Yeni medya araçları aracılığıyla- bloglar, sözlükler, sosyal paylaşım ağları - bir program yayınlandıktan sonra izleyenler tarafından nasıl alımlandığından haberdar olabiliyoruz artık.
Yeni medya araçlarının kitle iletişim araçlarına dönmesine ramak kala toplumun nabzını yoklamak da kolaylaştı. Bu bağlamda "Fatmagül'ün Suçu ne?" dizisiyle ortaya dökülenler düşündürücü.
Sevgilisini yolcu etmek için sabaha karşı evden kaçan Fatmagül'e dört gencin tecavüz etmesini ve Fatmagül'ün tecavüzcüsü ile evlendirilmesini konu edinen dizi bir tecavüz "masalı"na dönüştürüldü. Gazetelerde, hatta ana haber bültenlerinde bile yer aldı.
Ana akım medya " Fatmagül bu gece tecavüze uğrayacak" (Posta, 16.09.2010) diye haber yapmaktan kaçınmadı. Dizi tamamen tecavüz üzerinden pazarlandı.
Geçen sezon herkes Aşk-ı Memnu dizisinde "Bihter ile Behlül"ün sevişmesini beklerken, 16 Eylül akşamı Türkiye Fatmagül'ün tecavüze uğramasını bekledi.
Ekşi sözlükten "inci"ler
Yeni medyanın gözdeleri olan bloglarda, sözlüklerde, sosyal paylaşım ağlarında diziye ve özellikle tecavüz sahnesine ilişkin görüşlerini paylaştı bazı izleyiciler. Öyle görünüyordu ki herkes ekranın karşısında oturmuş ve Fatmagül'ün tecavüzünü beklemişti.
Ekşi Sözlük'te Fatmagül'ün suçu ne? başlığı altında yazılanlar gerçekten çarpıcı. "Fatmagül'ün az sonra tecavüze uğrayacağı dizi, reklam girdi. Heyecanla bekliyoruz..." şeklinde ifade etmiş bir ekşi sözlük yazarı hislerini. Ama sadece bu yazar değil bu tecavüzü "heyecanla" bekleyen, daha birçokları var tabi ki. ...
İzleyici önce Fatmagül'e tecavüz edilmesini beklemiş, ardından kahrolmuş, empati kurmuş, donmuş kalmış, inanılmaz üzülmüş, Ama üzülenler de nasıl üzülmüş:
"Tecavüz etmek yerine bir insanı öldürsen daha iyi, allah kimseye böyle üzücü olay yaşatmasın içim yandı, kızın hayalleri bitti, dünyası yıkıldı"
Yazarların tecavüzün kötü bir şey olduğu konusunda ortak bir kanıya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Neyse ki çoğunluk bu konuda hem fikir! Ancak bu kadınlara ölümü reva görme konusunda da hem fikirler maalesef.
Bu ve benzeri yorumlar yazan yazarların, ölümün tecavüze tercih edilir olduğunu vurgulayanların, tecavüze uğramış ve bu tehdit altında yaşayan tüm kadınlar adına bu tercihi yapması anlaşılır gelmiyor bana.
Bu yazarlar kendi bedenlerinden başka bedenler hakkında "ölüm" hükmü veriyor, böylece, ölmeyi "tercih" etmeyen bir kadını ya da bu durumla "başa çıkabilen" bir kadını yadırgamaya kadar gidebilecek bir söylem üretiyorlar.
Yorumlar arasında Beren Saat'in oyunculuğu da mesele ediliyor. Beren Saat'in ne kadar da iyi oynadığı dile getiriliyor sürekli. Nasıl bilebiliriz ki tecavüz sahnesinin iyi oynandığını?
Rolünü iyi yapmak demek "gerçeğe" yakın oynamak demek değil mi? Nerden bilebiliriz ki "gerçek" bir tecavüzün hissettirdiklerini, tecavüze uğrayan bir kadının o anki hislerini ya da hissizliğini. İndirgemeci olacak ama "bağırdı, çağırdı, haykırdı, gözünden yaşlar aktı" diye mi böyle düşünüldü.
Fatmagül'ün suçu bulundu
Bu kadarı da yetmemiş! Bazıları Fatmagül'ün suçu ne onu bulmaya çabalamış. Fatmagül'ün suçu ne değilmiş ki...
Fatmagül'ün suçu Bihter olmakmış, Fatmagül ün suçu karanlıkta tek başına gezmekmiş O saatte değil Fatmagül Mahmut bile olsan başına bu gelirmiş:
"fatmagül'ün suçu ne?-eskiden bihter olması"; "o endamla gecenin köründe tek başına dışarı çıkması"; " ama şimdi fatmagül'ün de sabaha karşı evden kaçıp alpler kızı heidi gibi yaldır yaldır dağ tepe dolaşması da yaaaaani eh be kızım dedirtmedi mi hepimize?";"hapı attık patladık, fatmagül'e rastladık, fatmagül'ün suçu yok, biz o'nu bihter sandık"; "valla abicim o saatte ormanda kırmızıyla dolaşırsan değil fatmagül mahmut bile olsan hatır hutur yerler seni".
Nasıl bir zihniyet günün herhangi bir saatini "gecenin bir vaktine", kamusal alanı "oralar buralara" dönüştürebilir ve bunları bir tecavüz sebebi olarak görebilir. Nasıl bir zihniyet "kırmızı" giymenin tecavüz için bir neden olabileceğini söyleyebilir.
Nasıl bir zihniyet bir oyuncunun daha önce oynadığı bir karakterin "hafif meşrep oluşu" sebebiyle yeni rolünde kendisine tecavüzü reva görebilir ve de bunu böyle dile getirebilir.
Herkesin aklındaki soru
Nedir bu kadar eğlenceli kılan cinsiyetçiliği. Kimse çıkıp da demesin "bu meselenin bu kadar ciddiye alıncak bir tarafı yok, biz burada alt üstü makara yapıyoruz".
İşte tam da bu yüzden kurtulamıyoruz bu beladan. Sürekli "makara" yapıyoruz, "makara" yapacak başka bir şeyimiz yokmuş gibi. Her an bu tuzağa düşebiliyoruz. Ama böyle yaparak yeniden yeniden üretiyoruz işte aynı ataerkil düzeni.
İki dakikalık anlaşılması zor bir "haz" için rahatlıkla espri konusu yapılan şeyler; belki de bir başka kadının gerçekten gecenin o saatinde sokakta olduğu için, gerçekten kırmızı bir elbise giydiği için, o saatte "oralarda" dolaştığı için, "hafif meşrep" olduğu için, "fahişe" olduğu için tecavüzü "hak ettiğinin" düşünülmesine ve tecavüze uğramasına neden olabilir.
Unutmamak gerek ki tecavüze, tecavüze uğrayanlar üzerinden bulmaya çalıştığımız her açıklama, aradığımız her sebep onu meşrulaştırmaktan başka hiçbir işe yaramaz.
Bu yazıyı yazdım. Yazdım çünkü ekşi sözlükte dökülen "inci"lerin bir şekilde paylaşılması gerektiğini düşündüm. Reyting kaygısı ile öne çıkarılmış bir tecavüz "masalı" anlatan dizinin düşündürdükleri ile yüzleşmememiz gerektiğini düşündüm.
İlk bölümden sonra herkesin aklında tek bir sorunun kalmasının ne kadar da garip olduğunun görülmesini istedim: "Şimdi herkesin aklında tek soru var: sona kalan uzun saçlı eleman, adı sanıyorum ki kerim o da tecavüz etti mi? (DG/BB)