Arap harflerinden Latin harflerine geçildiği Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’daki basımevleri ve birçok yerel gazete yeni harflere uyum sağlamakta zorlanmıştı. O yıllarda Bilal Köyden tarafından çıkarılan Güzelordu gazetesi de bunlardan biri oldu. Muvafakat-i Milliye, Tekâmül gibi gazetelerde fıkra yazarlığı yapmış olan Köyden, 1927’de çıkarmaya başladığı Güzelordu’yu, ekonomik nedenler yeni model bir baskı makinesi almaya imkân vermediği için 55. sayısında kapatmak zorunda kaldı. İdealist bir kişiliğe sahip olan Köyden, yaşam sürdüğü Ordu’nun Uzunisa köyünde arkadaşıyla birlikte tahta ve karyola demirlerini kullanarak bir baskı makinesi tasarladı.
Ankara Üniversitesi Türk Dili bölümünde öğretim görevlisi İbrahim Dizman, Bilal Köyden’in kendi baskı makinesini yaparak gazeteyi yeniden çıkarma sürecine dair “Türkiye’nin İlk Köy Gazetesi ve Bilal Köyden” adıyla bir kitap yazdı. Dizman gazetenin çıkarılışını “Güzelordu, tutkulu bir serüvenin adıdır; bir ömrü kuşatan sevdalı bir öyküdür. Başka bir deyişle, Cumhuriyet aydınlarının inanılmaz mücadelesine coşkulu ama bir o kadar da hüzünlü bir örnektir” sözleriyle anlatıyor.
“Bir ömür törpüsü tezgâhı”
Yayın hayatına 20 Temmuz 1927’de başlayan Güzelordu Gazetesi, 25 Mart 1929’da Latin harfleri ile basılmaya başlandı. İlk köy gazetesi olarak basın tarihine geçen Güzelordu, bu kez sahibinin tasarladığı bir baskı makinesiyle kendi matbaasında basılıyordu. Anılarında, Latin harfleri kullanılmaya başlandıktan sonra matbaanın baskı işinde kullanılan yeni harfleri sipariş edemediğini belirten Bilal Köyden, gazetenin kapanmasından duyduğu rahatsızlığı şöyle anlatıyor: “Şehirle alakamız kesilmişti. Köyüm olan Uzunisa’ya çekildim. Köyde günlerim üzüntülü geçiyordu. Vaktimi okumaya hasrettiğim halde, aklım fikrim gazetede idi.”
Arkadaşı Hakkı Sağra ile uzun uğraşların ardından tahtadan yaptıkları baskı makinesi, gazetenin yayına devam etmesi için bir fırsat olmuştu. Bilal Köyden’in “Bir ömür törpüsü tezgâhı” diye tanımladığı baskı makinesi, zahmetli olmasına rağmen saatte 140 nüshanın iki tarafını da basabiliyordu. Makinenin başında ise komşu çocuğu genç dizgici Aziz vardı. Çocuk işe yetişemediğinde Bilal Beyin eşi Nazime Hanım harf dizmeye ve sayfa bağlamaya yardım ediyordu.
Köyden’in gazete çıkarma serüvenini “Türkiye’nin İlk Köy Gazetesi ve Bilal Köyden” adlı araştırma ve inceleme kitabında anlatan Dizman, “Karadeniz’in bir köyünde yüzyılları tutan karanlığa düşen küçücük bir ışığın adı” olarak tanımladığı Güzelordu’nun, o dönemin Karadeniz’inde bir kentin yaşam biçimini, güçlüklerini, çağdaşlaşma çabalarını, politik çekişmelerini yansıttığını ifade ediyor.
Şimdiye kadar üç baskı yapan kitabın yazarı İbrahim Dizman kendisini kitabı yazmaya iten gerekçeyi “Savaşlara katılmış, yaralanmış, büyük sıkıntılar çekmiş bir insanın, bağımsızlığın ve Cumhuriyet’in değerini iyi anlayarak, yeni rejimin fikir olarak, yaşama biçimi olarak yaygınlaşıp kökleşmesi için gazetesini bir araç gibi kullanması o dönem için ilginç bir bilgiydi” sözleriyle dile getiriyor. Kitabı yazarkenki sürecin zorlu geçtiğini kaydeden Dizman, gazetenin arşivinin, kendisini tanıyan biri aracılığıyla ulaştırıldığını söyleyerek şöyle diyor: “Bilal Köyden’i tanıyanların aktaracakları bilgiler ve başka tanıklıklarla, belgeler de önemliydi. İşte, kişisel tanışıklığın öznelliği aşmak, devlet kayıtlarına ulaşmak zordu; kısmen bu zorluğu aşabildim.”
