Radikal ve Posta gazetelerinde 16 yıl sağlık muhabirliği ve editörlüğü yapan Özgür Gökmen Çelenk’in 23 uzmanla görüşerek hazırladığı Gençlik Sırları kitabı Posta Kitap’tan çıktı.
Kitaptaki başlıklar
“Ömrünüzü kısaltan alışkanlıklar neler? Şeker yiyen neden erken yaşlanıyor? Daha güçlü hafıza için ne yapmalı? Cinsel performans nasıl artırılır? Göbek eritmek için en iyi diyet hangisi? Daha enerjik olmak için ipuçları neler? Hangi vitaminler takviye edilmeli? Tansiyon ve Tip 2 diyabet hangi diyetle iyileşiyor? Hormon takviyeleri gençleştiriyor mu? Hangi beslenme tarzı gençlik genlerini uyandırıyor? Mutlu ve iyi hissetmenin yolları nelerdir? Yaşlanmayı tersine çeviren tedaviler var mı? Karaciğer yağlanması siroza dönüşmesin diye hangi önlemler alınmalı? Kimler gen testi yaptırmalı? Kemik erimesinden korunmak için basit ipuçları neler? Uykusuzluk, huzursuz bacak sendromu, uyku apnesinden kurtuluş yolu nedir? Ruhunuzu esir alan takıntılarla nasıl mücadele edeceksiniz? Hangi yaşta hangi sağlık kontrolü yaptırılmalı?”
Tersine çeviremezsen de yavaşlatırsın
Gökmen – Çelenk, “Gençleşmek yalnızca yüzünüzün ya da bedeninizin nasıl göründüğüyle ilgili değil” diyor ve şunları anlatıyor:
“Yüzümüzdeki kırışıklıkları, ağaran saçlarımızı görüyoruz. Fiziksel gücümüz azalıyor. Görünmeyen değişiklikler de var. Mesela, damarlarımız sertleşiyor, karaciğerimiz yağlanıyor. Kas gücümüz azalıyor. Kemiklerimiz zayıflıyor. Hafızamız eski gücünü kaybediyor. Bütün bunları her zaman tersine çevirmek mümkün olmasa da yavaşlatmak mümkün.
İyi besleneceksin…
Kardiyoloji, nöroloji, endokrinoloji, fizik tedavi, psikiyatri, beslenme ve diyetetik gibi pek çok alandan doktorla konuştum. Dikkat çektikleri ortak noktalar var; iyi besleneceksin, gereksiz besin almayacaksın, hareket edeceksin ve kötü alışkanlıklardan vazgeçeceksin. Bunlar değiştirebileceğimiz davranışlar.
Bir de genetik yük, yaş gibi değiştiremeyeceğimiz faktörler var. Modern tıbbın şu anda küçük bir oranda bu alana müdahale etme şansı var. Genetik testler sayesinde bazı hastalıklar açısından yüksek risk taşıyıp taşımadığınız belirlenebiliyor. Tabii bunlar henüz pahalı yöntemler, dolayısıyla herkesin erişme gücü yok.
Parası olan güvenli gıdaya ulaşıyor
Parası olan her türlü sağlık hizmetine, güvenli gıdaya, sağlıklı yaşam koşullarına ulaşabilse de hayatımızda yapacağımız küçük değişikliklerle sağlığımızda olumlu fark yaratabiliriz. Bunun için ticari beslenme programlarına, pahalı kremlere, yediklerinize ek besin takviyesi almanıza, önemli bir sağlık sorununuz olmadığı takdirde sık sık sağlık kontrolüne gitmenize gerek yok. Ben de kitabımda alanında yetkin 23 uzmana ne tür değişiklikler yapabileceğimizi sordum. Ortaya herkes için rehber niteliğinde bir kitap çıktı. Sağlıklı kalmak isteyen, kronik hastalığı olan veya hastalıklar daha ortaya çıkmadan önlem almak isteyenler için önemli ipuçları var.
Doğu bilgilenmek çok önemli
Türkiye’de her 100 erkekten yaklaşık 20’si, her 100 kadından da 41’i obez. Yani obezite kadınlarda erkeklere göre 2 kat daha fazla. Üstelik fazla kilolar yetişkinlerde tip 2 diyabetin yüzde 80’inden, kalp hastalıklarının yüzde 35’inden ve hipertansiyonun yüzde 55’inden sorumlu. Obezite bu kadar yaygınken insanlar moda diyetler, sürdürülmesi imkansız beslenme programlarıyla kilo vereceğini düşünüyor.
