Herkes ondan bahsediyor. Ama o hiçbir şey olmamış gibi sakin.
Saadettin Özkoç, S kapısında 100 arkadaşı arasından tek kurtulan kişi. İş makinelerini çalıştıran borudan nefes alarak hayatta kalabildi. Beş saat boyunca çömelmiş halde kurtarılmayı bekledi.
“İki dakika dikelip boruyu bıraksam ölürdüm” diyor hiç sakinliğini bozmadan.
Araya eşi giriyor, "sakinliğine bakma geceleri hiç uyuyamıyor". “Nasıl uyuyayım, cesetlerin üzerinden geçmişim” diyor. Tüm arkadaşları ölmüş.
Özkoç, kurtuldu ancak yeğeni Mesut Özkoç aynı madenden kurtulamadı.
Soma’nın arka mahallesi olarak bilinen ilçe merkezine uzak zafer Mahallesi’ndeyiz.
Özkoçlar ailesinin evinin kapı önünde beyaz bir plastik masada taziyeler karşılanıyor. Gelenlere her evde olduğu gibi meyve suyu ikram ediliyor.
Aile amcanın kurtulmasıyla sevinç yaşarken yeğenin ölümüyle matemde.
Mesut Özkoç, 24 yaşındaydı. Madene gireli daha bir yıl olmamıştı. Evleneli ise yedi ay olmuştu.
Aslında askeriye sınavını kazandı, ağustos ayında tayinini alıp gidecekti hem madenden hem Soma’dan.
Eşi Hülya Özkoç şaşkın ve çok genç. Kafasını yana yaslayıp dinliyor. “Suçlu kimse cezasını alsın. Çıkmasınlar hapishaneden gün yüzü görmesinler, çünkü biz bir daha görmeyeceğiz.” diyor.
Hala madende çalışan babası da “hakkımızı arayacağız” diyor.
Kardeşi Samet ise Konya’da iktisat okuyor. “Üniversite sınavını kazanamasaydım, ben de o madende olacaktım. Benim de kaderim üniversiteymiş” diyor.
Soma’da erkeklerin madenden tek kaçışının üniversite olduğunun farkında.
Peki madenden kurtulan amca Saadettin Özkoç ne yapacak bundan sonra?
“Bilmiyorum” diyor içini çekerek. Soma’daki diğer tüm madenciler gibi.
Çalışma koşulları değişir mi bundan sonra. “Bir umut” diyor Özkoç.
Koşullardan da çok yakınmıyor. “Yeraltı böyledir” demekle yetiniyor. Eşi araya giriyor, düşen kömür parçaları yüzünden madende bazen koyduğu yemeğin geri geldiğini anlatıyor.
“Doğru” diyor Özkoç.
“Genelde yarım ekmek arası salça, soğan, zeytin ne varsa alırız. Onu da açınca içine bir kömür düşerse yenmez olur. Bir de dört bardak çıkan bir termosumuz var. Aceleyle çamura oturur 15 bazen yarım saatte yer kalkarız. Ne kadar süre verirlerse…”
Ekliyor; “Eni sonu madendir Soma’da”
50 bin liralık ev kredisini ödemesi gerek. Eşi Kadriye Özkoç, “sanki hala hayali yanımda” dediği eşinin istemiyor gitmesini bir daha madene. Ama o da biliyor madenden başka çözüm olmadığını.
Soma’da kadınlara mevsimlik tarım işçiliğinden başka bir iş imkanı yok. O da zeytin toplamaya gidiyor diğer madenci eşleriyle birlikte. Ama günlüğü 25 liradan 3-5 aylık işle hayatın dönmeyeceğinin farkında.
Özkoçlar ailesini matemleri ve yeniden madene girecek erkekleri ve onları bekleyecek kadınları ile bırakıp yanlarından ayrılıyorum.
Samet’in ağabeyinin yanında "dostum" dediği teyzesinin oğlu Ferhat İren de öldü. Onun da eşini görmemi istiyor.
24 yaşındaki eşi Deniz İren henüz üç aylık kızı ve üç yaşında oğluyla kalmış geride. Yeni yaptırdıkları evde, henüz kızının doğum çiçeği solmamış.
"İşten sonra ne yapardı" diye soruyorum. Avludaki güvercinleri gösteriyor.
“Tek zevki güvercinlerdi. Bütün gün onların başında dururdu” diyor; hatta onu “Borçlar bitsin, bütün maaşımla en iyi kuşlardan alacağım” diye kızdırırmış sürekli.
“Şimdi o olsa da borcumuz varsın hiç bitmesin” diyor. Sonra aklına bir fotoğraf geliyor. İki çocuğuyla eşinin birlikte olduğu son fotoğraf. “İyi ki çekmişim bunu” diye yüzüne tebessüm geliyor ilk kez.
Kendi fotoğrafını çekmemizi istemiyor. Zorlamıyoruz. Biz de avludaki güvercinleri çekiyoruz, 301 madenciden geriye hatıra kalsın diye. (NV)