Grimm Kardeşlerin en sevilen masallarından biri olan Kırmızı Başlıklı Kız masalı, büyükannesine yemek götürmek için ormandan geçmek zorunda olan küçük bir kızın kötü kurdun hilelerinden avcının yardımıyla kurtulmasını anlatır. Masalda, annesinin ördüğü kırmızı başlıklı bir pelerinle dolaşan küçük kızın şapkasının rengiyle simgelenen bilinçdışı, bir çocuğun büyümesi için farkına varması gerekli olan yetişkinler dünyasının tehlikesini ve bu dünyaya karşı çocuğun göstereceği enerji ile cesareti simgeler.
Küçük kızın yürüdüğü maceralı orman yolu ve yolun sonunda ulaştığı büyükannesi; onun, büyüme yolculuğunda tek başına gerçekleştirmesi gereken sorumluluklarını sembolize ettiği kadar, büyükannesi sandığı kurda sorduğu sorulara rağmen avcı olmadan yenilmekten kurtulamaması da bilinçdışının tuzaklarını ve yaşamın bir masalın korunaklılığının ötesindeki tehlikelerine işaret eder. Küçük kızın kırmızı başlığıyla simgelenen bilinçdışının bize söylediği, Freud’un da belirttiği gibi, her zaman doğrular değildir.
Büyürken, yetişkinlik ormanında yolumuzu değiştirdiğimizde, yanımızda kimse yoksa, masaldaki kötü kurda benzer pek çok kötülüğün tüm sorgulamalarımıza rağmen yolumuza çıkacağını anlatır bu masal. Çocukken annemizin ördüğü ve alev rengiyle tehlike çanları çalan bilinçdışını temsil eden kırmızı başlık, büyüme macerasındaki ilk kahramanlık deneyimidir de.
19. yüzyıl Amerikan Romantik edebiyatının kült ismi Edgar Allan Poe da, gotik geleneğin devamı kabul edilen modern kısa öykülerinde korku unsuru yaratmak için sıklıkla kızıl, kırmızı ve şarabi imgeleri kullanır. Karanlık, kasvetli ve ölümcül hikâyeleri; kıpkızıl bir öfkenin gizlendiği anlatıcı sesinin tekilliğinde, okurda tekinsizlik ve ıssızlık hissi yaratırken her öykünün sonunda muhakkak maskeli ölüm belirir. Ortaçağın korkulu belası veba salgınını anlattığı öyküsü Kızıl Ölüm’de Poe, bu amansız hastalığın getirdiği kızıl lekeleri ve kanlı ölümleri simgelemek için göz alıcı kırmızının ölüm saçan dehşetini kullanır.
Tüm şehir halkı hastalıktan kırılırken soylu dostlarıyla birlikte kalın duvarlarla örülü bir manastıra kapanmayı tercih eden Prens Prospero sefahate daldığında, aylar geçer kızıl ölümünün korkusunu unutalı. Bir gün sıkıntısını dindirmek için maskeli balo düzenlemeye karar verir. Her biri gökkuşağının renklerini simgeleyen yedi oda döşer ve yedinci odayı kendisine ayırır. Kara kadife halılarla kaplı bu odanın camları, koyu kan kızılı; gölgeli ve ışıksızdır.
Poe Kızıllığında Maskeli Ölüm
Balonun yapıldığı akşam, kimse bu odaya girme yürekliliğini gösteremez ve herkes 12’den sonra bir arada beklerken, yabancıyı fark ederler. Prensin bile ürktüğü bir maske takan yabancının üzerinden kıpkızıl kan damlar. Kızıl Ölüm olmaya öykünen bu yabancının her yeri kırmızı beneklerle bezelidir. Prens, yabancının yakalanması için adamlarına emir verir. Ancak, Prense yaklaşan yabancı onu mavi odadan, kızıl camlı odaya doğru kovalar. Prens, elinde hançerle yere düşer ve konuklar, yabancıyı yakalamak için atılır. Yabancının maskesinin ötesine kimse ulaşamaz. Hayalet yabancıdan gelen Kızıl Ölüm tüm misafirleri teker teker öldürürken karanlık, Prensin koridorlarını gölgeleyen kızıl alevleri ölümün kırmızılığıyla mühürler.
Poe’nun, dile getirilmediği için artıkça artan çocuksu öfkesinin sonucunda ortaya çıkan ve hiddet ile gareze dönüşen kin duygusunu, kırmızı renkli objeler ve soyut anlamlar yüklenmiş kızıl renginin imgesiyle anlattığı öykülerinin ötesinde yatan psikolojik derinliğin esası; romantik ve mistik İngiliz şairlerinden William Blake’in, Deneyim Şarkıları adını verdiği şiirlerinden Zehir Ağacı ve Hasta Gül’de saklıdır.
