Mihriban Mehtap Yuva’nın hayatı, tam bir Yeşilçam filmi gibi. Ordu’nun ilk kadın girişimcisi ve Ordu’da Kadını Güçlendirme Derneği’nin kurucusu Mihriban Mehtap Yuva, herkesin örnek aldığı Mehtap Abla’ya nasıl dönüştü?
Hayata Destek Derneği’nin, tarımda çalıştırılan çocuk işçiliğiyle mücadele projelerini haberleştirmek için birkaç günlüğüne Ordu’ya gittiğimde, herkes ondan sözediyordu.
“Onu mutlaka tanımalısın.”
“Hayat hikayesini dinlemelisin.”
“Mehtap Ablayla tanıştıralım biz seni.”
“Bir de Mehtap Ablayı dinlesen.”
"E siz anlatın" dediğimde de “Yok olmaz, Ondan dinlemelisin” yanıtı ile karşılaşıyordum. Mesela, Hayata Destek’in ofis olarak kullandığı Ordu Kadını Güçlendirme Derneği’nde çıkan bir sorun, kısa sürede çözülüyordu. “Mehtap Abla işte, çözdü” diyorlardı. Ordu Kadını Güçlendirme Derneği’nin genel sekreteri, bana sorarsanız herşeyi olan, Aysun Aydın da sürekli ondan söz ediyordu. “Bir kadın vardı, kocasından dayak yiyordu. Biz, ona koruma sağlanması noktasında çözüm ürettik. Mehtap Abla sayesinde” diyordu. Varsa yoksa Mehtap Abla. Kimdi bu Mehtap Abla, Ordu Kadını Güçlendirme Derneği’ni nasıl kurmuştu? Hikayeyi ondan dinlemeye ne dersiniz? Bugün, Mehtap Abla’nın Ordu merkezdeki terzi dükkanına konuk oluyoruz. Hazır mısınız?
Bir mektupla hayatı değişti
İki katlı, ahşap bir binanın giriş katındaki küçük bir terzi dükkanındayız. Mehtap Abla, desen desen kumaşlar, rengarenk iplikler arasındaki dikiş makinesine oturmuş, bir yandan elindeki elbiseyi yetiştirmeye çalışıyor, bir yandan da anlatıyor: “Yıl, 1977, 17 yaşındaydım. İskenderun’da annem ve babamla çok mutluydum. Hayallerim vardı, üniversiteye gidecektim. Postacıdan üniversite sınav sonucumu beklerken, o, bana Mihriban Yol adına yazılmış bir mektup uzattı. Okudukça gözlerime inanamadım. Şunlar yazılıydı: Babam –biyolojik babam- devlet memurluğu yaparken, İskenderun’a gelmiş, annemle tanışmış. Evlenip, Ordu’ya yerleşmişler. Babam askere gitmiş. O sırada, annem doğum yapmış. Ben bir aylıkken, askerdeki babam ölmüş. Annem de, zaten alışamadığı köyden beni de alıp İskenderun’a dönmüş. Şimdiki babamla evlenmiş ve babam da – yani nüfus cüzdanındaki babam— annemin Ordu’da bana koyduğu Mihriban ismini değiştirip, beni Mehtap Yuva olarak nüfusa kaydettirmiş.”
Peki, annesine, babasına tepki göstermemiş mi? “Tepki göstersem neye yarar? Şoktayım. Babam, gerçek babam değil. İsmim bile gerçek değil. Ha, bir de, Ordu’nun Gölköy’ünde babamdan bana kalan bir arazi varmış. O araziyi gidip üzerime almam gerektiğini yazmışlar. Mektubun şoku üzerimden geçmemişti ki, amcamlar oğullarıyla birlikte İskenderun’a geldiler. Köydeki arazinin köy dışına çıkmasını istemiyorlarmış. Yani, eğer ben köyün dışından birisiyle evlenirsem, arazi dışarı gidermiş. Köyün içinden mümkünse aileden biriyle evlenmem gerekiyormuş. Üniversite hayalleri kuran bana, bu anlatılanlar komik bir saçmalıktan ibaret geliyordu ki, “İskenderun’a kadar gelmişken, seni de isteyelim” diye tutturdular. Evet, defalarca istediler de. Allem ettiler kallem ettiler, araya sevilen insanları koydular. Ne kadar hayır desem de, sesimi yettiremedim, amcamın oğluyla evlendirildim.”
