Denize paralel giden bir ışık havuzu: BAE'nin lüksü ve şatafatıyla ünlü kenti Dubai'ye uçağımız inerken şehrin yukarıdan tanımlayabileceğimiz görüntüsünü en iyi bu tarifliyor. Şehir denize göre dizayn edilmiş; enlemesine değil, boylamasına uzanıyor.
Bol ışık saçan yapılar, düzenli caddeleri ve sokakları ile birbirinden ayrılıyor. Şehir yakınlaştıkça devasa gökdelenleri ve ünlü yapay adacıkları ile Dubai netleşmeye başlıyor.
Havaalanından kalacağımız eve ulaşıncaya kadar olan yol boyu bu devasa gökdelenlerle ve çeşitli yapay "doğallıklar"la haşır neşir oluyoruz. Ev sahipliğimizi yapacak olan arkadaşımıza sorduğumuz soruların genelini yapaylık ve gerçeklik oluşturuyor.
Zaman zaman denizi yapay, göleti doğal bulma hatasına düşüyoruz. Bu hatalarımız ilerleyen günlerde "Bu gölet gerçek mi?", "Bu deniz mi yoksa yapay gölet mi?" gibi sorularla gerçeği arama çabasına dönüşüyor.
Sorularımızı garipsediğimiz anları yakaladığımızda daha önce bir gölete veya denize bakarken gerçek olup olmadığını sorgulamadığımız gerçeği ile yüzleşiyoruz. Bu gerçek ise şehrin yapaylığı ile doğrudan alakalı.
Pandemi ile sönmeye yüz tutan ışıltı
Küçük bir balıkçı kentiyken petrolün keşfi ile devasa bir yapay şehre dönüşen Dubai, kendisini dünyaya Arap coğrafyasında lüksün, şatafatın ve teknolojinin başkenti olarak pazarlamaya çalışırken Covid-19 pandemisi sonrasında yaşanan ekonomik kriz şehri etkilemiş durumda.
Pandemi sürecinde düşen petrol fiyatları ve yok derecesine gelen turizm şehrin finansal durumunu doğrudan etkiledi. Birçok şirket iflasın eşiğine gelirken şehirdeki vasıflı işgücünü oluşturan çeşitli ülkelerden gelen çalışanlar da Dubai'den çekilmeye başladı.
Bu da alım gücünün minimuma inmesi ile eşdeğerli ve bundan etkilenen en önemli alan kuşkusuz emlak sektörü.
Dubai'nin ekonomisinde önemli rolü olan emlak sektörü, yabancı vasıflı işgücünün bölgeyi ekonomik krizden ötürü tercih etmekten kaçınması ve pek çok konutun boşalmasıyla düşüşe geçti.
Işıltılı ve şatafatlı Dubai 1 Ekim 2021'de açılışı yapılan Dubai Expo 2020 ile bu gidişatında bir çıkış yolu aramaya çalışıyor.
Expo 2020'den beklenti nedir?
Mayıs 2020'de yapılması planlanan ancak Covid-19 pandemisi sebebiyle açılışı Ekim 2021'e ertelenen EXPO geçtiğimiz 1 Ekim'de açılışını yaptı.
Kültür, eğitim, sanat, eğlence ve ticaret alanlarında beş yıllık periyotlarla düzenlenen bir olimpiyat olan EXPO'ya ev sahipliği yapan Dubai, ilk defa bir Arap ülkesi tarafından düzenleyiciliği yapılan ve yine ilk defa Ortadoğu, Afrika ve Güney Asya bölgesinde düzenlenen bir olimpiyat olmasıyla BAE tarafından öne çıkarılıyor.
31 Mart 2022'ye dek kapılarını ziyaretçilere açık tutacak olan Expo 2020'den BAE'nin beklentisi elbetteki pandemi sonrasında yükselişe geçen ekonomik krizin etkilerinden kurtulmak.
BAE'nin 7 emirliğinden biri olan Dubai'nin BAE'nin finansal durumuna doğrudan etkisini göz önünde tuttuğumuzda Expo 2020'ye dair beklentinin ne anlama geldiğini de anlamış oluruz.
The Women's Pavilion'da neler var?
Bölgedeki ekonomik çıkmaza bir çıkış yolu olarak görülen Dubai Expo 2020 "Zihinleri Birleştirmek, Geleceği Yaratmak" başlığıyla düzenleniyor.
Dünya ülkelerinin bu tema altında fırsat, hareketlilik ve sürdürülebilirlik alt temalarıyla kendilerini ifade ettikleri fuarda ilgi çeken yerlerden biri ise The Women's Pavilion.
The Women's Pavilion ya da Türkçe çevirisi ile Kadınlar Çadırı ile Expo'nun toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi perspektifi sunulmaya çalışılıyor.
Dubai Expo 2020'nin programında, fuarın bu bölümünün bilinen ve bilinmeyen kadınların tarih boyunca oynadıkları önemli rollerin ele alınması, kadınlık rolleri hakkında klişelerin kırılması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin yok edilmesi, her kadının değişimin yaratıcısı olması odaklı bir çalışma ifade ediliyor.
BAE cinsiyet eşitliğinin neresinde?
Dünya Ekonomik Forumu'nun (WEF) Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu'na göre Ortadoğu'da toplumsal cinsiyet eşitliğine teşvik etmede lider olarak listelenen BAE, genel endekste gelişmiş beş ülke arasında yer alıyor.
2021 itibariyle BAE 153 ülke arasında 72. sırada yer alıyor. 2020 yılında ise 120. sırada yer alıyordu. (Deutsche Welle, 14.04.2021)
Ancak ülke işleyişinde kadına dair yasalar bu verinin altını boşaltacak nitelikte. Kadınların evlenmek ve boşanmak için bir erkek vasinin imzasına ihtiyaç duyduğu BAE'de, erkekler bir kaç kelimeyle dahi evliliği tek taraflı sonlandırabiliyorlar.
