*İllüstrasyonlar: Raysi Kamhi
"Yadigar" kelimesi size çok anlam da ifade edebilir, hiçbir şey de. Ama her ikisi de bir şekilde geçmişle ve aslında şimdiki zamanla ilgilidir.
Rita Ender, İletişim Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı "Aile Yadigarları"nda, 30 Yahudi ile "yadigarları" üzerine söyleşiyor.
Hiçbir şey bir anı kadar canlı değildir. Federico Garcia Lorca
Ender, "Ailemden bana ne kaldı ve ben çocuğuma ne aktaracağım?" diye soruyor ve "bilinç ve bilinçaltı arasında doğru bir cevap ararken kuşkusuz yüzleşmeler yaşandı" diyor.
Pekala Türkiye'de azınlık olmanın politik olmayan halleri de satır aralarında.
Yaşamdan zevk aldığımız anlar
Rita Ender, David Halegua ile söyleşisine "Yaşamdan zevk aldığımız anlar, anılarımız bazı yemeklerle kaydoluyor. Ve o yemekler yani aynı tarifle tekrar yapılsa da erişilmesi zor olan o tatlar kimi sofraları, bazı kişileri ve belli bir mutfağı hatırlatıyor" diyerek başlıyor.
Annesi Meri Afo Halegua'dan kendisine kalan "aile yadigarı" diğerlerinden farklı olarak gazozlu kek tarifi olmuş.
Aile yadigarı sorulduğunda neden bu tarifi seçtiğini İzmir Yahudilerinin mutfağı üzerinden anlatıyor, "İzmir'in Seferad mutfağı yokluktan kalan bir mutfak" diyor.
Hikayesinin ayrıntılarını kitapta okuyabileceğiniz David Halegua üzerinden kitapta Türkiye'deki farklı Yahudi toplulukların da kendilerine özgü kültürel dinamikleri paylaşılıyor.
Dünyadaki 'en acıklı' şeylerden biri
Deniz Bensusan'ın hikayesinde ise göç var. Yazar onunla Ladino üzerine çektiği belgeseli, anneannesini ve kolyesini konuşmuş.
Bensusan "göç etmiş olmayı, sürekli dil ve toprak değiştirmek durumunda olmayı" şöyle anlatıyor:
"Göç dünyadaki en acıklı şeylerden biri bence. Ben de biraz o süreçteyim, yapmak istediğim şeyler yurtdışında olduğundan kemdimi de zorunlu göçe mecbur edeceğim gibi görünüyor.
"Fakat onlar işkence ile gittiler, ben lüksümden gidiyorum. Bunu bilmek, gezerken beni sersemletiyor."
Penis tutacağı ve Yahudi sünnet geleneği
Kitapta aile yadigarlarının her birinin fotoğraflanması yerine Reysi Kamhi'nin çizimlerine başvurulmuş. Kişisel gizlilik hakkına saygı gösteren seçim ortaya harika çizimler çıkarmış.
Bunlardan biri de Suzi Amado'nun hikayesindeki "penis tutacağı" illüstrasyonu.
Amado, Rita Ender ona "aile yadigarını" sorduğunda "Penis tutacağı" (sünnet olan bebeklerin penislerinin tutulduğu alet) cevabını veriyor.
Üzerinde desenler olan, metal-bakır karışımı bir alet. Babaannesinin dedesi sünnetçiymiş. "Bizim dinimize göre bebekler sekiz günlükken sünnet ediliyor" diyor.
Adanalı bir Yahudi aileden gelen Ender, kültürel farkın şehirler arasında da hissedildiğini söylerken ise, "Adana'da 'erkektir yapar, erkektir aldatır'ın doğal olduğu bir ortam vardı" ifadelerini kullanıyor.
"Gözüm hep ona takılırdı"
İstanbul'da büyüyen Yaira Ruso, Karaköy'de bir muhasebe müdürü olan büyük dedesinden kalan hesap makinesini aile yadigarı yapmış.
Hala çalışıyormuş, sadece eskiymiş. "Ben çok küçüktüm, grandpapanın onu kullandığını hiç hatırlamıyorum ama annemler hatırlıyor. Ve hesap makinesi bizim eve geldiğinde fark ettim ki, gözüm hep o hesap makinesine takılıyormuş" diye anlatıyor.
Makinenin ona düşündüğü "Eskiden insanların o makinelerle uğraşarak elde ettiklerini biz iki dakikada cep telefonuyla yapıyoruz" duygusuymuş.
Eldivenler ve fotoğraflar
Işıl Demirel'e anneannesinden kalan ve onun için yadigar kelimesini en çok karşılayan şey fotoğraflar olmuş bir de "Anneannemin elleri çok güzeldi, hiçbirimiz yazık ki ona çekemedik" dediği ellerine taktığı eldivenlermiş.
Yaşamın şerefine: L'chaim!
Kitapta okuyabileceğiniz tutkulu, yasaklara ve ayrımcılıklara karşı gelen bir de aşk hikayesi var aile yadigarında.
Pekçok farklı yadigardan, pek çok farklı hayat hikayesine geçebileceğiniz kitabın önsözünü Rita Ender şöyle bitiriyor:
"Hatırlamak yaşama dair. Ve tıpkı çok uzak diyarlarda olduğu gibi, Türkiye'de de Yahudiler, kutlamaları en çok yaşamın şerefine yapıyorlar!: L'chaim!" (PT/EK)