Sömürgecilik hareketleri hep tartışılagelen bir konu oldu. En çok da bu hareketler için “ilerici mi, yoksa gerici midirler?” mevzusu üzerinde tartışmalar yapıldı ve halen de yapılıyor.
“İlericidirler” diyenler özetle, sömürgecilerin sömürge alanlarına medeniyeti, çağdaşlığı, bilim ve tekniği taşıdıklarını, bölge insanlarının yaşamlarını kolaylaştırdıklarını ve onlara çağ atlattıklarını öne sürerler.
“Gericidirler” diyenler ise özetle, sömürgecilerin sömürge alanlarına hastalık, ölüm ve esaret götürdüklerini, yerli insanları soykırımlardan geçirdiklerini ileri sürerler.
Konuyu herkes konuşur, tartışır. Ama yerliler ne diyor acaba? Bir de onlara soralım.
Ayrı kaynaklarda geçen biri geçmiş, diğeri yakın geçmiş zamana ait iki öykü, bu soruya cevap mahiyetindedir.
Geçmiş zamana ait öykü
Sömürgeci beyazlar bir yerli şefini tutuklamış, idam edecekler. İdam edilmeden önce bir papaz, şefin karşısına gelir ve ondan Hıristiyan olmasını ister.
Şef, “Hıristiyan olacağım da ne olacak?” diye sorar.
Papaz, “Hıristiyan olduğun takdirde diğer dünyada cennete gidersin" der ve ona cenneti anlatır.
Şef, “Cennet dediğin yerde beyazlar da var mı?” diye sorar.
Papaz, “Elbette var” der.
Papazın bu cevabı üzerine şef, “Öyleyse Hıristiyan olmak istemiyorum” der.
Yakın geçmiş zamana ait öykü
Apollo-11 astronotları, Ay’a gitmeden önce Amerikan yerlilerinin ev sahipliği yaptığı Ay’a benzeyen ıssız bir çölde eğitim görürler. Bir yerliyle astronotlar arasında şöyle bir diyalogun geçtiği ifade edilir:
Bir gün eğitim esnasında astronotlar yaşlı bir yerliyle karşılaşır. Adam orada ne yaptıklarını sorar. Astronotlar kısa süre içinde Ay’a yapılacak bir araştırma seyahatinin parçaları olduklarını söylerler. Yaşlı adam bunu duyunca bir an sessiz kalır, sonra astronotlardan kendisine bir iyilik yapmalarını ister.
Astronotlar, “Ne istiyorsunuz?” diye sorar.
Yaşlı adam, “Kabilemde insanlar Ay’da kutsal ruhların yaşadığına inanır. Onlara halkımdan önemli bir mesaj iletmenizi isteyeceğim” der.
Astronotlar, ”Mesaj nedir?” diye sorarlar.
Yaşlı adam, kendi dilinde bir şeyler mırıldanır. Sonra da astronotlara bunu ezberleyene kadar tekrar etmelerini ister.
Astronotlar, “Bu ne demek?” diye sorarlar.
Yaşlı adam, “Bunu size söyleyemem, sadece bizim kabilemizle Ay ruhlarının bilebileceği bir sır” der.
Üsse geri döndüklerinde astronotlar uzun uğraşlardan sonra yerel dili konuşabilen birini bulurlar ve ondan mesajı tercüme etmesini isterler.
Ezberledikleri şeyi söyleyince çevirmen kahkahalarla gülmeye başlar. Nihayet sakinleşince, astronotların o kadar dikkatle ezberledikleri sözlerin “Bu adamların size söyledikleri hiçbir şeye inanmayın; topraklarınızı çalmaya geldiler” olduğunu söyler.
Bu iki öykü, yerlilerin sömürgecilik hareketlerine karşı tavır ve düşüncelerini özetliyor aslında.
Dolayısıyla tartışmayı “İlerici mi – gerici mi?” biçimindeki kısır döngüden çıkararak vicdanilik, ahlakilik, insanilik ve evrensel hukuk düzlemine çekme hem bu kısır döngüye son verecek hem de sorunun daha sağlıklı anlaşılmasını sağlayacaktır.
Hem, çağ atlatılan yerlilerin eski hallerinden daha mutlu olduklarını kim iddia edebilir ki?
Şöyle bir soru ile problem daha iyi anlaşılabilir:
Yarın, dünya medeniyetinden çok ileri bir medeniyet yaşayan uzaylılar dünyayı istila etse – Stephen Hawking’in dediği gibi, şayet dünyaya ulaşabilecek tekniğe sahip iseler bu, daha ileri bir medeniyet yaşadıkları anlamına gelir- işkence ve soykırımlar uygulasa, köleleştirse ama tüm bunların yanında dünyayı günümüzdeki medeniyetin ötesinde bir medeniyete taşısalardı tavır ve düşüncemiz ne olurdu?
Olayı ilericilik – gericilik düzleminde mi ele alacaktık acaba? (AB/APK/KU)