Gün doğdu ha doğacak, mahcup bir seyyah gibi.
Işıkları yanmış caddeyi bir araç yıkayarak gözden kaybolmaya bırakmak ister kendini, ama kaybolmaz.
Tren garının önünde bir adam temizlemeye vermiştir kendini.
Bir başka adam çömelmiş, ağzında sigarasıyla önündeki ateşi yakmaya çalışır.
Şen Kebapçı Cafer günün ilk ciğerini şişlere dizerken, bir yandan da pişirmeye verir kendini, keyifle, umutla.
Tren garının önündeki arabacılar arabalarını temizlemeye verirken kendini, belediye aracı da caddeyi yıkamaya devam eder.
Sonra, gün aydınlanır, caddeleri aydınlatan lambalar söner, caddeleri yıkayan belediye aracı gözden kaybolur, tren garının önü temizlenir, şişe dizilen ciğerler pişer, arabacılar arabalarını temizler…
Orada burada şurada bunlar olurken, olmaya kendini bırakırken, sakalları uzamış, başında kasketi, üstü başı yoksul, kara kuru esmer bir adam, Cabbar, faytonundaki uykusundan bu dünyanın hayatına uyanır.
Cebinden bir sigara çıkarır, başı önüne düşer… Utangaç, mağrur, yoksul, yoksun, yorgun bakışlarını dolduran hayata bakar; çok katlı binalar, apartmanlar, bankalar, markalar, arabalar… Gecekondular, faytoncular, işçiler, yoksullar…
İç geçirir Cabbar, hüzün düşürür gözlerine… Sigarasını yakar, bir iki yudum çeker. Faytonundan inerek, “Birikmiş paranızın teminatıdır” yazan bir banka reklamı panosunun önünde tuvaletini yapar.
Sonra umuduna doğru, biraz daha biraz daha yürür... Burnuna ciğerin kokusu gelip yerleşir... Açlığı vardı... Kendisinden başlayıp evdeki çocuklarına, anasına, oradan yoksulluğu ayaklarından taşmış, devletin dersinde tahtaya kaldırılmış kızına varan açlığı vardı... Bir de umudu.
Şen Kebapçı Cafer’in arabasının yanına çömelmiş gazete okuyan arkadaşlarının yanına çömelerek, umudunu, piyango biletini uzatır, ‘’Şu bilete bir bakıver’’ der… Adam rakamlar mırıldandıkça Cabbar’ın umudu can atar, yüreği çırpınır.
“Yok bi şey ağam” diyen adama “amorti de yok mu” diye sorar, umutsuzluğun umuduyla.
“Yok ağam” diyen sesle umudu eriyen Cabbar, ayağa kalkar, gazete bayisine yaklaşarak piyango numaralarını yazan bir gazete ister. Okuma yazma bilmemesine rağmen gazete sayfaları içinde umudunu arayıp durur.
Harcanıp giderken umudu, söyleyecek çok sözü varmışçasına gazete sayfalarından başını kaldırarak bir an bakar... Bakar, ötelerin ötesine, en yakınına.
* Film: Umut Yönetmen: Yılmaz Güney, 1970
(TK/EKN)
* Film: Umut Yönetmen: Yılmaz Güney, 1970