1-Mitolojik hikayelerin daima güncelde kalması ve anı yakalaması her zaman heyecan vericidir. Mitoloji, anlam arayışında bir yöntem ve yol olarak; toplumların maddi yaşamının, sembolik ifadesi ve şiirsel anlatımı olarak kendisinden sonraki tüm alanları etkiledi. Öyle ki kavramlarını mitolojiden almayan hiçbir din ve edebiyat yoktur. Mitoloji binlerce yıl toplumların zihin yapısına yön verdi. Bu bakımdan mitolojinin doğru değerlendirilmesi tarihsel toplumun hakikate yakın okunmasını gerektiriyor.
S.H.Hooke, “Ortadoğu Mitolojisi” adlı kitabında ‘mitos hakkında sorulması gereken doğru soru onun gerçek olup olmadığı değil, onunla ne yapmak niyetinde olunduğu sorgusudur’ diyor. Evet, mitoloji bize ne diyor ve onunla ne yapmak istiyoruz?
2-Mitolojide biraz kalarak ilerlemek istiyorum. Yunan mitolojisinde geçen Argonotlar seferi, (Troya savaşı öncesi) tek başına ‘altın posta’ erişememenin de hikayesidir. Bundan ötürü Argonotlar, görevleri boyunca dayanışma içinde hareket ederek zorlu engelleri aşarlar ve birbirlerini korumaları ve desteklemeleri gerektiğini öğrenirler yolda. Yunan krallıkları, Paris’in Helena’yı kaçırması üzerine Menelaos’un çağrısıyla birleşerek Troya’ya karşı savaşa girer. Akhilleus, Agamemnon, Odysseus gibi farklı krallar ve kahramanlar, ‘ortak düşman’ olarak ifade edilenlere karşı birlikte savaşırlar.
Yine Troya Savaşı da ittifaklar ve dayanışma üzerine kurulu bir olaydır.
Resim: wikipedia.org
Hindu mitolojisinde geçen Pandavalar ve Kauravalar’ın karşı karşıya gelmesi ve Pandavaların dayanışma içinde bir arada kalarak karşı tarafa dönük stratejik ittifaklar kurmaları önemli bir başarıyı getirir. Ve bu ittifak anlatısı günümüze kadar da anlatılır.
İskandinav mitolojisinde de Odin, Thor, Freya gibi tanrıların, devler karşısında güçlerini birleştirmek zorunda kalmaları ilginçtir. Bu savaşa hazırlanırken tanrılar birbirlerini koruma sözü verir ve birlikte hareket etme kararı alırlar.
Çin mitolojisinde dünya beş element (ateş-su-toprak-metal-ahşap) tarafından yönetilir. Bu elementler, evrenin dengesini sağlamak için sürekli olarak etkileşimde bulunuyor. Bütün; bu, farklı güçlerin bir araya gelmesidir. Bu anlatıya benzer bir şey Japon mitlerinde de var. Onmyōdō' adındaki mistik sistem, beş elementin dengesi sayesinde ayaktadır. Evrenin dengesi bu birlikteliğe bağlıdır.
Daha birçok örnek verilebilir. Her biri, farklı kültürlerde kolektif çabaların ve birlikte hareket etmenin ne kadar mühim olduğuna dair perspektif sunuyor.
Yani birlikte hareket etme, bir başarı şartıdır diyor mitoloji.
Resim: wikimedia.org. (Klotho, Lakhesis ve Atropos)
3-Moirai kardeşleri Yunan mitolojisinde kaderin tanrıçaları olarak bilinen üç kız kardeştir.
Moirai'ler, her insanın yaşamını doğumundan ölümüne kadar belirleyen ve kontrol eden tanrısal varlıklardır. Bu üç kız kardeşin adları Klotho, Lakhesis ve Atropos'tur.
Bu üç kız kardeş kadere hükmetme gibi önemli bir role sahip olduğundan, Zeus, baş tanrı olmasına rağmen Moirai’lerin iradesine karşı gelemez.
Moirai kardeşler özetle doğum, yaşam ve ölümü simgeler. Tüm bu döndü bir ip üzerinden sembolize edilir.
Klotho, insanın yaşamını başlatan tanrıçadır. Elindeki iplik ile her bireyin hayatını sembolize eder ve bu ipi eğirerek o kişinin hayatını başlatır. Lakhesis, Clotho’nun eğirdiği yaşam ipliğini alır ve bu ipliği ölçer. O, bir kişinin ne kadar süre yaşayacağını belirler. Atropos ise elindeki makasla Lakhesis’in ölçtüğü yaşam ipliğini keserek, kişinin ölümünü başlatır.
4-Mitolojiden bazı hatırlatmalara yapma nedenim şu sıralar yeniden başlayan geniş demokrasi cephesi/ittifak tartışmaları ve çalışmalarıdır.
Emek ve Özgürlük İttifakı’ndaki (EÖİ) partiler yeniden bir araya geliyor. DEM Parti ve bileşenlerin kendi arasında toplantılar aldığı basına da yansıdı. HDK de en sona siyasal ve toplumsal anlamda yeni bir safhaya geçmenin neden hayati olduğuna dair geniş bir perspektif çizen röportaj verdi.
Bugün sol/sosyalist siyasetin neden bir araya gelmesi gerektiğine dair buradan uzaya varan nedenler sıralayabiliriz. Mussolini 1922’de “Demokrasi hayatı siyasal görürken, faşizm hayatı esas itibariyle savaşçı olarak karşılar” der.
Bu yorum faşizmin mantığını anlamak açısından önemlidir. Çünkü Faşizm, toplumla sürekli bir savaş rejimidir. Toplumsal hakikat bittiğinde ortaya çıkar. O halde birinci ve en acil neden faşizme darbe olabilir. Yeraltındaki ölüleri bile konuşacak hale getiren bir faşizm evresinden geçiyoruz.
