Şımarık bir kız çocuğu olduğumu ve asla büyümeyeceğimi düşünürdüm; ama burada nasıl da büyüdüğümü görebiliyorum. 2012’de ilk yazım bianet’te yayınlandığından beri yavaş yavaş yol kat ediyorum. Hiçbir zaman kendini takdir edebilen bir insan olmadım; ama bu özelliğimin ilerleyebilmemde en büyük itici güç olduğunu da biliyorum. Çünkü bir insan önce kendisiyle yarışmalı. Ben bunu karakterim sayesinde zorlanmadan başarabiliyorum ve sanırım bu nedenle biraz da şanslıyım. Uzun bir yolum var; çok okumalı, çok düşünmeli ve çok sevmeliyim. (Sevmeli; çünkü bana göre insan sevmeden başarılı olamaz.)
Her yazımla, haberimle ilgilenen, bana yanlışlarımı söyleyip kendimi düzeltmemi sağlayan bianet benim için bir okuldur. Gözlemlerime göre, iletişim alanında çalışan pek çok kişi birbiriyle sağlıklı iletişim kurmakta başarılı olamayabiliyor. Bu, iletişim alanında bir şeyler yapmaya çalışanlara yol gösterme konusunda isteksiz olma haliyle ortaya çıkıyor. Burada kimse öyle değil, bu nedenle okul olarak görebiliyorum burayı. Üstelik mezun olmak ve kurtulmak için can atmadığım bir okul...
Yıllarca bir fotoğraf makinesi hayalini kurduktan sonra ellerime bırakılan sonsuz mutluluk bir Zenit 122’ydi ve o zaman sonunda bir hayali gerçekleştirmeye başlayabildiğimi düşünmüştüm. bianet’te staja kabul edildiğimi haber aldığım zaman da aynı şeyleri hissettim. Bu nedenle bu kısacık staj benim için bir hayalin provasıydı. Burayı iyi bir başlangıç olarak görüyorum ve yoluma bana kattığı iyi hislerle devam edeceğim.
Burada yıllardır takip ettiğim şeylerin nasıl hayata geçirildiğine şahit oldum. Bu benim için çok değerli bir şey ve beni bazı şeyleri daha bütünlüklü düşünmeye itti. Çalışma masamda yazmak burada olmakla kesinlikle eşdeğer değil. Orada da elbette bir haberi veya makaleyi zamanında yetiştirmek için telaşa düşüyorsun; ama işin içinde değilsin, senden bir beklenti yok ve bunun rahatlığı ister istemez üzerinde oluyor. Burada ise günlük olarak bir şeyleri belirli zamanlarda hazırlaman gerekiyor.
Cumartesi Anneleri/İnsanları haberi deneyiminin bana çok şey kattığını düşünüyorum. Çünkü onların hikayelerini dinlemek ve sonra yoluna devam etmek, basın açıklamasının metnini ve aldığın notları tekrar gözden geçirip yazmaktan görece daha kolay. bianet’in Cumartesi Anneleri/İnsanları’na verdiği önemi çok değerli buluyorum ve bir kere de olsa onların sesi olabildiğim için çok mutluyum.
İnsanlara bir şeyler üretiyorsunuz ve onlar aslında bunu hunharca tüketiyorlar. Büyük emek vererek, kaynak bulamadığın zamanlarda farklı dillerden çeviriler yaparak bir şeyler ortaya koyuyorsun ve çoğu zaman bunun değeri bilinmiyor. Kimilerinin hoşuna gitmeyen şeyleri yapıyorsun diye özgürlüğünü elinden almaya çalışıyorlar mesela. Dikkatli ama ilkelerinden vazgeçmeyen insanlar var burada ve ben onları tanıdığım için bir kat daha şanslıyım. Her şeyden öte Füsun Erdoğan’ın özgür gülen yüzünü gördüm, daha fazlasını isteyemem sanırım.
Gazeteci olmak için İngilizcenin asla yeterli olmadığını, iyi bir birikime sahip olmanın gerekliliğini ve belirli bir konuda uzmanlaşmış olmanın iletişim alanında çok daha avantajlı olduğunu fark ettim burada. Herkesten bir şeyler almaya ve onları iyice zihnime yerleştirmeye çalıştım. Ofise gelmek için her sabah ve akşam uzun yollar kat ettim; ama hep buradaki insanlardan öğrenecek çok şey olduğu bilinciyle uçarak geldim buraya. Bana bu heyecanı yaşatarak bu kadar iyi hissetmeme sebep olduğu için buradaki herkese çok teşekkür ederim.
Veda mı şimdi bu? Bir ay ne kadar çabuk geçti... (BK/ÇT)
* Buse Kaynarkaya, DTCF İngiliz Dili ve Edebiyatı.