Blake, kızdığı bir arkadaşına öfkesini söylediği için kızgınlığının geçtiğini anlatarak başladığı Zehir Ağacı adlı şiirinde; öfkesini söyleyemediği düşmanına olan hiddetin içinde büyüyerek, gazaba dönüşmesini ve şiirin sonunda, her gün gözyaşlarıyla sulanarak yeşertilen parlak/ zehirli/ kırmızı bir masalın cadı elmasıyla düşmanını nasıl öldürdüğünü de anlatır. Bu bağlamda Blake’in şiiri olağanüstüdür: bir çocuğun kıpkızıl öfkesini dindirmesi ve cadıyı öldürebilmesi için, parlak kırmızı bir masal elmasından başka ne gerekebilir ki?
Çocuğun masumiyet kaybını ve tensel büyümesini ise Blake; Hasta Gül şiirinde, bitki kurdunun kemirdiği kızıl, tomurcuk bir gülün yarım kalan sevinciyle simgeler ve sapkın sevdaların nasıl bastırılmış tensel tutkulara dönüşerek gülün kızıl tomurcuk yatağını soldurduğunu anlatır.
Karşılıksız tensel tutkunun, gül tomurcuğuyla sembolize edilirken aşkın kızıl sevincinden, karanlık bir ihtirasa meyletmesi ise, İncil’de şehveti simgeleyen yılanın yasak ve günah kavramını çağrıştırması gibi, Blake’in 19. y.y. İngiltere’sinin toplumsal baskılarını ve ahlaki yozlaşmasını alegorik bir dille ifadesidir. Bu açıdan şiirdeki gülün kızıl sevinci, Poe’nun Kızıl Ölüm’de anlattığı türden ölümcül ve hastalıklı bir kırmızılığı simgeler.
Devrimin Alevinden Ölüm Sessizliğine
Fransız Realistlerinden Stendhal’in Kırmızı ve Siyah adlı klasiğin de, birbirine karşıt iki renk olarak simgelenen kırmızı ve siyahın kırmızısı yaşamı, gençliği, öfkeyi, otoriteyi, entrikayı, ihtirası, hırsı ve Julien’in girmek istediği Fransız ordusunu sembolize ederken; romanın yegane kahramanı olan Julien Sorel’i, kızıl tutkularından karanlık bir ölümün hüzünlü kollarına sürükler. Romanda, bir an önce yükselmek isteyen ve bunun için parlak bir kariyer peşinde koşan biri olarak anlatılan Julien’in romantizmi ve Madame de Rênal’e olan yasak aşkınının günahı da kırmızıyla simgelenir.
Bu simgeye uygun olarak, romanın sonunda ihtiraslı kahraman Julian Sorel idam edilir. Stendhal’in alevli nesir olarak adlandırılan, süslü yazım tarzını ve Katolik Kilise’sinin baskılarını eleştirmek için romanın adı olarak seçtiği kırmızı rengi; kraliyet hanedanlığının mutlak iktidarının can yakıcı gücünü de simgeler. 1830’ların, Fransız Devrimi sonrası terör günlerini anlatan Stendhal, aristokrasinin çöküşünü ve kırmızıyladevriminin kızıl ateşini de hatırlatır… simgelenen ordunun şiddetini anlatırken,
Türkiye edebiyatının usta yazarı Murathan Mungan da, bir dizi öyküsünden oluşan Lâl Masalları adlı başyapıtıyla kırmızı edebiyat kervanına dahildir. Lâl Masalları’nda yer alan Ulak ile Sadrazam adlı öyküde, Osmanlı İmparatorluğu’nun entrikalı taht kavgaları, zehirlenen kardeşler ile boğdurulan oğullar; kızıl iktidarınkırmızı olur. Ölümün, sırların, sessizliğin, tarihin/ tarihi suskunlukların ve bilinmeyenin rengidir Mungan’ın kırmızısı/ kızıl Osmanlı öykülerinde. ölümcül tutkusunu simgelerken, şiddetin, vahşetin ve casusların da rengi
Bir yandan henüz keşfedilmemiş toprakların bereketli kızıllığını simgelerken kıpkırmızı, bir yandan da iki uçlu hançerden akan kan rengine karışmış zehrin marona dönüştürdüğü çorak rengi simgeler. Korku, büyüyü bozduğunda haritalar kızıla çalar; dağılan parçalar kurumuş kan gibi ölüm kokar onun hikâyelerinde. Bir de tüm bu anlamlarının ötesinde, Murathan Mungan’ın şiirsel anlatımının büyülü rengidir kırmızı ve safi aşk kokar, yazı aşkının edebiyata dönüşen kızıllığında… (YK/EÜ)