Faşizmin en sinsi tehlikesi bence şudur: Devletin toplumla, toplumun devletle özdeşleştiği bir ortamda var olabilmesi. Geriye kalan ise tipik işlevi olan ‘bölünme’ fonksiyonunu aktifleştirmesidir. Bugün bu bölünme işlevi son derece canlıdır, yani faşizm bizi bölmüş durumda. Kürtleri kendi iç gündemleri ile meşgul ederek Türkiye tarafındaki hareketler ve mücadele ile birleşmesini engelleyen, Türkiye tarafını da hakeza farklı politik angajmanlarla Kürtlerden uzak tutmaya dönük bir strateji işletiyor. Tüm bunların arasında ise iş-emek-sokak-doğada yarılmalar yaratarak dikkati dağıtıyor.
Birçok siyasi parti/yapı/blok vs. var. Onlarca toplumsal alan ve süren mücadele hatları var. Bugün toplumsal alanın siyasal alana öncülük ettiği koşullardayız. 8 Mart’tan, Newroz’lara, 1 Mayıs’tan 1 Eylül’lere uzanan hatta fay hatları siyasal alanın önüne en çıplak şekilde bırakılıyor ve buyur öncülük et deniyor. Bu anlamda yeni bir ittifak ruhuna da toplumsal çağrıların eşlik etmesi son derece kıymetli olacaktır. Siyaset bunu alır ve örer, inşa eder, yaşamsallaştırır.
5-Demokrasi; toplumsal kabul gören, iyi ve güzeli yaratan politikanın adıdır. Demokrasi ttifakı ise, bunu talep eden, yaşam siyasetinden yana herkesin birlikte mücadele isteğidir.
Bu bağlamda demokrasi ittifakı/cephesi (adı gerçekten önemli değil), özce;
Toplumsal ve siyasal muhalefetle, emek, ekoloji, kadın ve gençlik hareketleriyle, cinsiyet kimlikleriyle en geniş birlikteliği kurmanın, halklar ve inançlarla ortak mücadele zeminini büyütmenin adıdır. Aynı zamanda yurttaşların kendi geleceklerini ve içinde yaşayacakları toplumsal, siyasi ve ekonomik koşulları kendilerinin belirlemelerine imkân veren birlikteliktir. Bu birliktelik hali stratejik bir ortaklık olmalıdır. Aksi halde zor işler.
6-Süreci Moirai Kardeşlerin elindeki ip gibi de görebiliriz. Bu ip ve ipin çizdiği kaderi kendi ellerimize almalıyız. Yeni bir mücadele formu gerekir bu form kendi kader ipini kendisi tutan, kendisi kesen veya uzatan yerde olmalı. Bir ipe tutunmak elzem, ipe un sermek değil.
Yan yana mücadele asgari ilkelerde toplumun taleplerini karşılama iradesidir. Kimsenin kendi renginden, ideolojisinden taviz vermediği, kendisi olarak yani özne olabildiği bir aura bugün son derece mümkün bir formdur.
Prometheus, çakılı olduğu tepelerde kendisine yardım etmek isteyenlere ne diyordu?
“Zeus, tahtından inmedikçe benim acılarımın sonu gelmez”
Bu iktidar da gitmediği sürece toplumsal acıların sonu gelmeyecek.
Bugün sol/sosyalist siyasetin en geniş şekilde mevcudu aşan yeni bir hareketliliğe gücünün yetebileceğini düşünüyorum, bu potansiyel fazlasıyla var ve takip edebildiğim kadarıyla da kimse yok demiyor. (TKP’nin yok demesi zaten hayırlı bir çıkış)
7-Mitoloji ile başladım mitoloji ile bitireyim.
Yunan mitolojisinde geçen Hydra(Hidra) canavarı soluğu ve kanı ile insanı öldürebilecek kadar zehirli, dokuz başlı, yılansı bir canavar olarak betimlenir. Antik Argolis şehrinde bulunan Lerna gölünde yaşayan Hydra'nın bir başı kesilse yerine iki baş çıkıyormuş. Hidra adlı bu canavar ‘ölüler ülkesinde’ yer alan bu gölün bataklıklarında bir nevi bekçidir. Herkül’ün önüne konulan zorlu 12 görevden ikincisi de bu bataklığı geçmektir.
Lerna bataklığı, “ölümden sonraki dünya ile insanların dünyası arasındaki kapının tam ağzından yer alması” son derece önemlidir. Hidra’yı aşmak demek yeni bir dünyaya kapı aralamak demektir.
Ayrıca birçok anlatı ve kaynakta ölüler dünyasından sonraki dünya mutluluk dünyasıdır diyor. Açılan kapı oraya gitmektedir.
Biraz Ortadoğu’yu andırıyor gibi. Öyle bir yer ki herkes kendi cehennem ile cennetini buradaki savaşlarda görüyor.
Ülkenin kendisi de Lerna bataklığından çok farklı değil, çünkü dokuz başlı canavar dolu. Emeği, doğayı, toplumu yutan başlara sahipler.
Şimdi bir kapı eşiğindeyiz. Bu kapı açılırsa daha makul bir dünyanın/yaşamın da yolu açılacak.
Bu yolun bugün bu bataklıkta açılabilmesinin yegâne yolu adına ittifak-birliktelik-demokrasi cephesi ne derseniz deyin, birlikte mücadeledir. Şahsen bir güç ile olacak bir iş değil bu yeni yaşam…
O halde geriye kalan, bu sorumluluğu almak ya da almamaktır.
(ÖA/RT))