Ordu Kadını Güçlendirme Derneği |
Ordu Kadını Güçlendirme Derneği, 2010'da kuruldu. Ordu'da bir ilke de imza atan dernek, İçişleri Bakanlığı'ndan kadın alanında fon alan ilk dernek. Alınan fonla, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Yaygınlaştırma Projesi hayata geçirildi. Derneğin başka bir projesi de Sabancı Vakfı ve Birleşmiş Milletler Ortak Fonu'yla yürütülecek olan Ordu'da Kadın sivil toplum kurumlarının (STK) Güçlendirilmesi Projesi. Bu projede kadın derneklerinde çalışan kadınlara kapasite geliştirici eğitimler verilecek. Proje, Eylül'de başlayacak. Derneğin çalışmalarını derneğin genel sekreteri ve projeler koordinatörü Aysun Aydın anlattı: "Hak temelli çalışıyoruz. Bölgede kadın hakları temelinde çalışan sayılı derneklerden biriyiz. Yaptığımız en güzel işlerden biri, valiliğe ve belediyeye yaptığımız baskılar sonucu ortaya çıktı. Ordu'da şiddete maruz kalan kadınlar için kadın sığınma evi açtırdık. Şu an için 15 kadın orada kalıyor. Sığınma evlerinde güçlendirip iş sahibi yaptığımız üç kadın da kendi işini kurdu ve kendi evlerine geçti." Derneğin Ordulu kadınlar arasında yaptığı araştırmaya göre, Ordu'daki kadınların en büyük sorunu işsizlik ve şiddet. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre; Ordu'nun toplam nüfusu, 356.675'i erkek, 357.715'i kadın olmak üzere toplam 714.390 kişi. Buna rağmen Ordu'da faaliyet gösteren kadın STK sayısı yalnızca beş. |
Ordu’da yeni hayat
“Mehtap’ın hayatı ile annesinin hayatı burada neredeyse benzerlik gösteriyor” diye düşünürken, Mehtap Abla, Ordu’daki ilk günlerini anlatmaya başlıyor:
“Ordu’nun Gölköy’üne gelmiştik. Ordu zaten muhafazakar bir yer. Bizim köy daha da beterdi. Köyde evden çıkmıyordum ilk başlarda. Kimseyle görüşmüyordum, yemek yiyemiyordum. Eşim de sağolsun, ben köye alışayım diye çok uğraştı. Ama olmuyordu, İskenderun’dan sonra köye alışamıyordum. Köyde elektrik ve su yoktu. Bir radyom vardı; o da pili bitine kadar bana arkadaştı. Onun dışında hiçbir şeyim yoktu. Tahtadan üç odalı bir evde 10 kişi yaşıyorduk. Köyde yaşama alışmaya çalışıyordum. 1980’lerdi, sağ ve sol arasındaki çatışmanın yükseldiği dönemlerdi. Köy sağcılar ve solcular olarak ikiye bölünmüştü. Köyün ortasından bir dere geçiyordu. Derenin bir tarafı sağcıların, bir tarafı solcuların elindeydi. Biz, sağcıların taraftaydık. Kocamın ailesi de sağcıydı. Ama, bakkal derenin karşı tarafındaydı ve orası da solcuların elindeydi. Kimsenin geçişine kolay kolay izin verilmiyordu. Hele kocamanın ailesine, hiç izin verilmiyordu. Bana, ‘Sen, sosyal demokratsın’ diyerek izin veriyorlardı. Öyleydim de. Sonra ilk oğlum doğdu. Hastalandım, depresyona girdim. İyileşeyim diye beni İstanbul’a gönderdiler. Gerçekten de iyi geldi. Kocam, Ordu merkezde bir bankada işe girdi. Onun işe girmesiyle hayatımız biraz daha düzene girdi. En azından köyden kurtulmuştum. Bu sırada ikinci oğlum doğdu. Ama bu kez de kocamla kavgalarımız başladı ve hiç bitmedi.”
“Boşanmamam için tehdit edildim”
“Boşanma davası açsaydın” diye bölüyorum, devam ediyor: “Yok, kolay mı hemen boşanmak? Gölköy’de daha önce hiçbir kadın boşanma davası açmamış. Boşanan yok. İlk davayı açtım. Kocamın ailesinden tehditler aldım ‘Olmaz, boşanamazsınız! Hele bir boşan, çocukları göremezsin!’ dediler. Kocama anlattım. Seni aldatmak istemiyorum, senle aynı havayı solumak bile istemiyorum. Bu hayatı devam ettirirsem rol yapmış olacağım. Sahte davranacağım. Sana sahte davranmak istemiyorum. Kocamı ikna ettim. Hemen evden ayrılıp, kendime küçük bir ev tuttum. Evden ayrılırken de kocama sarıldım, ikimiz de ağladık. Öyle ayrıldık. Bu sırada, Ordu’da Ordu Musiki Cemiyeti’nde müzik icra etmeye başladım. Oğullarım da ilk başlarda ayrılık konusunda beni anlamasalar da şuanda ikisi de bana destek oluyor.”
Ordu’daki ilk kadın girişimci
“Alışveriş için pazara giderken bu dükkanı gördüm; annemden de biraz borç aldım ve terzi dükkanını açtım. Bizim terzihane zamanla kadınların en çok uğradığı yerlerden oldu. İlk kez bir kadın Ordu’da dükkan açmıştı. Terzihane, bir nevi terapi merkezi gibi çalışıyordu. Kocasından dayak yiyen, kaynanasıyla kavga eden tüm kadınlar buraya geliyordu. Zamanla bu sorunlara çözüm aramaya başladık. Kadın kocasından dayak yiyor. ‘Ayrıl’ diyemiyorsun, ‘Devam et’ de diyemiyorsun. Neye karar verirse o yönde destek olmaya çalışıyorsun. Sonra, baktık ki kadınların işe ihtiyacı var. Birkaç kadın arkadaş biraraya geldik, Ordu Kadını Güçlendirme Derneği’ni kurduk. İlk olarak Avrupa Birliği (AB) giriş sürecinde kadın girişimcilik eğitimleri aldık. İhtiyaç sahibi kadınlara bu eğitimleri ulaştırdık. Ordu Kent Konseyi Kadın Meclisi’ne dernek adına katıldım. İki yıldır derneğin bir yıldır da kadın meclisinin başkanlığını yürütüyorum.”
Elbise dikimini bitiren Mehtap Abla sözüne de noktayı koyuyor: “Kadınların ihtiyacı olan tek şey, cesaret. Cesur olsunlar ve kendilerine güvensinler, mutlaka başarılı olurlar.” (EK/HK)