"Neden Geldim İstanbul'a?" olarak tanıdığımız "Neden Geldim Amerika'ya?"nın kulağa Achilleas Poulos'la gelen yankısında, yüzyılın başında, doğup büyüdükleri toprağı, ölü ya da diri sevdiklerini terk etmek, binlerce kilometre uzağa göçmek zorunda kalanların, o "istenmeyen"lerin duyulmamış, duyulsa da unutulmuş acıları var.
Evvela;
Dost meclislerinde bir övünme bahsidir benim için: Yıl 1996. Lise öğrencisiyim. Antalya'da bir kaset dükkânının önünden geçerken camdan içerideki kaset kutusunu görüyorum. Vitrine bile konmamış. Belli, kargo kutularından yeni çıkmış, en iyi ihtimalle dükkânın içinde, en kuytuda bir yere bir örneği konacak olan sanırım 20 kadar kaset. Çok sade kapağı işgal eden fotoğraftaki adamı tanıyorum ben. Kıvırcık saçlı, gitarlı (olur mu?!) perdesiz gitarlı adam. Dünyada (en azından o zaman) kıvırcık saçlı, perdesiz gitarlı tek adam var: Erkan Oğur.
Gitar çalmaya yeni yeni başlamışım (eski bağlamacıyım şükür), Ortaçgil dinliyorum, Kızılok dinliyorum, Yeni Türkü dinliyorum, derken oturup dinlediklerimi arkadaşın gitarıyla kendi kendime çalıyorum. Bana öyle geliyor ki Erkan Oğur'u Antalya'da bir ben tanıyorum (şimdi düşününce, hani bir ben değilsem de bir avuç insandık büyük ihtimalle). Müzik arayan kulaklarım ufak ufak sağda solda duymaya başlamış gitarını. Bülent Ortaçgil'le, Janet&Jak Esim'le yaptığı işlerden falan biliyoruz da, ne bileyim Sezen Aksu'nun, Nazan Öncel'in, Mustafa Sandal'ın şarkılarında o eşsiz icra edilişiyle perdesiz gitara denk geldikçe "aaa, bu o, eminim" demeye başlamışım, öyle...
Dükkana giriyorum. O gün cebimde kaseti alacak para yok. Ama kasetlerin altındaki kıvrılmış posteri görmüşüm. "Şu posteri alabilir miyim?" diyorum tezgâhın arkasındaki adama. Sırf ben sordum diye postere ilk kez dikkat kesiliyor, gidip açıyor, kollarını gerip biraz uzaktan bakıyor.
"Kim ki bu?"
...
Billahi övünme bahsidir ki lise öğrencisiyken kardeşimle paylaştığımız odanın kapısında Erkan Oğur posteri, daha doğrusu şu albüm afişi asılıydı:
Bir Ömürlük Misafir, zar zor bulunan müzik dergileri sağolsun (o zamanlar internetin bizde fikri dahi yok!) 94'te Fretless adıyla yurtdışında basıldığını bildiğimiz albümün Türkiye'de yeniden, kimi farklarla kaydedilmiş versiyonu. Benim için hâlâ Türkiye müzik tarihinin en iyi 10 albümü arasındadır. Gitar çalmaya başlamış bir çocuk olarak 'Mor Dağlar' ve Philip Catherine bestesi 'Home Comings' favorilerim olsa da 'Mamoş', sözlerini Sezen Aksu ve Bülent Ortaçgil'in yazdığı 'Bir Ömürlük Misafir' (Fretless'de 'Bayati' adıyla ve enstrümantal... Eseri daha sonra dünyanın en ünlü flamenko gitaristlerinden José Fernández Torres, namıdiğer Tomatito, 2001 tarihli Paseo De Los Castaños albümünde 'Cancion Turca' adıyla, yaylılar eşliğinde yeniden yorumladı) ve 'Neden Geldim İstanbul'a?', o zamana kadar duymadığım bir tarzın, hemen her haliyle "bizim" olsa da gitarla o biçimde, o perdede şarkı/türkü söylendiğine daha önce tanık olmadığımız için ilginç gelen bir yeniliğin sesleri; ve dinledikçe yüreğime akıyor.
