Sağlıklı olmanın ne olduğu üzerine söylenebilecek çoktur. Yaşanan döneme, yere, zamana göre aslında ideolojik olarak içi doldurulan bir kavramdır sağlık. “Fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hali” ile resmi düzeyde kalıplaşmış bir tanımı yapılan sağlık, toplumsal olarak ona atfedilen kültürel değerlerle, toplumsal alganılış/algılatılışla, yönetim sisteminin politik yönelişiyle vb birçok etkiyle şekillenir/şekillendirilir.
Tıp tarihinin toplumsal düzeyde en önemli gelişmelerinin başında halk sağlığı alanında yaşanan gelişmeler sayılır. Eve içilebilir güvenli su getirilmesi, insan atıklarının evlerden bir sistemle toplanması ve arıtılması (kanalizasyon), beslenme, barınma, yaşam koşullarının iyileşmesi, ilaçların/aşıların keşfinden çok önceleri toplum sağlığında fark yaratmıştır.
Bugün de toplum sağlığı açısından fark yaratacak olan gelişmeler tek başına tıp teknolojisinde kaydedilecek ilerlemelerle sağlanamamaktadır. Bu ilerlemelerin toplumsal sağlık düzeyine etkisidir önemli olan. Bu nedenledir ki tıbbi teknolojideki ilerlemelerin toplumun sık görülen sağlık sorunlarının çözümüne etkisi bu ilerlemelerin kendine neyi dert edindiği ile de yakından ilgilidir. Piyasada “fark yaratacak olan” çoğu zaman toplum sağlığında beklenen düzeyde “fark” yaratmaz.
* * *
Sağlık kavramı ile ilgili tartışmalarda adı anılan 1986 Ottowa Bildirgesi’nde “sağlığın bir dizi önkoşulu” tanımlanmıştır: Gıda, barınma, barış, gelir, stabil ekosistem, sürekliliği olan kaynak kullanımı, toplumsal adalet ve hakkaniyet. Türkiye için bu ön koşullar üzerine söylenebilecek o kadar çok şey var ki. Bazılarına bakalım ve “Türkiye’de sağlığın ön koşulu ne durumda” sorusuna yanıt aramaya çalışalım.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verilerine göre 2014 yılında dünyada gıda fiyatları düşüş gösterirken Türkiye’de gıda fiyat artışını sürdürdü ve 62 gıda maddesindeki artış dikkati çekti. FAO “Gıda Fiyat Endeksi” verilerine göre son 11 yılda dünyada gıda fiyatları yüzde 92 oranında artarken Türkiye’de yüzde 172 oranında artış yaşandı.
Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) 2013 verileri çocukluk çağı beslenmesi konusunda durumu ortaya koyuyor. Beslenme durumu göstergelerinden “yaşa göre boy” değerlendirmelerine göre beş yaş altındaki her 10 çocuktan biri bodur yani yaşına göre kısa boylu. Bu çocukların üçte birinden fazlasının ise ciddi şekilde bodur olduğu görülüyor. Kaldı ki araştırmada yer alan çocukların beşte birinin boy ve kilo ölçümleri yapılamamış (1).
Barınma derseniz “kentsel dönüşümle” depremi bahane edip bir yandan yerinden etme bir yandan “piyasakentler” yaratma ve o inşaat çılgınlığında iş cinayetlerini seyretme hallerindeyiz.
Barış bu topraklarda en çok ihtiyaç duyulan sözcük. Bir yandan geldi gelecek derken diğer yandan Stockholm Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü'nün (SIPRI) verilerine göre en fazla silah satın alanlar listesinde dünyada 7.sırada bir ülkede yaşıyoruz. Şiddet toplumsal hayatın her yerinde.
Gelir derseniz Türkiye gelir dağılımı eşitsizliğinde dünyada en kötü 3 ülke arasında, OECD ülkeleri içinde “servetin en adaletsiz biçimde paylaşıldığı ikinci ülke”. Ayrıca 2014yılı Küresel Refah Raporu’nda “en yüksek servet adaletsizliği” olan ülkeler kategorisinde yer alan Türkiye, yüzde 10’luk kesimin servetinin son 14 yılda “çok hızlı” yükseldiği belirtilen ülkeler arasında yüzde 21 artışla üçüncü sırada (2,3).
TÜİK verilerine göre “gelişmiş ülkelerde temel işsizlik verisi” olarak kabul edilen tarım dışı işsizlik yüzde 13’e çıktı”, 15-24 yaş grubunda genç işsizlik oranı olarak tanımlanan işsizlik yüzde 20. Herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı 2014 Aralık ayı için yüzde 33 (Tarım sektöründe yüzde 81, tarım dışı sektöründe yüzde 22) (4).
Stabil ekosistem başlığında ekosistem tahribatına neden olabilecek onlarca başlık saymak mümkün. “Proje” çılgını Türkiye’de kanalından köprüsüne, HES’lerden altın madenilerine, kömürlü termik santrallerinden nükleer santraline kadar “vizyon ve misyon sahibi” şirketlerce kalbura çevriliyor.
Bu “ön koşullar” Türkiye için yerine gelmediğinden olacak, Bakanlık olarak bireyin sağlığını merkeze aldıklarını söyleyen Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Bakanlığımızda hep hastane, hep ilaç, hep teknoloji konuşuyoruz ama esasında adı da hastalık bakanlığı değil, Sağlık Bakanlığı. Yani burada bakanlığın isminde bazen çelişkiye düşüyorum.” dedi.
Bireyin sağlığı mı, toplum sağlığı mı?
Piyasacılık mı kamuculuk mu?
Rekabet mi dayanışma mı?
Tedavi mi koruma mı?
“Hastalık Bakanlığı” mı, “Sağlık Bakanlığı” mı?
“Herkesin sağlığı kendi sorunu” mu, “birimizin sağlığı hepimizin sağlığı mı”?
Bu soruları önce “siyaseten” yanıtlamak gerekmiyor mu?
Birimizin sağlığı hepimizin sağlığı! (CIY/HK)
4. SIPRI'ın yeni raporuna göre Türkiye, dünyanın en büyük silah ithalatçıları listesinde yedinci sırada yer alıyor.