Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)’nın 1996 yılında hazırlamış olduğu İşkence Dosyası raporuna göre 12 Eylül 1980 ile 12 Eylül 1995 yılları arasında 419 kişi işkence sonucu hayatını kaybetti. Ayrıca cezaevlerinde açlık grevlerinde 15, işkenceye bağlı ihmal sonucunda ise 26 insan olmak üzere toplamda 460 insanın can verdiğini kayıt altına almış Vakıf.
1995 yılından sonrasına dair işkence verilerini yine TİHV ve İnsan Hakları Derneği (İHD)’nin hazırlamış olduğu raporlar göz önüne seriyor.
TİHV ev İHD'nin Aralık 2020 tarihinde açıklamış olduğu “Verilerle 2020 Yılında Türkiye’de İnsan Hakları İhlalleri” raporuna göre “Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2020 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline gelmiştir.”
Her iki kurumun söz konusu raporu 2020’nin ilk 11 ayında yapılan işkence olayları ile ilgili şu bilgileri veriyor:
- TİHV’e işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 573 kişi başvurmuştur. Başvuranların 295‘i aynı yıl içinde işkence ve kötü muamele gördüklerini belirtmişlerdir.
- İHD Dokümantasyon Birimi’nin tespitlerine göre resmi gözaltı yerlerinde en az 417 kişi işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmıştır.
- TİHV Dokümantasyon Merkezi’nin tespitlerine göre en az 174 kişinin resmi gözaltı yerlerinde işkence ve diğer kötü muameleye maruz kalmıştır.
Cezasızlık politikası
İşkence ile birlikte gündeme gelen diğer bir konu da cezasızlık. Raporda bu konuyla ilgili olarak şu noktalara değiniyor: “Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan ‘2019 Adalet İstatistikleri’ adlı rapora göre söz konusu yıl içinde Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından TCK’nin 94. ve 96. maddelerinde düzenlenen işkence ve eziyet suçlarından toplam 2 bin 715 kişi hakkında soruşturma başlatılmış olup ancak 926 kişi hakkında kamu davası açılmasına karar verilmiştir. Buna karşın ‘kamu görevlisine direnme’ suçunu oluşturan TCK’nin 265. maddesinden 38 bin 582 kişi hakkında soruşturma açılmış olup, bunlardan 28.843 kişi hakkında kamu davası açılmasına karar verilmiştir. İşkence ile direnme suçundan açılan davalar arasında bu denli yüksek bir farkın olması cezasızlığın boyutlarını ve sistematik bir politika olarak sürdürüldüğünü açıkça göstermektedir.”
Bu raporlardan yola çıkarak işkence ve cezasızlık konusunda “devlette devamlılığın esas” esas olduğunu söylemek mümkün. Cezasızlık sadece işkence ile öldürülenlerin dosyalarında değil, kadın cinayetlerinde, polis ve asker kurşunuyla gerçekleşen ölümlerde, JİTEM davalarında, Roboski katliamında, Uğur Kaymaz’ın ve Kemal Kurkut’un öldürülmesi davalarında ve daha pek çok örnekte karşımıza çıkıyor.
40 yıldır süren dava
Cezasızlığın bir politika olarak sürdürüldüğünü gösteren bir diğer olay da bundan yaklaşık 40 yıl önce gözaltına alınıp işkence ile öldürülen Ekrem Ekşi’nin dosyası.
Geçtiğimiz günlerde Sosyal Araştırmalar Vakfı tarafından yayınlanan “Ben Kazandım – Ekrem Ekşi” kitabı işkence ile ölüm ve cezasızlık örneğine odaklanıyor.