Bu yazının meselesi olan 'Neden Geldim İstanbul'a?' şarkısını (esasen türküsünü) Burhan Çaçan'dan biliyorduk zaten. Sanıyorum 90'ların başında epeyce popüler olmuştu. Nitekim, Bir Ömürlük Misafir'in kapağında şarkının sözlerinin altında küçük bir ithaf notu görüyorum: "Bütün talihsiz müzik parçaları adına..."
Aşil Ponolos, Archilles Polonos yahut Achilleas Poulos
Şarkının öyküsünü 1995'teki bir söyleşide anlatıyor Oğur:
"İlginç bir öyküsü var. O türkü, Aşil Ponolos adlı, Harput'tan Amerika'ya göç eden Elazığ'lı bir Ermeni vatandaşımızın bestelediği bir türküdür. New York'ta bir taş plakta çıktı. Amerika'da 1992 yılında, Amerika'ya göç eden göçmenlerin müzikleri ile ilgili bir kitap yayınlamış olan ]erry Silverman adlı bir müzikoloğun, kitabında Harput yöresinden kullanmak istediği bir türkü idi. Bana 'Bu parça hangi makamdadır, ne anlatıyor bu adam?' gibi sorular sordu, açıklama istedi. Ben de türküyü bu vesileyle ilk kez o zaman dinlemiştim. Türkünün orijinal ismi 'Neden geldim Amerika'ya?'"
Türküyü öğrenen Oğur, eş dost çevresinde yavaş yavaş, her zamanki çekingenliğiyle (kendi tabiriyle "cüret ederek") çalmaya, söylemeye başlıyor. Janet&Jak Esim'in, Yahudilerin İspanya'dan göçünün 500. yılı (1992) dolayısıyla Avrupa'nın çeşitli kentlerinde verdikleri dizi konserler için gidilen bir kentte (büyük ihtimalle Brüksel), otel odasında söylemeye cüret etmese de udla türküyü çalıyor mesela:
Derken türkü bir biçimde Burhan Çaçan'ın kulağına gidiyor; malum "talihsiz müzik parçası" oluveriyor. Oğur, 96'da albümünde yer vererek belki de bu talihsizlik halini geriye sarmaya çalışıyor. Öyle ya da böyle, ortaya çıkan eser işte bu:
Albüm kapağında şarkının yazarı olarak "Archilles Polonos" ismi görülüyor. Başka da bilgi yok.
Oysa şarkıyı söyleyen tenorun adı Archilles Polonos değil, Achilleas Poulos. Dahası Erkan Oğur'un tahmin ettiği gibi bir Ermeni değil, Osmanlı'nın son yıllarında Amerika'ya göçmüş olan bir Rum.
Hayatı hakkında pek bir şey bilinmiyor. Bilinen, bulunabilen 40 kadar kaydı var. Bu kayıtların çoğu, belki de en çok tanınan 'Neden Geldim Amerika'ya?' hariç tümü, ya Klasik Türk Musikisi'nin 19. yüzyıl eserlerinin geleneğe bağlı yorumları, ya da İstanbul ve Ege Rum müziğinin örnekleri. İddialı olacak ama, bir Hafız Sami olmasa da bir Hafız Osman yahut Hafız Kemal kadar mahir (bir türlü ısınamadığım Hafız Burhan'ın gazellerinde, şarkılarında uzandığından çok daha uzak seslere, çok daha ustalıkla basabiliyor). Epeyce geleneksel bir üslubu, kuvvetli bir hançeresi var. Ud ve lavtayı kâfi derecede çaldığını biliyoruz.
Bu haliyle hikâye, bizim coğrafyada alışık olduğumuz bir göçme, belki bir kaçma hikâyesi gibi duruyor. Yüzyıla yeni bir siyasi ve toplumsal hayalle, bu hayalin aksak projesiyle giren Osmanlı'da, yüzyıllardır kök saldığı toprakları bırakmak zorunda kalan, o toprakları terk etmek zorunda bırakılan binler binler, çantalarına hayatlarını, geçmişlerini, sanatlarını ve kültürlerini de doldurup terk etti bu toprakları. Achilleas Poulos da bu isimlerden biri belli ki... (MÇ/ÇT)
(Devam edecek)
(Haftaya: Amerika'da gurbet, yeniden müzikli hayat ve belki de 'Neden Geldim Amerika'ya?'nın asıl sahibi Marko Melkon)