İzlemiş miydim, okumuş muydum, duymuş muydum ya da uyduruyor muyum bilmiyorum ama; yağmur damlaları kente/kasabaya/köye düştüğü vakitlerin gecesinde rüzgar, kaybolan şarkısını aramaya çıkar… O gecelerde bir adam ve bir kedi de yola koyulurmuş.
Bir adam... Bir de kedi... Adam ve kedi.
Adam, annesinin seslerinden sonra başka, bambaşka bir sesi arar... Hayatın ona verip verebileceği en güzel sesi.
Kedi, Tanrı'nın herkesi unuttuğu bir günde yitirdiğini, kaybettiğini, artık belki de hiç mi hiç olmayacağını arar... Gözlerini.
Siz hiç gözleri olmayan bir kedinin kanayan gözlerini gördünüz mü geceleri... Kırmızı, hem de kan kırmızısı... Bir gözü kanarken, diğer gözü kanayan gözüne gözyaşı döker.
Sonra siz hiç iki gün iki gece sevdiğinin ölüsünün başında nöbet tutan, üçüncü gece bedeninde üç damla kan damlayan kedinin hikâyesini biliyor musunuz?
Çok sonra siz hiç görünenler, anlatılanlara ve anlatılacak olanlara sığmayan, adamın mı düşü yoksa kedinin düşü mü olduğu bilip de gördünüz mü, görüp de okudunuz mu?
Sıradan düşlerin ve hayatların sıradan kedileri... Ak kediler, kara kediler... Gözleri iri olanlar... Gözleri hayata eksik bakanlar... Koşanlar… Miyavlayanlar... Hoplayanlar... Zıplayanlar... Yemek yedikten sonra kendilerini yalayanlar... Evcilleşmeyi kabul edenler ile buna direnenler... Sahibine sürtünüp ağzını yüzüne götürenler... Dudaklarını sahibinin dudaklarına götürüp her defasında öpülmek isteyenler... Dışardaki kediler... İçerdeki kediler.
Hele bir de dişiyse o kediler.
Derler ki dişi kedi, erkek kediden daha kurnaz, daha şefkatli ve daha hassasmış.
Mucize bu ya, seslerinin anlamı da başka, bambaşka anlamlara gelir her seslenişte... Açken ki sesleriyle, keyifli zamanlardaki sesleri, oyun oynamaya çağıran sesleriyle, bağrışları, feryatları ve erkeğini aşka davet eden sesi hep ama hep farklıymış... Duymaya meraklı kulaklarınızı onlara uzatıp duyabilirsiniz onların ahenkleri değişen seslerini/çığlıklarını/ağıtlarını.
Hadi görmeye meraklı gözleriniz ve kulaklarınızla duyun ve görün William S. Burrougghs'un ömrünün son demlerine eşlik eden hayat arkadaşı kedilerini ve diğer kedileri.
Beat Kuşağı'nın öncülerinden Burrougghs'un Ruski, Smokey, Fletch, Calico Jane, Ed, Wimpy, Horatio ile içerdeki ve dışardaki kediler yolculuğu 1981 yılında başlar, 1997 yılına kadar sürer.
4 Mayıs 1985. Brion'la kedi kitabını konuşmak üzere New York'a yapacağım kısa yolculuk için eşyalarımı topluyorum. Yavru kedilerin tutulduğu oturma odasında Calico Jane siyah bir yavruyu emziriyor. Tourister marka bavuluma uzanıyorum. Biraz ağır gibi. İçine bakıyorum, Jane'in diğer dört yavrusu orada.
"Yavrularıma iyi bak. Nereye gidersen git onları da yanında götür"
Burrougghs, kalan ömrünü tamamlamak üzere 1981 yılında Kansas'a doğru yola çıkar... Tourister marka bavulu da yanındadır... Nereye giderse gitsin, ona tamamen güvendiğini bildiği kedileri de yanındadır... Bir de çocukluğunda kalma yarı insan/çocuk yarı kedi bir anısı vardır.
