İyi kötü şöhret sahibi, en azından tanınan bilinen, yüzüne de adına da medyadan aşina olduğumuz, paralı pullu insanların bazı "kusurlu" hareketlerle imtihanı, ÖSS'den zordur.
Ünlü veya güçlü ve hele de tüm kapıları açan banknotlardan bolca biriktirmiş olmak, kabahatlerinin sıradan insanlara göre daha affedilir bulunmasını sağlamaz da bunun tersini gösteren örnekler belleğimizde taze.
Başbakanın oğlu çocuk yaşta biriyle evlenir ve bu hiç sorun olmaz mesela. Çünkü medyanın da gözünde, 'mağdur' olan yoktur bu evlilikte. Yoksul ve bakıma muhtaç bir baba ile çaresiz bir anne yoktur mesela. 'Parçalanmış' aileler de yoktur ki eylemi aklımız sıra makul bir sebebe bağlayalım, bazı gazetecilerin satır arasında yapmaya çalıştığı gibi!
Medyanın ağzını sulandıran evlilik
Ağa sıfatının sahip olduğu topraklar nedeniyle kendisine yapıştırıldığını anlamakta hiç zorlanmadığım feodal figür Halis Toprak, 'aile olma' konusunda toplum nazarındaki sicilini biraz daha kalabalıklaştıran üçüncü evliliğini 17 yaşındaki N. Ta. ile yaptı.
Ülkenin en zenginlerinden olan Toprak, Çorum'da bir vergi dairesi memuru olsaydı, kendinden 54 yaş küçük bir kadınla evliliği, Hürriyet'in sürmanşetinde değil, yerel bir gazetenin ikinci sayfasında yer alırdı belki ya da yer almazdı.
Büyük büyük adamların kız çocuklarla evlenmesi çoğunlukla 'normal' bulunabildiğinden, "aman canım ne var bunda" denebilirdi.
Küçük medyanın ihtimal ki haber değeri biçmeyeceği bu evlilik, büyük medyadan ise magazin kostümüyle konuk oldu haber odalarımıza.
Bazı gazeteler "74'lik Halis Toprak'a 17'lik gelin" gibi hayli pornografik başlıklarla verdi haberi. İzleyen günlerde ise "gelinin" babasından alınan görüşler gazete sayfalarını "süsledi".
"Gelinin Babası"
N.T. bir kız çocuk. Bu evliliğe zorlandı mı, yoksa rızasıyla mı evlendi kimse bilmiyor. Onun tüm yaşadıklarını ve hissettiklerini Antalya'da yaşayan babasının demeçlerinden öğreniyoruz. Vatan'ın haberine göre şöyle diyor İsmet Tağızade:
"Ayrı yaşadığım eşim, kızıma Halis Bey'in evlilik teklifini söylemiş. Kızım da 'Anne o yaşlı adam benim ayağıma niye geliyor, ben onunla ne yapacağım' diyor. Fakat annesi kızıma 'Senin tahsilini karşılayacak, seni okutacak' diyerek ikna etmiş... Kızım evlendi fakat hala ona Halis Bey diye hitap ediyor. Bir türlü alışamadı. Zaten ben daha onların karı-koca ilişkisi içinde olduğunu sanmıyorum. Kızımın sıkıntısı ve korkuları var. Bu yüzden hala annesi ve kız kardeşiyle yatıyordur, onlar birbirlerinden ayrı uyamaz. Ayrıca Halis Bey çok canlı diri gibi görünüyor ama aslında öyle olduğunu tahmin etmiyorum."
Bir kız çocuğun bedeni üzerinde, benzeri olaylarda hep olduğu gibi, tepiniyor medya; Tağızade'nin korkuları, sıkıntıları medya marifetiyle hepimizin malumu artık!
