"Şarkılar sivil haklar hareketinin ruhudur "
Yanlış anlamayın, altı çizili olan cümle benim degil, Amerikan Sivil haklar hareketinin lideri Martin Luther King öyle demiş. Ben sadece aktardım.
Dikkatinizi çekti mi bilemiyorum ama gerek Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) resmi ırk ayrımcılığının sonunu getiren sivil haklar hareketi, gerekse öncesinde akla gelen büyük köle isyanlarının önderlerinin ezici çoğunluğu kiliseden gelmiştir.
Martin Luther King, sivil haklar hareketinin liderliğine 26 yaşında bir vaizken oturmuştur. Ve bütün bunlar tesadüf değil sosyal, siyasal ve tarihsel bir arka planın soncudur.
Tesadüf değil çünkü, kilisenin Amerikalı siyahların hayatında oynadığı rol bir ibadet yeri olmanın çok ötesinde. Siyahların çok uzun yıllar boyunca, hatta bugün bile öyle denilebilir, en güçlü siyasi kurumu kilise olagelmiş.
Sadece İncil'i okuyabiliyorlardı
Geçmişe şöyle bir uzanırsak, kölelerin okuma yazma öğrenmesine kendilerine her türlü zulmü yapan beyaz sahipleri tarafından sadece ve sadece İncil'i okuyabilmeleri için izin verilmiş.
Yanyana gelmeleri halinde arıza çıkaracaklarına inanılan ve buna izin verilmeyen köleler için bunu gerçekleştirebilecekleri tek yer ayin için gitmelerine izin verilen kilise olmuş.
Mesela, kendilerine kredi açmayı reddeden bankaların boşluğunu doldurmuş kilise ve aynı zamanda ilahiler üzerinden müzikle en çok uğraştıkları yer.
Siyah şarkıcıların bir çoğunun geçmişinde kilise koroları vardır. Gospel kraliçesi Aretha Franklin'den Whitney Houston'a birçoğu, siyah baptist kilise korolarında yetişmiştir.
"I will always love you"yu (Seni hep seveceğim) ne çok sevmiştik Whitney söylerken değil mi, şarkı aslında Dolly Parton'un olsa da.
Siyah hareketin bugün bile ismi ilk akla gelen önderlerinin çoğu Reverand (din adamı, rahip) titrine sahip. Sevdiğimden değil ama mesela Al Sharpton, mesela Jesse Jackson önce din adamı sonra siyasi önderlerdir.
Tabii söylediklerimizin üzerine din meselesinin "...baskı altında ezilen insanın derin iç çekişi, kalpsiz bir dünyanın kalbi..." faktörünü de koyarsak daha net bir resim görebiliriz sanıyorum.
Eleştirilerin hedefindeki siyah kilise
Bütün bunların yanında sol diyebileceğimiz eleştirilerin de hedefi olmuş siyah kilise tabii.
Siyahları uyuşturan ve başkaldırma isteklerini törpüleyen bir kurum olduğu suçlamasıyla karşılaşmış, eleştirenlerin arasında tanıdık bir isim mesela, yolu Istanbul'a da düşen ünlü yazar James Baldwin de var.
Anlatılanlara göre, diğer bir çok şeyin yanında, sivil haklar hareketi müzik ve şarkıların da önemli rol oynadığı bir süreçmiş.
Strange Fruit ve Billie Holiday
Hatta, hareketin işaret fişeğini linç edilerek ağaçlara asılan siyahlara bir ağıt olan "Strange Fruit" (Acayip meyve) şarkısını o hüzünlü sesiyle ilk kez söyleyen Billie Holiday'in attığını iddia edenler bile var.
Bunların başında yasarken kendisine Amerikan müzik endüstrisi icinde onemli bir yer edinmiş olan Ahmet Ertegün'ü sayabiliriz.