Üniversite okumuş insanlar bile paket paket diyet bisküvi yiyerek zayıflayabileceğini sanıyor. Ya da belki 10 ayda aldığı 10 kilodan, 10 günlük detoks yaparak kurtulabileceğini düşünüyor. O sırada hızlı verilen kilonun vücudunda ne tür hasar yaptığının farkında bile değil. Burada da sağlık okur-yazarlığının önemi ortaya çıkıyor. Doğru kaynaklardan bilgilenmek çok önemli.”
Ruh ve beden sağlığı bütün
Kitapta ruh sağlığıyla ilgili iki bölüm var. İlk bölüm ruh sağlığını koruma yollarıyla ilgili pratik bilgiler içeriyor. Örneğin ertelediğimiz işlerin nasıl suçluluk ve yetersizlik hissine nasıl yol açtığı, ertelememek için neler yapmamız gerektiği, toplum tarafından bize dayatılan klişelerle nasıl baş edebileceğimiz gibi bilgiler yer alıyor. İkinci bölümde ise oldukça yaygın görülen obsesif kompulsif bozukluk (takıntı hastalığı) ile ilgili detaylı bir bölüm var.
Güne gülerek başlayın
Kitap için röportaj yaptığım uzmanlardan biri gülmenin öneminden söz etti. Gülmenin insan fizyolojisindeki etkilerini inceleyen bir psikoloji dalı (gelotoloji) bile varmış. Gülmek bağışıklık sistemini güçlendiriyor, kan şekerini düzenliyor, anksiyete seviyesini düşürüyor.
Hatta resmi olarak en uzun yaşayan kişi olan Fransız Jeanne Calment, bir röportajında sırrını şöyle anlatmış: ‘Güne gülerek başlıyorum. Bahçemle uğraşıyorum. Her gün bitter çikolata, çilek, sarımsak, bol yeşillik, zeytinyağı, 1 kadeh de şarap tüketiyorum.’ Bu arada 122 yıllık ömür süren Calment’in bu röportajda söyledikleri, uzun yaşayanlarla ilgili yapılmış araştırmaların kesiştiği noktaları içeriyormuş.”
Gökmen Çelenk kitaptan etkilendiği bir başka öneriyi ise şöyle anlatıyor: “Hak etmeyene zaman ayırmayın. Enerjinizi çalanlardan kurtulun... Hak eden hak ettiğini almalı. Onlara ayıracağınız zamanı gerçek arkadaşlarınıza, dostlarınıza ayırın. Güçlü samimi ilişkiler hormonlarınızı düzenler, diğerleri enerjinizi çalar.”
Kitaptan... Dört basit formülFazla kalori alan ve hareket etmeyen herkeste ama herkeste insülin direnci olur. İnsülin direncini kırmak için 4 tane basit formül var. FORMÜL 1: Diyetinizden altı besin maddesini çıkarın: Pirinç pilavı, Beyaz ekmek, Şekerli ve gazlı tüm içecekler (diyet olanları da dahil), Pastane mamulleri (kek, pasta, poğaça vs), Bakkal ürünleri (bisküvi, kek, cips, çikolata vs), Şeker ve yapılırken içine şeker konmuş her şey. Ölene kadar ağzınıza bir gram şeker koymazsanız hiçbir şey kaybetmezsiniz. Şeker hayatımızı sürdürmek için gerekli bir besin değil. FORMÜL 2: Her gün yarım ilâ bir saat arasında yürüyüş yapın. "Nasılsa ilaç alıyorum, egzersiz, diyet yapmasam da olur" ya da "Üç çocuğum var, akşama kadar koşturuyorum" demek egzersiz değil, yorulmaktır. FORMÜL 3: Ne yiyorsanız yarısını yiyin. Tabağınızda altı köfte mi var, üçünü başkasıyla paylaşın. FORMÜL 4: Fruktoz (meyve şekeri) içeren gıdalar, sofra şekeri içerenlerden daha tehlikeli. Günde iki-üç porsiyon meyve yersek karaciğerimiz meyvedeki fruktozu metabolize edebilir, herhangi bir sorun yaşamayız. Ama konsantre fruktoz ile yapılmış olan yiyecekler tüketirsek iş değişir. İnsülin direnci çok artar, karaciğer yağlanması başlar. Kısacası meyvedeki doğal fruktoz ile gıdalara, örneğin baklavanın içine konmuş fruktozu birbirine karıştırmayalım. Ayrıca meyveyi de makul miktarlarda yemek gerekir. Günde en fazla iki veya üç porsiyon meyve tüketin. Bir porsiyonun büyüklüğünü anlamak için avuç içinizi kullanabilirsiniz. Parmaklarınızı açmadan, kapalı bir şekilde avucunuza sığan meyve bir porsiyondur. Bir küçük elma, portakal, kivi, 12 kiraz gibi. |
(DBE)