Müzik dinlediği kulaklıklarıyla o sabah yola çıkmış, yürüyordu.
Bahçe içinde villaların olduğu, kaldırımları çiçekli nezih bir mahalledeydi.
Detayları pek hatırlamasa da yalnız olduğuna emindi.
Derken kapkara gölgeler halindeki üç adamın karşısına çıktığını gördü.
O andan itibaren bekçi köpeklerinin keskin dişlerini ortaya çıkaran hırlamaları ve havlamaları dehşet anlarının adeta eşlikçisi olmuştu.
Fakat villaların etrafındaki yüksek duvarlar, üzerlerindeki dikenli teller ve kameralar sanki sadece içerinin güvenliğinden yükümlüydü.
Erkeklerden biri onu arkadan zapt etti, diğeri boğazına maket bıçağını dayadı, üçüncüsü bacaklarına önden tekme attı.
Kulaklığı yere düşmüş, müzik çiçeklerin arasında sinek vızıltısı halinde çalmaya devam ediyordu.
İmdat diye bağırmaya devam ediyor, yardımına kimse gelmiyordu.
Uzaktan yeşil bir arabanın köşeyi dönüp kendisine doğru yöneldiğini görünce can havliyle tekrar imdat diye bağırdı.
Adamlar onu bırakıp kaçmaya başladılar.
Araba bu arada yaklaşmış ve önünde yavaşlamıştı.
Birkaç saniyelik bakışma sırasında arabayı kullanan kadın maket bıçağının yol açtığı kanayan yarayı farkedince gaza basıp hızla uzaklaştı.
Yapayalnız kalmıştı.
Mahallesine yavaşça yürüdü, içeriye girdiğinde olanları büyükannesine anlattı.
Büyükanne bir süre boşluğa bakar gibi baktı ve sonra da bakkala gidip ekmek almasını rica etti.
Kapıdan çıkarken büyükannenin gözlüklerini çıkarıp gözyaşını sildiğini gördü…
Bu kader olamaz!
Güney Afrikalı Ronelda Kamfer’in aynı adlı şiirinden esinlenmiş Maket bıçakları (Box cutters) adlı animasyon filmi seyirciyi kadınların uğradığı şiddete verilen tepkiler hakkında bilhassa tefekküre sürüklüyor. Yönetmen, senaryo, grafik dizayn ve montaj hanelerinde adını gördüğümüz Naomi van Niekerk’in maharetli elleriyle ortaya çıkardığı eserinde kahramanının yalnızlığını bize layıkıyla hissettirdiği kesin.
2023 Fransa-Hollanda-Güney Afrika ortak yapımı 8 dakikalık film, Uluslararası Annecy Animasyon Film Festivalinde gösterildikten sonra Animafest Zagreb ve Dokufest gibi festivallerin programında da yer aldı.
Zor durumdaki bir hemcinsini kurtarma cesaretine sahip olamamak bir yana, toplum tarafından önüne geçilemeyecekmiş gibi kanıksanan kadınlara yönelik saldırılara karşı asla kayıtsız kalmamamız gerektiğini layıkıyla hatırlatıyor.
Kadın yalnız gündelik hayatta değil, savaş alanlarında bile saldırılara uğrarken, ataerkil düzeninin sarsılmasından rahatsız olup örgütlenmeye girişmiş erkeklerin korkaklığı fazlasıyla ortaya çıkıyor. Fiziksel üstünlüklerine güvenerek üç kişi olmanın getirdiği sürü psikolojisiyle yalnız bir kadına saldıranlar bir korna sesinden ürküp kaçarlarken acaba ne hissederler?
Kadın dayanışması şart
Yönetmen Naomi van Niekerk animasyon dışında kuklacılık, görsel performans sanatçılığı ve daha birçok meziyetleri olan genç bir kadın. Maket bıçakları adlı son filminde kullandığı sade olduğu kadar tesirli siyah beyaz çizgilerin dışında, yarattığı hipnotik atmosfer filmin kahramanının yaşadığı hafıza bulanıklığı ve duygu karmaşasını bize de birebir hissettiriyor. Kömür tanelerinden müteşekkilmiş gibi görünen bazı çizgilerin sanki bir yel tarafından süpürülme efekti, hem zamanın akışını hem de hızla unutmak istediğimiz şeylerin duygusunu layıkıyla yaşatıyor.
Filme esin veren 1984 doğumlu şair Ronelda Sonnet Kamfer her ne kadar meyve bahçeleri ve bağlarla süslü kırsal bir coğrafyada büyümüş olsa da 9 yaşından itibaren Capetown’ın sosyal problemleri çok olan Eersterivier adlı kenar mahallesine taşınınca durum epey değişmiş. Hayatı ve edebi eserlerindeki tesirleri yadsınamayacak bu değişim sırasında Ronelda garsonluk, ofis çalışanı, hemşirelik gibi türlü işlerde çalışmış. İlk eserleri Güney Afrika ve Hollanda’da yayımlanmış olan şair, İstanbul Tanpınar Edebiyat Festivalinin davetlileri arasında da yer almıştı.
Derek Walcott, Charles Bukowski ve Antjie Krog’u etkilendiği edebiyatçılar arasında sayan Ronelda’nın başarısı muhtelif ödüllerle de taçlandırılmış.
Naomi ve Ronelda’nın güçlerini birleştirerek ortaya çıkardığı Maket bıçakları adlı film, çetin bir coğrafyadan tüm dünyaya kadınların bastırılmış çığlığını, sanatın estetik gücünü kullanarak duyuruyor ve vaziyetin muhakkak ki değişmesi gerektiğini bir kez daha gözümüze sokuyor. (MT/AS)