Anlatılanlara göre, sivil haklar hareketinin başlamasından yaklaşık 16 yıl önce, 1939 yılında, Newyork'da o zaman siyah ve beyazların birlikte gittiği tek tük yerlerden birisi olan Cafe Society'de söylemiş şarkısını Billie ilk kez. Ürkek ve hatta korkarak ama vazgeçmeyerek.
Sonraki yıllarda yapılan röportajlarda, şarkısını bitirdikten sonra salonda nasıl bir sesizlik olduğunu, ardından arka önce tek bir alkış sesi duyulduğunu ve bunu bir alkış tufanının izlediğini anlatır. Kahramanlarımdan birisi olan Angela Davis'in tarifiyle, "bu şarkıyla birlikte Billie Holiday protesto ve direniş elementlerini çağdaş siyah müzik kültürünün merkezine yerleştirmiştir."
Boşuna degildir Martin Luther King'in, daha çok eski köle şarkıları, siyahların söylediği ilahiler ve benzeri şarkıların söz ve melodilerinin yeniden yorumlanarak "özgürlük şarkıları"na dönüşen müziği, "Hareketin ruhu" olarak tanımlaması.
Uzun yıllar süren aşağılanma, baski, zulüm sonucunda öğrenilmiş çaresizliğin pençelerinde kıvranan siyahlara direnerek başarabilecekleri mesajlarını taşıyan şarkılar bunlar.
Toplantı ve göster-ilerde söylenen, müzikleri çok erken yaşlardan itibaren gitmeye başladıkları kiliselerde çalınan melodilere aşina kulaklara bu şarkılarda ve dolayisiyla da hareketin kendisine katılmak istegi vermiş.
Sözkonusu şarkılar arasında Turkiye'de de çok bilinenleri var. Mesela, daha çok Joan Baez'le akla gelen "We Shall Over Come" (Kazanacağız) bunlardan biridir. Sivil Haklar hareketinin marşı kabul edilir.
Aşağıdaki linkde yeralan Bruce Springsteen'in bir konserinde söylediği "Mary Don't You Weep" bu özgürlük şarkılarından birisi.
Alanda çalışanlar tarafından en onemliler arasında sayılan eski bir siyah ilahinin sivil haklar hareketi sırasında değiştirilmiş, dini hikayeler üzerinden umut ve direnişin metaforlarla anlatıldığı şarkılardan.
Firavun'un bile bir Musa'sı oldugunu, kötü günlerin sona ereceğini ve suların yarılabileceğini hatırlatıyor. Yas tutan bir kadın, Mary, üzerinden aslında bütün ezilenlere "artık ağlamayın" diyor, "yapabilirsiniz".
Girişteki piyano, yaylılar ve trompet çok hoş, çok da keyifle çalmışlar.
Sözlerini gene kabaca ve daha çok anlama yönelik olarak çevirdim, bir bakın isterseniz. Hemşehrim çok iyi söylemiş, orkestra çok güzel çalmış, müzik insana çoşku veriyor, en azından bana öyle oldu bu sabah!
Şarkılarınız susmasın
Eğer yapabilseydim, şüphesiz
Musa'nın durduğu kayanın üzerine çıkardım
Firavunun orduları boğuldu
Ağlama Mary, yas tutma artık
Firavunun orduları boğuldu
Mary'nin zinciri üç halkalı
Her bir halkada İsa'nın ismi
Firavunun orduları boğuldu
Aglama Mary yas tutma artık
Bu gecelerden birinde
saat 12'ye yaklaşırken
Bu eski dünya sarsılacak
.......
Musa Kızıl Deniz'in kıyısında durdu
Suları ikiye yardı
Firvunun orduları boğuldu
.....
Yaşlı Şeytan çok bozuldu
Çünkü ele geçirdiğini sandığı ruh, özgürdü
.....
Kardeşlerim ağlamayın
Adım adım gelecek güzel günler
Firavunun ordusu boğuldu
......
Tanrı gökkusağını haberci
gönderdi Nuh'a
Bir daha su yok, ateş var dedi
Firavun'un ordusu boğuldu
Mary ağlama artık, yas tutma
(LM/PT)