Diğer yandan kadına yönelik şiddete dair yaptırımlar da BAE'nin kadına dair politikalarının hiç de toplumsal cinsiyet eşitliğini destekler nitelikte olmadığını ortaya koyuyor.
Evlilik içinde "azap" olarak adlandırılan fiziksel şiddet, evlilik içi cinsel şiddetteki gibi yasal kalırken ülkede herhangi bir kadın cinsel saldırıya uğradığında ve bu konuda yasal yollara başvurduğunda kendisi de yargılanabiliyor.
BAE 2020 yılında namus cinayetlerinde hafifletici sebeplere izin veren bir hukuk maddesini kaldırarak bunu toplumsal cinsiyet eşitliği için bir adım olarak sunsa da az önce bahsettiğimiz gerçeklikler bu adımın sadece bir şov olduğunu göstermekten öteye gitmiyor.
Tıpkı ülkenin ilk kadın astronotu olan Noura al-Matroushi ve astronomi alanındaki bilim ekibinin yüzde 80'ini kadınların oluşturması ile BAE'nin övünmesi şovu gibi.
Kadınların iş yaşamında karşılaştıkları güvencesizlik, ki güvencesizlik çok iyimser bir ifade, daha doğru adlandırmayla "kölelik" ise bir başka önemli ayrıntı. Ülkenin nüfusunun yalnızca %10'unu BAE vatandaşları oluşturuyor.
Geri kalan %90 ise ya yabancı şirketlerde çalışan yabancı beyaz yakalılar ya da inşaat ve hizmet sektöründe çalışan yabancı işçilerden oluşuyor.
Burada Bangladeş, Filipinler, Doğu Afrika ve diğer ülkelerden gelen ev işçilerinin çalışma koşullarını incelemek bize ülkede kadın istihdamına dair pek çok gerçeği sunuyor.
Bernard Freamon'un Basra Körfezi'ndeki şehirlerde köleci çalışma tarzını kaleme aldığı "Gulf Slave Society" makalesinde, kadın ev işçilerinin durumunu özetlerken izinsiz ve uzun saatler boyunca çalışma dilimine dikkat çekiyor.
Diğer yandan işverenler tarafından şiddetin her haline uğrayabilen göçmen kadın ev işçileri, daha önce de ifade ettiğimiz gibi cinsel şiddete dair şikayette bulunduklarında yasalarca yargılanabiliyorlar.
Uğradıkları şiddet sonrasında ya da kötü çalışma koşulları (ücret alamama, yoğun çalışma saatleri vs.) nedeniyle işlerinden ayrılmaları "Kafala" adı verilen sistem nedeniyle imkansız. "Kafala" sistemi ile göçmen işçiler işverenle iki yıl boyunca yaptıkları sözleşmeye bağlı kalıyorlar ve çalıştıkları yerden ayrılmayı bir kenara bırakalım işveren izni olmadan hükümetten çıkış vizesi dahi alamıyorlar.
Birçok göçmen kadın seks işçiliği yapmaya zorlanırken Dubai'nin seks sektöründe dünya çapında ün yapması sürpriz değil.
Kadınların yaşadıkları hasıraltı edilirken...
Bahsettiğimiz gerçekler ve daha fazlası, BAE'nin Expo 2020'de yer verdiği Kadınlar Çadırı'nın aslında paravan olduğunu gösteriyor.
Vizyonunu toplumsal cinsiyet eşitliği, her kadının değişimin bir parçası olması gibi ifadelerle belirlediği Kadınlar Çadırı, ülkede kadınların yaşadığı gerçekliği hasıraltı etme çabasının dışında değildir.
Yakın zamanda Dubai Emiri Muhammed bin Reşit El Maktum'un ülkeden kaçmaya çalışan kızı Latife'yi rehin alması ve Latife'nin hayatından endişe duyulması gündeme gelmişti.
BAE Cinsiyet Dengesi Konseyi başkanı Şeyha Manal bint Muhammed'in EXPO 2020'nin BAE'nin son 50 yılda kadın eşitliğindeki başarılarını kutlamak için fırsat olduğunu söylemesi ülkede yaşananlarla dışarıya sunulanın arasındaki farkı ortaya koyuyor.
Peki BAE'yi Expo 2020'de Kadınlar Çadırı kurmaya, tüm dünyaya toplumsal cinsiyet eşitliğine dair ilerici olduğunu sunmaya iten şey nedir?
Bunda, dünya ülkelerine Arap dünyasının modern yüzü olarak sunulan Dubai'nin BAE'nin ekonomisini beslemesi kaygısı olduğu kadar tüm dünyada yükselen kadın mücadelesinin de etkisinin olduğunu ortaya koymak gerekiyor.
Bir gösteriden başka birşey olsun ya da olmasın kadına dair politikalarında ülkeleri birşeyler yapmaya zorlayan şey, dünya üzerinde tüm kadınların yıllardır verdikleri mücadelenin bir sonucu.
Açıktır ki hiçbir kadın örgütlenmesine izin vermeyen, eleştirel olan herşeyi en ağır cezalarla karşılayan BAE'nin kadınlara yönelik lüks ürünleriyle bilinen Cartier sponsorluğunda gerçekleştirdiği The Women's Pavilion'u, kadın temsiliyeti değil.
Ancak yine de tüm dünya ülkelerinde kadınların verdiği mücadelenin kadın temsiliyetini zorunluluk kılması ile alakalı. ´
(ACA/PT)