Yüzyıllarca birbirini derinden etkilemiş ve beslemiş Ortadoğu kültürlerinin, günümüz İran ve Türkiye örneğinde olduğu gibi komşuluklarına rağmen yabancılaşması ne acı.
Persepolis ile bir anda dikkatleri çeken Marjane Satrapi ile Vincent Paronnaud'nun ikinci eserinde her ne kadar yok olmuş bir dünyadan bahsedilse de iki memleketin geçmişi arasındaki benzerliği hissedebiliyoruz.
Fransız dokunuşunun fazlasıyla etkili olduğu "Azrail'i Beklerken" (Poulet aux prunes) Pers uygarlığından geriye kalan asaleti bir masal tadında aktarırken insanın aklına buna benzer bir filmin İstanbul'da da çekilmesini getiriyor.
Fransız sinemasının faal oyuncularından kabiliyetli Mathieu Amalric'e şaşkın keman virtüözü Nasser-Ali Khan rolü epey yakışmış.
Zorla evlendirildiği Faringuisse'yi hiçbir zaman sevmemiştir, takıntılı şekilde bağlı olduğu değerli müzik aletini eşinin kıskanıp kırmasıyla geri dönülmez bir yola girerler; yılların tecrübeli oyuncusu Maria de Medeiros'un yüzü meğerse mutsuz eşi oynamak için birebirmiş.
Roberto Rossellini ile Ingrid Bergman'ın kızı Isabella Rossellini ise keyifli bir anne portresi çiziyor. Yıllar boyunca Lancome markasının yüzüyken David Lynch'le ilişkisi sırasında Blue Velvet'te parlayan yıldız, geçen seneki İstanbul Film Festivali'nde oynayan Aşkın İkinci Perdesi'nde hayal kırıklığı yaratmıştı.
Filme İtalyan katkısı bununla da bitmiyor. Claudia Cardinale, Monica Bellucci, Carla Bruni ve kız kardeşi Valeria Bruni Tedeschi gibi Fransa'da yaşamayı tercih eden Chiara Mastroianni etkili makyajın da yardımıyla bölge kadınının ağırlığını yansıtabilmiş.
Marcello Mastroianni'nin kızı Chiara ekranda fazla görünmese de rolünün hakkını veriyor. Filmin başrollerinin birinde, geçtiğimiz aylarda Fransa'da politik içerikli bir kampanya için çıplak poz veren Golshifteh Farahani oynuyor.
Nasser-Ali'nin içine gömdüğü aşkın ta kendisi olan İrane karakteri sanatkârımızın hayatı boyunca unutamadığı bir karşılaşmanın anısı olarak ruhunu hırpalar, durum kendisine intiharı düşündürtecek hale gelir. Katı İslam kurallarına isyan eden İranlı aktris Golshifteh ise artık memleketine girmesi yasaklandığından kariyerine yurt dışında bir sürgün olarak devam etmek durumunda.
İran'da doğup Viyana'da eğitim gören, Fransa'da yaşayan ve esasen illüstrasyon sanatçısı olan Marjane Satrapi 2007'de Persepolis'le Cannes Film Festivali'nde Jüri Özel ödülünü kazandı ve aynı film Oscar'a aday gösterildi.
Geçmişin büyüsü, yeniden
Winshluss adıyla da tanınan yeraltı çizgi dünyasının önemli isimlerinden Vincent Paronnaud ile beraber senaryosunu yazıp yönettikleri ilk filmde olduğu gibi orijinal adıyla Poulet aux prunes'e (Türkçesi: Erikli tavuk) de nostaljik bir hava hâkim.
Geçmişin bir daha geri gelmemek üzere kaybedilen büyüsü sanatçıların maharetli çizgileri sayesinde adeta canlandırılmış ve reel çekimlere yedirilmiş. Dünyanın çeşitli festivallerini gezen ve birçok ülkede gösterilmeye devam eden Azrail'i Beklerken yalnız çocukluğumuzu hatırlatmıyor, kapitalist düzenin alt üst ettiği geleneksel yaşamlarımızdan tamamıyla silindiği için hayıflandığımız değerli atmosferi yumuşak müdahalesiyle tekrar yaşatıyor.
Geçtiğimiz nisan ayında, İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın (İKSV) düzenlediği 31. Uluslararası İstanbul Film Festivali'nde ilk gösterimi yapılan film, bu hafta vizyona girdi. (MT/AS)