"ÖLÜME yürümek!" Bir şey yapamadan "ölümü beklemek". Ölüme yürüyenler "Kot Kumlama İşçileri!".
Bilinçli bir seçimle değil; çaresizlikten! Her gün yavaş yavaş "ölüme yürüyenleri" izlemek!
Dünya "tıp literatürüne" ne yazık ki en çok bu tür konularda katkıda bulunabiliyoruz. Madenlerde, taş ocaklarında görülen bir "meslek hastalığı" bizde "tekstil sektörü"nde gözleniyor. Göğüs Hastalıkları uzmanı ve İşçi Kardeşliği Partisi Başkanı, sınıf arkadaşım Prof. Dr. Zeki Kılıçaslan tıp literatürüne bu konuda nasıl katkıda bulunduğumuzu anlatıyor. Söyledikleri şaşırtıcı ama bir o kadar da "vahim".
Onun söylediklerinin ve işaret ettiklerinin ardından toplam sayıları "beşbin"e ulaştığı tahmin edilen bir "hasta grubu" ve aileleri var. Bir de "Dayanışma Komiteleri" var ve onlar toplumun desteğini istiyorlar. Ama asıl önemli olan yetkili ve sorumlu olanlardan, yerine getirmelerini istedikleri talepleri bir kez daha haykırıyorlar:
* * *
Kot kumlama işçileri ve aileleri Ankara yollarında, Ankara sokaklarında seslerini duyurmaya çalışıyorlar.
Kot Kumlama İşçileri Dayanışma Komitesi, iki yıldır hasta işçilerin ve vefat eden işçilerin ailelerinin hakları için uzun bürokratik süreçlerle boğuşuyor.
Ancak, ölümler bürokrasiyi beklemiyor. Son iki yılda ölenlerin hiçbiri 35. yaş gününü göremedi...
Yetkililerden Sağlık Bakanlığı "kot kumlama işini tekstil sektöründe yasakladı", "silikozis hastası işçilerin sağlık hizmetlerinden ücretsiz yararlanması için Bakanlar Kurulu kararı çıkarıldı", "işçilerin kötü çalışma koşullarında çalışmasına neden olan işverenler ve bu koşulları denetlemekle sorumlu olup görevlerini yerine getirmeyen kamu görevlileri hakkında yapılan şikayetler sonucunda ceza davaları açıldı".
Bunlar olması ve yapılması gerekenler. Ama yetmiyor. İki önemli iş daha var, henüz yapılmayan:
Birincisi bu durumda olan ama bir sağlık kurumuna başvuramayan evlerinin köşelerinde "ölüme yürüyenler"in oldukları yerlerde bulunması, alınıp kontrol ve tedavilerinin herhangi bir ücret ve karşılık istenmeden yerine getirilmesi. İkincisi de hastalığa yakalandıkları süreçte sigortasız çalıştıkları için mahrum oldukları oysa anayasa tarafından güvence altına alınmış olan "sosyal güvenlik hakları"nın tanınması.
İlk talepleri için bu ülkenin "sağlıkta dönüşüm programı"nın tanımladığı bir çözüm yok. Çünkü o işçileri olduğu yerlerde bulup evlerinde ziyaret edecek eskiden olduğu gibi bir "sağlık ocağı"na benzer bir hizmet organizasyonu ne yazık ki söz konusu değil. Sağlık ocaklarının yerine oluşturulan "aile hekimleri" de SGK kapsamında olmayanlara hizmet vermiyorlar. SGK kapsamında olmak için de her şeyden önce "para" lazım. Parası olmayan ve sağlığı için ek bir "sağlık vergisi" vermeyen kimse herhangi bir sağlık hizmetinden yararlanamıyor ne yazık ki! Onların paraları olsaydı, zaten o koşullarda çalışmak zorunda kalmazlar ve şimdi ölümle pençeleşmekten kurtulurlardı.
İkinci talepleri ise pek çok başka insanın da sorunu. Bu talebin "kot işçileri" için yerine getirilmesi mevcut sistemin açmazını ortaya koyacak ve bu gruba "ayrıcalıklı" davranıldığında tüm sistem bir balon gibi sönecek. Bu yüzden görmezden bilmezden geliniyor ve o insanlar bu haklarından yoksun bir şekilde ölüme yürüyorlar.
* * *
Sağlık "toplumsal" bir olgudur; yaşamın hemen her alanıyla bağlantılıdır. "Sağlık hakkı" yaşama hakkını gerçek anlamda var eden bir haktır. Bu hakkın gereği yerine getirilmediğinde insanlar "yaşam"larından olurlar; kot kumlama işçileri gibi herkesin gözü önünde "ölüme yürürler". Onların bu yürüyüşünü bir şey yapmadan seyredenler ise "vicdanların" mahkemesinde yargılanır ve tarih önünde suçlu sayılırlar.
Herkesin yapması gereken çok şey var kuşkusuz. Ama en çok da "sağlıkçılar ve medya" bu süreçte ellerinden geleni yapmak durumunda. En büyük desteği bilgi ve olanakları yüzünden onlar sunabilir: En azından "güneşin balçıkla sıvanmadığı"nı söyleyebilir ve olan biten her şeyin göründüğünü ortaya koyabilirler.
Tıpkı Tekel işçileri gibi şimdi de "kot kumlama işçileri"nin bu toplumun desteğine gereksinimi var!
Çünkü aslında hepimizin başına gelenler ve gelecek olanlar da, çıkarı da, beklentisi de bir ve aynı. (MS/EÖ)
Kaynak: http://www.kotiscileri.org
NOT: Bu yazı Kot Kumlama İşçileri'nin "Ankara Yürüyüş"ne başladıkları gün yazılmıştır.