Oysa bu işi yapan insanlar "cracker"lardır ve hacker'larla çok da alakalı değillerdir.
Hacker'lar var olan, var olduğunu hissettiren ve bu "var oluşu" diğer "var oluşlar" ile birleştirip ortak aklın varoluşunu da etkileyen insanlardır.
Temel paradigma: tutkulu olmakla tutturabilmek"
Aslında craker'dan ayrışan temel farkı; bir başkasının yapmış olduğu işgal üzerinden var olma mücadelesi içinde olmayan ve doğrudan kendi becerilerini ortaya koyan kişi olmasıdır hacker'ın.
Bu anlamda yaşam planını temel paradigma etrafında örmez.
Bugün iyice yerleşmiş olan paradigma ya da temel yargıyı irdeleyelim.
* Birinci soru: İnsan neden çalışır?
Yanıt "para" için olacaktır. Parayı ne için kazanır? Günlük yaşamını sürdürmek ve çalışamayacağı ileriki günler için çalışabildiği sürelerde birikim oluşturmak.
* İkinci soru: İnsan ne kadar çalışır?
Sorudaki "miktar", zaman, yoğunluk ve hız olarak algılanabilir. Bu sorunun yanıtı da; temel paradigmanın gereği olarak, ne kadar para kazanırsa o kadar çalışır ya da iş garantisi yoksa çalışır ve en son rekabet etmesi gerekiyor ise o oranda yoğun, hızlı ve çok çalışır.
Bu iki temel yargı kapitalizmin bize temel olarak yerleştirdiği kavramlardır. Bu kavramlar uzmanlık kavramıyla da birleşince insanlar üniversite seçiminden başlayarak "tutkulu oldukları" değil "tutturabildikleri" ve esas olarak da çok para kazanmayı umdukları meslekleri seçerler.
Bilgisayarla tutkusal ilişkisi olmayan bilgisayar mühendisleri, çevreci olmayan çevre mühendisleri ve hayvan sevgisini bilmeyen veteriner hekimler olabilmektedir.
Boş zamanınız var mı?
Röportajların değişmez sorusudur: Boş zamanlarınızda ne yaparsınız?.
Peki bahsedilen "asıl zaman" ve "boş zaman" nedir?
Kapitalist öğretide, boş zaman; asıl iş zamanı olan sekiz saat mesaiyi yapmak için geçirilen zamandan arta kalan zamandır.
Yemek yemek, tuvalete gitmek, uyumak ve cinsel aktivitelerde bulunmak da temel sınırların dışına çıkılmadığı takdirde asıl zaman kapsamında sayılır ya da en azından boş zaman kapsamında sayılmaz.
O halde boş zamanda ne yaparız? Kitap okuruz, seyahat ederiz, dans ederiz, şiir okuruz ya da maç seyrederiz. Neden? Asıl zamanımıza zinde bir beyinle dönmek için...
Bizi oyalamak, film ve şov programları seyrettirmek, ertesi iş gününe boşalmış, rahatlamış olarak gelmemizi sağlamak kapitalist sistemin temel görevidir. Artık insan, yaşamın bir öznesi değil, insan kaynaklarının nesnedir.
Hacker'ın doğduğu an boş zaman
Hacker, tam da bu zamanda, emeğinin ticarileştiği anda, yani emeğiyle kendisi arasına parasal mesafeler konduğu anda müdahale ediyor.
Hacker ürettiği ürünün ticari değeriyle değil kullanıcı ya da tüketicide yarattığı beğeniyle ilgilenen insandır. Ürün ticarileştiği andan itibaren bu geri dönüşü alabilmesi olanaksız hale gelecektir. Çünkü ürün, parayla değersizleşecek ya da en fazla para kadar değerli olacaktır.
Bilinen o dur ki, parasal değerlenme özellikle kapitalist ekonomide ürünün gerçek değeriyle değil pazardaki arz talep dengesiyle tüketicinin gereksinim ve sıkıştırılma derecesiyle ilişkili bir süreç.
Üretici zaten böylesi bir sistemde tüketiciyi bilemiyor ve gereken tatmini sağlayamıyor. Gitgide emeğine yabancılaşıyor ve bu nedenle, en başta kendisi için ürettiği ürün değersizleşiyor.
Hacker'lar üretimlerinin ticarileşmesine tepkiyle "Özgür Yazılım Vakfını" ve felsefesini kuruyorlar. Artık üretimlerini doğrudan tüketiciye sundukları ve hatta tüketiciyi üretime kattıkları bir sistem yaratıyorlar.
Öyle ki sistemin büyüsüyle bazı tüketiciler (örneğin ben) hacker olma çalışmaları yapıyorlar.
"Hediye ekonomisi"
Burada işini tutkusuyla harmonize edip, ticari kaygıların ve belirlemelerin ötesinde üretim yapan bir marangoz da, örgü örüp komşusuna hediye eden anne de birer hacker sayılabilir. Buradan hareketle hacker'ların ürettiği sistem "hediye ekonomisi" olarak da adlandırılabilir.
Hacker'lar, eğer ekonomik durumları çalışmayı gerektiriyorsa boş zamanlarında çalışıp, asıl zamanlarında şiir okuyan, dans eden ve yazılım geliştiren insanlardır.
Asıl zamanları; onların kendilerini ifade edebildikleri zamanlardır. Bu zamanlar, dediğimiz gibi şiir okuyup, dans ederek de geçirilebilir, yazılım geliştirerek de, yazılım geliştirme projesinde çeviri yaparak da...
Hacker'lık tanrısal bir unvan da değildir. Yani bugün hacker olanlar, yarın kapitalizmin temel taşı olabilirler.
Bu anlamda meslekleriyle tutkulu ilişkilerini paraya dönüştürmüş bir çok isim ve bugünün dev firmaları sayılabilir. Ancak bu aşamadan itibaren onlar için hacker'lık bitmiş ve hatta hacker düşmanlığı başlamıştır.
Çünkü hacker'ın, emeğini toplumsal bir ürüne dönüştürmesi onun fark yaratma ve dünya ölçeğinde inanılmaz para kazanma hevesini ve hedefini yok edecek ya da en azından ciddi anlamda bu çabasına zarar verecektir.
Su bedavayken kolanın pahalı olması
Hacker, craker değildir. Başkasının bilgisayarından içeri girmek gibi amacı temellendirilmiş görevi yoktur. Başkasının evine, yaşamına gizlice girerek değil, kendi evini, yaşamını farklı kılarak var olma mücadelesi verir.
Temel paradigmanın aksine insan para için çalışmaz. Temel gereksinimi, ürettiğine duyduğu sevgidir. Beğeninin kendisinde vereceği tatmindir. Buysa parasal süreçlerde elde edilmesi olanaksız bir durum.
Piyasalaşmış bir alanda emeğe verilen parasal değer gerçek değildir. Temel gereksinim "su bedava iken" hiç gereksinim duymayabileceğiniz bir "kola içeceği pahalıdır".
Tanrısal olgu olmadığı için (sir, kont... vs unvanları gibi) torunlara kalması olasılığı da yoktur. Sürekli taşınabilecek bir unvan değildir hacker'lık.
Bu tarzın sürekli keşfi ve her alanda uygunluğunun araştırılmasıysa insanlık için bir görev. Bu görev en azından "kamusal"cıların, ortak aklın gelecek olduğunu düşünenlerin kafa yorması gerektiği bir çalışma alanıdır. (AA/EZÖ/EÖ)