12 Eylül darbesi ve ardından 650 bin kişi gözaltına alındı. Ekrem Ekşi de bunlardan biriydi. 12 Eylül’de işkence ile öldürüldüğü şahitlerin ifadeleri ve doktor raporu ile belgelenmesine rağmen Ekşi’nin yıllarca mahkeme mahkeme dolaşan dosyası, öldürülmesinin üzerinden 40 yıl geçtikten sonra avukatının çabası ile Yargıtay’a taşındı.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Mimarlık Fakültesi’nde öğrenci olan Ekrem Ekşi 12 Eylül 1980 tarihinde İstanbul’da gözaltına alındı. Yurtsever Devrimci Gençlik Derneği (YDGD) üyesi, İTÜ ve İstanbul gençlik mücadelesinde önde gelen isimlerden biri olan Ekrem Ekşi, gözaltına alındıktan sonra hem Kara Kuvvetleri Komutanlığı Çekmeköy/Üsküdar (Samandıra) Kışlası’nda hem de daha sonra götürüldüğü Gayrettepe Emniyet’inde diğer adıyla Birinci Şube’de işkence görmüş. Bu durum 13 Ekim tarihine kadar devam etmiş. Fenalaşmasının üzerine hücrede kalan gözaltındaki diğer kişilerin haber vermesi ile 13 Ekim akşamı Haydarpaşa Numune Hastanesi’ne bırakılmış ve 14 Ekim günü hayatını kaybetmiş.
Otopsi raporunda kaburgalarının kırıldığı, kırılan kaburgaların akciğeri delmesi sonucu iç kanama ve akciğer sönümlenmesi sonucu hayatını kaybettiği yazıyor.
Ekrem Ekşi’nin abisi İbrahim Ekşi 18 Kasım 1980 tarihinde bir dilekçe ile suç duyurusunda bulunuyor.
Bundan sonrası ise bir cezasızlık politikasının hikayesi olarak karşımıza çıkıyor.
Dava zaman aşımına uğradı
Hastanede kendisini muayene eden Dr. Besim Yiğiter ve gözaltındaki pek çok ismin işkence gördüğüne dair ifade vermesine rağmen kendisine işkence yapanlar doğru dürüst yargılanmadı. Yıllarca Ekşi’nin ifadesini alan polislerin isimleri mahkemelere iletilmemiş, ölümünden 2 buçuk yıl sonra iddianame hazırlanmış. Bu sürecin sonunda ise polis Kadim Alptekin ve Osman Orduhan “öldürme kastı olmadan darp fiili neticesinde ölüme sebep olmak” suçundan TCK’nin 64. Maddesi ile aynı kanunun 251. 31 ve 33. Maddelerinden 6’şar yıl 8’er ay hapis cezası aldı. 2 polis memuru ceza almalarına rağmen yalancı tanıklar ve “itirafçı” ifadeleriyle uzatılan dava zamanaşımına uğradı.
Yargıtay başvuruyu kabul etti
Ekşi ailesinin avukatı Kamil Tekin Sürek’in yapmış olduğu çalışmalar sonrasında dava dosyası 40 yıl sonra yeniden açılıyor. İstanbul Anadolu 5. Ağır Ceza Mahkemesi, “aileye hukuki gelişmelere ilişkin tebligat gönderilmediği” gerekçesiyle Sürek’in yaptığı temyiz başvurusunu 2020 yılının Şubat ayında kabul etti. Sürek kitaptaki yazısında, Yargıtay'dan sonuç alınamaması halinde davayı Anayasa Mahkemesi'ne ve sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıyacağını söylüyor.
Ekrem Ekşi Kitap Kolektifi tarafından hazırlanan söz konusu kitap hem bu işkence ve yargı sürecini hem de Ekrem Ekşi’nin Türkiye devrimci hareketi içerisindeki yerine odaklanıyor. Arkadaşları, dostları, ailesi ve yoldaşlarının Ekrem Ekşi ile ilgili yazılarına yer verilen bu kitap bir anı kitabı olmasının yanı sıra Türkiye’deki cezasızlık politikasının nasıl uygulandığına dair de örnek sunan bir çalışma. (FD)