"Bu evlilik bozulmalı"
Sabah gazetesinde, Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'nun başına atanan Prof. Dr. Mert Savrun'un görüşlerine yer veriliyor. Savrun, şöyle diyor:
"15 yaşını bitirmiş ama 18 yaşını doldurmamış çocukla ilişkiye girmek suç. Çünkü kız rızasıyla evlense de, ileride ruhsal sıkıntı yaşaması kaçınılmaz. TCK'nin 104. maddesinde, 'Cebir, tehdit ve hile olmaksızın 15 yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi, şikayet üzerine 6 aydan 2 yıla kadar hapse çarptırılır' diyor. Evlenme yaşı 15'ten 17'ye çıkarılmış olsa bile TCK'nin bu maddesi 2005'ten beri uygulanıyor. Buna rağmen öyle bir evliliğe izin veren kız da, ailesi de, evlenen kişi de önemli bir hukuki sorumlulukla karşı karşıya... Evlenen kız, başta yaş farkından çok etkilenmeyebilir. Ancak, ileride önemli depresyonlar ortaya çıkar. 'En güzel zamanlarımı maddi menfaatler yüzünden harcamışım' der. Travmanın sonuçları 15-20 sene sonra bile ortaya çıkabiliyor. Aile, böyle bir evliliğe izin vererek kızı ciddi bir ruhsal sıkıntıya itmiştir. Kızın psikiyatrik değerlendirmeye tabi tutularak, nasıl etkilendiğinin ortaya çıkarılması gerekiyor. Bana göre bu evlilik bozulmalı."
Savrun, Vakit Gazetesi Hüseyin Üzmez'in (76) cinsel istismarda bulunduğu B.Ç. (14) hakkında "ruh sağlığı yerinde" raporu veren Adli Tıp Kurumu'nun bu anlaşılmaz kararını "hayır, ruh sağlığı etkilenmiştir" diye tashih eden bir hekim.
Halis Toprak vakası, ister istemez Hüseyin Üzmez vakasını da akla getiriyor. Her iki olayda da mağdur olan, kız çocuklar.
Biri cinsel istismara maruz kalıyor, diğeri gayet "yasal" yollardan, yani evlilik adı altında istismara uğruyor.
Şarkıcı Nükhet Duru, Vatan'ın haberinde "Bu evlilik Hüseyin Üzmez olayının meşru olanı" diyor.
Bir sessizlik sorgusu: Erken evlilik
Zorla da olsa rızayla da olsa, küçük yaşta evlilik bir travmadır.
Evliliğin bu topraklarda kutsanması, 'aile'nin ise içinde yaşanabilecek yegane habitat olduğunun unutmaya imkan vermeyecek ölçüde ezberletilmesi, bir an önce nikah masasına koşma refleksini canlı tutar.
Bazen yoksulluktan kurtulma isteği, bazen yalnızca bir aidiyet arayışı, bazen sahip olunanlardan kurtulup daha iyi görülene koşma, bazen köle gibi satılma, bazen "evde kalırsın, yaşın geçerse kimse seni almaz" gibi yüz yıl öncesinden getirilip halen terk edilemeyen baskılar, bazen bir aşk, bazen de kendini ifade etme isteği küçük yaşta evliliğin sebepleri olur.
Tek yönlü bir yoldur bu nihayetinde. Dönüşü gidişinden bellidir çoğu zaman. Ne ki, dönmek de kolay olmaz.
Ev içlerinde -yüksek ihtimal ki- biriken pişmanlık, öfke, özlem, hayal kırıklığı, evliliği derin, sessiz bir kuyuya dönüştürür. O sessizlikten bir hayat kurmaya çalışır çocuk-kadınlar. Düşlerinden evler yaparlar. Ama o sessizliğin sorgusu hep sürer. Zamanla ev, bir susma biçimi oluverir.
Dünyada her gün, ruhsal ve bedensel gelişimini henüz tamamlamamış, kendi yaşamının iplerini eline henüz alamamış, haklarını bilmeyen binlerce kız çocuk evlendiriliyor.
Buna izin veren yasalar kadar, çocuk evliliklerini makul bulan toplumlar da suçlu. Bu suçun diyetini her koşulda kadınlar ödüyor. Bu toprakların "töresi" de N.T. gibi binlerce kız çocuğun travmasını görmezden geliyor. (SD/EZÖ)
* Selen Doğan, Uçan Süpürge