2010 yılının ilk haftasında Manisa'nın Selendi İlçesinde kısa metrajlı bir Film izledik. Çok gerçekçiydi. Başrolü Selendi halkının bir kesimi oynadı. Bir çevik kuvvet hızıyla toplandı ve sokağa döküldü. Ellerinde seri üretilmiş standart sopalar Mussolini'nin savaşan çeteleri sanki sahnede. Boğazlarından 'Selendi bizimdir bizim kalacak' çığlıkları yükseliyordu.Türkiye toplumunun genel ruh halini aynen yansıttılar. Bu kadar olur. Bir halkın öfkesi bir yürüyüş kolunda ancak bu kadar gösterilebilirdi. Güven verdiler , Selendi onların korumasında ebediyyen payidar kalacaktı.
Düşman kuvvetleri de Roman yurttaşlar oynadı. İtilip kakılmaya hazırdılar. Ezik bir toplululuk nasıl olunur çarpıcı bir şekilde gösterdiler. Aşk olsun onlara. Saldırıya uğradıklarında hele evleri yıkılırken ve arabalarla birlikte ateşe verilirken oynadıkları rol drama tarihine geçecek kadar etkileyiciydi.
Olay mahalli iyi organize edilmişti. Devletin mülki amirleri Vali ve Kaymakam da gerekeni yaptılar. Güvenlik güçleri rolünü oynayanlar da dehşet verici bir etki yarattılar. Savaşa son vermek gerektiği konusunda buldukları çözüm dudak ısırtıcıydı. Roman yurttaşları derhal başka bir ilçeye sürgüne göndermek. Gerçi son yirmi yılda Kürtlerin sürgün sahnelerine fazlasıyla tanıklık etmiştik. Ama olsun çözümler tükenmez, gereğinde sahnelenir. Sıkılmadık yani.
Filmin zayıf yanları da vardı tabii. Gerçi Vali bey , allaha şükürler olsun ki ölen yok dedi ama kansız filmler kesmiyor bizleri. Nerede o Kahramanmaraş, Çorum, Sivas'ta yaşanan sahneler. Film dediğin kanlı olacak, hem de çok kanlı olacak ki izleyiciler tatmin olsun.
Yılmaz Güney anlatmıştı. Yeşilçam dönemini yaşadığı sırada başrol oynadığı ilk filmlerde tabancayla adam vuruyormuş. Bir süre sonra seyirci ilgisini diri tutmak için tüfek kullanmış. Ölenlerin sayısı artıyormuş böylece. Bu da yetmemiş. Yapımcılar halkı tatmin etmenin çaresini bulmuşlar. Önce makineli tüfek, sonra da hafif Top kullanılmış. Kitlesel öldürme sahneleri büyük heyecan yaratıyormuş.
Başbakanımızın filmi izlerken tüm topluma verdiği dersi, kazanımlar hanesine kaydettmek gerek. Savaşın nedenini sabrın taşmasına bağladı. Yani sabırları taşırmayın yoksa sonumuz Romanlar gibi olur diyor. Ayağımızı denk alacağız. Bu dersi daha önce de vermişti. İstanbul'da göstericilere pompalı tüfekle ateş eden yaralanmaya neden olan esnafı da örnek davranış olarak bizlere anlatmıştı. Valiliğin talimatıyla Tekel işçilerine Ankara'nın ...İpekçi parkındaki kitlesel eylemlerin nasıl bertaraf edileceğine dair gösterilen sahneler Başbakanımızın senaryolarına ne kadar da yakındı. Etki derecesi derindi sahnelerin. Milletvekilinin gözlerine biber gazı sıkılırken ne kadar da gerçekçiydi sahne. Başbakanımıza da aşkaolsun. Sahnelerde gözükmüyordu ama ruhu dolaşıyordu Abdi İpekçi Parkında. Yerde çamurlu zeminde polisler tarafından sürüklenen kadın- erkek işçilerin sahneleri hepimize gerçek savaş dehşetini yaşattı. Daha fazla uzatmadan ruh halimize uygun filmler izletiliyor bizlere. Bu yıl bu sahneler çok gösterilecek gibi.
Yorumlarımıza devam edelim. Selendi'deki Roman filminin belleklerimize yer eden başka sahneleri de var. Resmi makamlar, başka bir ilçeye zorla göçettirilen roman yurttaşların zaten Selendi'ye otuz yıl kadar önce geldikleri, bir kaç aile dışında mal ve tapulu mülklerinin bulunmadığını, bu nedenle sürülmelerinde bir sıkıntı yaşanmadığını açıkladılar. Hatta sürülmüş olmaktan dolayı bir hayli mutlu oldukları anlatıldı hepimize. Gönüllü sürgün iyi sahnelendi doğrusu.
İzlediğimiz filmde TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Profesör'ün performansı da etkileyiciydi. İnsan Hakları savunuculuğu nasıl olur, dünya aleme gösterdi. 'Galiba Romanlara yönelik bir hak ihlali var' araştırıyoruz dedi. Meclis bahçesinde, bir gazetecinin uzattığı mikrofona, ağaçların kıpıdayan yapraklarına bakarken daldığı hayal dünyasından sesler veriyordu. Olaylar hakkında telefonla bilgi almak gibi bir zahmetli çalışmayı yapmış. Gerekirse yerine bir alt komisyon gönderilecekmiş. Hocam, rolün kısaydı ama müthişti. Sana da aşkolsun ne güzel oynuyorsun.
Filmimiz mutlu sonla bitti. Son sahnede MHP yer aldı. Olayların tertipçisi olduğu söylenen Selendi'nin MHP'li Belediye başkanı Nurullah Savaş, Kaymakam Selim Palamut , Manisa Milletvekilleri ve Parti yöneticileri önce Selendi'de sonra romanların sürüldüğü Gördes'te görüntü verdiler. Oyuncaklar, kırtasiye, giyim ve gıda malzemeleri dolu poşetler, baklava kutuları dağıtıldı. Gönül alma sahneleri gözleri yaşarttı. Duyarlılığın ve duygulara seslenişin en şahikasıydı. Dayak yemiş hor görülmüş sürülmüş olmayı hemen unutan romanların temsilcisi dünyalar kadar açık bir ağızla gülerek dünyanın en güzel çiçeklerini sunuyordu MHP heyeti temsilcisine. İzlerken hıçkırıklara boğulduk, mendiller yetmedi mutluluğun gözyaşlarına.
Film eleştirmenliği zormuş. Ama önemli değil. Biz her işi yaparız. Sizlerin yorumunu da bekliyorum değerli okuyucular.(YÖ/EÜ)