Ordu Sanatevi’nin inceleme-araştırma kurulu başkanlığını yürüttüğü sırada kitabı yazdığını kaydeden Dizman, kitabında Güzelordu gazetesini ünlü gazeteci Hikmet Feridun Es’in 20 Aralık 1930 tarihinde duyurduğuna dikkat çekiyor. Akşam gazetesindeki makalesinde Güzelordu’nun Türkiye’de çıkan ilk köy gazetesi olduğunu belirten Hikmet Feridun, gazeteden “İstanbul gazetelerinin 90 bin, 100 bin liraya makine getirttikleri bu devirde, Güzelordu’nun 750 kuruşluk makinesi çıtır çıtır işliyor” diye bahsediyor.
Bağımsız bir gazete
“Her şeyden bahseden, siyasi, cumhuriyetçi haftalık gazete” olan Güzelordu, kendi matbaasında basılmaya başlamasının ardından sayfalarında pek çok soruna yer verdi. “Mektepsiz köyler halkı okumayacaklar mı?”, “Köylü irşad ister”, “Zirai kalkınma sözle olmaz” başlıklarıyla yayınlanan yazılarda eğitim sorunları gündeme getirildi. Tütün kaçakçılığı ile ilgili yaptığı haberler yüzünden Tekel müdürüyle mahkemelik olan Bilal Köyden, bir yazısında ise 1931 yılındaki Turnasuyu yol yapımı inşaatında çalıştırılan köylülerin hastalanması üzerine işçilerin sağlığını hiçe sayanları eleştirdi. Güzelordu’da yayınlanan haberler kısa zamanda etkisini gösteriyordu. Köyden, anılarında işçilerin rahatsızlanması olayını şöyle ifade ediyor: “Aynı gün akşamüstü yatağı yorganı sırtlarında amele kafileleri sökün etmiş bulunuyordu. Hepsinin beti benzi soluk, takatları bitmiş bir haldeydiler. Amelelerden biri ağlayarak boynuma sarıldı: ‘Allah razı olsun. Sizin gazete canımızı kurtardı.’ Bu heyecan ve gözyaşı çektiğimiz çileyi bir anda ortadan kaldırmıştı.”
Gazetecilik mesleğinde zaman zaman karşılaşılan dizgi hataları nedeniyle de Köyden, yargılanmaktan son anda kurtulur. Gazetede bir gün “Mebus namzetleri” başlıklı yazının “Mebus namertleri” şeklinde çıkması ancak dağıtımdan önce fark edilir.
Köyden’in doğru bildiğini yazma ilkesi ve keskin kaleminin kısa sürede göze battığından bahseden Dizman kitabında şu bilgileri veriyor: “Dönemin en ürkütücü suçlaması muhalif olmaktır. Kulaktan kulağa Mehmet Bilal’in cumhuriyete muhalif olduğu yayılır. Gazetenin kimi aboneleri ‘Sizin gazete muhalifmiş; günün birinde başımıza dert açılacağından korkuyoruz. Abone defterinden ismimizi silin. Zararı yok. Abone bedelini öderiz’ der. Bu tür isteklere çok içerler Mehmet Bilal.”
Güzelordu gazetesi partili değil, bağımsız bir gazete olarak yayıncılık yaptı. Dizman o dönem bir cephede saf tutmamanın, bağımsız ve özgür düşünceli davranmanın benimsenebilir bir durum olmadığına vurgu yapıyor. “Siyasal yapılanmaların, kümeleşmelerin gittikçe kökleştiği ve kentteki gazetelerin rakip olarak yayınlandığı bir dönemde Güzelordu, bunların dışında kalan tek gazete olur” diyor.
Emektar makine kayıp
Gazetesini büyük emeklerle çıkaran Bilal Köyden idealizmiyle basın tarihinde önemli bir yer tuttu. Amacı iyi gazetecilik yapmaktı. Tüm yaşamını bu işe adayan Köyden, 1933’te bir İstanbul gezisinin ardından Ordu’ya satın aldığı bir baskı makinesiyle döndü. “Ayak pedalı” diye bilinen bu makine Güzelordu’nun daha hızlı ve kaliteli basılabilmesine imkân sağladı. Bilal Beyin kendi çabalarıyla tasarladığı baskı makinesi ise 4 yıl 9 ay hizmet gördü. Emekliye ayrılan tahta makinenin basın müzesine konulması gündeme geldi. Dizman, 1956 yılında Basın Yayın Genel Müdürlüğü tarafından alınan makinenin şu an nerede olduğunun bilinmediğine dikkat çekiyor.
4 Haziran 1967 günü vefat eden Bilal Köyden, Güzelordu’da yazan arkadaşı Kemal Şensoy’a bir söyleşi sırasında “Kemal, ileride bizi unutacaklar mı?” diye sormuştu. (SE/HK)