"Price Caddesi'ndeki evimizde yaşadığım bir anı hatırlıyorum. On iki ya da on üç yaşlarında olmalıyım. Acaba neydi bu... Bir sincap mı? Pek sayılmaz. Çok net göremiyordum. Neye ihtiyacı olduğunu da bilmiyordum. Ama bana tamamen güvendiğini biliyordum.
Çok sonraları, milyonlarca yıldır gerçekleşmemiş bir birleşmenin ürünü olabilecek, kısmen kedi, kısmen insan ve kısmen tahayyül edilemez bir şey olan bir varlığı yaratmak ve beslemek üzere Muhafız rolüyle görevlendirildiğimi öğrenecektim"
Çocukluğundaki anısı bir dosta, sadıksever bir kediye dönüşüverecek ve o yaratığın, o ceninin bir kedi ruhu olduğunu görecektir, hem de rüyalarında... Artık etrafında, düşünde, hayalinde, ötesinde, içinde Ruski, Smokey, Fletch, Calico Jane, Ed, Wimpy, Horatio'nun ve diğerlerinin hırıltıları, sürtünmeleri, ağıtları, feryatları ile kedi rüyaları netleşecek ve ne pahasına olursa olsun ömrünün sonuna kadar onları besleyecek ve koruyacaktır.
"Dün gece rüyamda gri ve şeffaf vücudu insan cenini andıran, çok uzun boyunlu bir kediyle karşılaştım. Kediyi kucaklıyorum. Neye ihtiyacı olduğunu ya da ihtiyacını nasıl karşılayacağımı bilmiyorum.
...Ama ne pahasına olursa olsun onu korumaya ve beslemeye kararlıydım!"
Burrougghs'un kedileriyle olan ilişkisi rüyalarından, düşlerinden taşıp onu her yönüyle etkileyerek ölümcül hayatının anlık, adımlık, nefeslik tüm anlarına nüfuz ederek ona dokunacak, onu hissedecek, onunla bütünleşecek ve ölüme doğru yol alacaktır.
“Porsuk koşuşturup oynamak istemişti sadece ve 45`lik bir hükümet silahıyla vuruldu. Gelin buradan yakın. Bununla özdeşleşin. Bunu bir hissedin. Ve kendinize sorun, kimin hayatı daha değerli? Porsuğunki mi, yoksa bu kötülük yuvası beyaz bok parçasınınki mi?"
William S. Burrougghs'un sessiz bir sinema havasındaki "İçerdeki Kedi" adlı günlükleri yeryüzü toprağının en gizemli asil canlısı kedilere bir güzelleme, çocukluğundan beri gördüğü rüyalarının, düşlerinin, hayallerinin bir araya geldiği pasajlar olduğu kadar insanı ölüme götüren bir dokunuştur.
"...Kedilerin bir kukla olduğunu söylemiyorum. Hiç de öyle değiller. Yaşayan, nefes alıp veren canlılar onlar ve insan ne zaman bir varlığa temas etse üzülüyor. Çünkü sınırları, acıyı, korkuyu ve nihayetinde de ölümü görüyor. Temasın anlamı budur işte. Bir kediye dokunduğumda bunu görüyor ve gözlerimden yaşlar aktığını fark ediyorum."
Burrougghs'un kedileri kendisini her seferinde benzersiz bir dokunuşun (ölüme götüren dokunuş) sonsuz aşkıyla ödüllendirilmişçesine seçilmiş hissettiren kahramanlardır... Onları o yaratmadı, onlar onunla var olmadılar, tersine onlar vardılar bir yerlerde... Sadece kendilerini ifade edecek, o sır dolu yaşamlarına dokunacak, onları hissedecek, onlarla bütünleşecek birilerine ihtiyaç duydular… Burrougghs bunları yaptı, dost bildiği kedilerine düşleriyle eşlik etti.
Bu kadim meseleyi kavramak istiyorsanız William S. Burrougghs'un "İçerdeki Kedi"sine ve diğer kedilere dokunun.
"İçerdeki kedileriz biz. Yalnız dolaşamayan kedileriz ve bizim için sadece tek bir yer var..." (KT/AS)
* Kitabın Adı: İçerdeki Kedi, Yazarı: William S. Burrougghs, Çeviren: Ahmet Ergenç, Yayınevi: Sel Yayıncılık