsınız. Var mıydınız, yok mu?. Oradasınız işte, siz ve öncekiler…
İsmet Kür, gözümüzde büyüttüğümüz şeylerin varlığını sorguluyor. Böylece eylülde kalıcı bir iz bırakarak çekip gidiyor.
Gitti mi gerçekten?.. Kim bilir, o balkonda oturup dokuzuncu sigarasını içmekte ve Onuncu Sigara’ya son biçimini vermektedir. (SY/ÇT)