*Görsel betimleme: Fotoğrafta,'Yakın' filminden bir kare var. Açık bir alanda çiçeklerle dolu bir tarlada koşan iki çocuk görülüyor. Çocuklardan biri önde, diğeri ise arkada, her ikisi de gülümseyerek koşuyor. Gökyüzü açık ve hafif bulutlu, arka planda ağaçlar ve yeşilliklerle çevrili geniş bir alan var.
Türkiye'de “Yakın” adıyla vizyona giren "Close" adlı filmi, (2022 Belçika –Hollanda yapımı) yönetmeni Lukas Dhont; Cannes’te ödül almış ve Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar adaylığına layık görülmüş.
Tanıtım metninde “Yakın”ın Belçika kırsalının çiçek tarlalarında “ergenlikte hissedilen erkek olma baskısına” incelikli bir anlatımla yaklaştığı belirtiliyor. Ancak, izlendiğinde görüleceği üzere film, daha geniş bir bakış açısıyla değerlendirilmeyi hak ediyor.
Filmin konusu
13 yaşındaki Leo ve Remi yaz tatilini Belçika’nın kırsal yörelerinden birinde, doğayla haşır neşir, doyasıya eğlenerek geçirmektedirler. Kendilerine hayali düşmanlar oluşturarak saklambaç oynarlar; çiçek tarlalarında koşturarak sözde onlardan kaçarlar. Leo, Remilere gece yatısına gider.
Remi’nin annesi Sophie, çocukla çocuk olur, onların hayallerine katılır. Derken okul zamanı gelip çatar. İki arkadaş bisikletlerine atlayıp yeni okulun yolunu tutarlar.
Ortama uymaya çalışırlarken yan yana oturan iki kızdan biri, “Siz ikiniz çift misiniz?” diye sorar. Kıkırdamasından eşcinselliği utanılacak bir şey gibi görmediği bellidir.( Ne de olsa internet çocuğu.)
Leo istifini bozmaz, “el ele tutuşup öpüşüyor muyuz, hayır; kardeş gibiyiz, iyi arkadaşız” der ve ekler: “Aynı şeyi ben de sizin ikiniz için söylesem? Çok samimisiniz de.” Kızlar, “ arkadaşız” derler. Arkalarından, “Homo bunlar ! Bunu yapmaya neden ihtiyaç duyarlar ki” diye gülüşürler.
Leo, Remi’lerde kaldığı bir gece uyuyamaz, huzurunu kaçıran bir duyguyla baş etmeye çabalar. Görünüşe bakılırsa cinsel yönden uyarılmış gibidir. Sabahı zor bekler. Duygularını bastırmak için canı didişmek istiyormuş gibi, Remi’yi uyandırır, el ense çeker uyku mahmuru arkadaşına. Güreş, didişme, boğuşma, ama erkeklik özelliklerini kalkan olarak kullandıkları izlenimi verirler, nefes nefese kalıncaya kadar sürdükleri oyundan Leo hoşnuttur; Remi “Benim de hoşuma gitti” der.
Ertesi sabah banyo yaparken kapıyı içeriden kilitlediği için annesi ısrarla kapıyı açmasını söyler çocuğa.
Remi annesine mi bozulmuş mudur belki de, kahvaltı sofrasında keyifsizdir, durgundur; birden karnının ağrıdığını söyleyerek ağlamaya başlar. Aslında kırılgan bir çocuktur, sanatçı ruhludur; obua çalar, okulda da konser vermiştir, Leo ona “ Gelecekte senin menajerin olurum, dünyayı dolaşırız” diye hayallerini anlatmıştır. Sophie hemen oğluyla ilgilenir. Limonlu sıcak çay hazırlar. (1)
O günden sonra çocukların arası açılır. Remi okulda arkadaşına uzak durur. Leo bunun nedenini öğrenmek ister ama Remi’den açıklama gelmez. Öte yandan malûm, akran zorbalığı kendini göstermekte gecikmez. Şişman bir oğlan Leo ile uğraşır; o aldırmadıkça küstahlaşır, alayların dozunu artırır ve “ Neden sinirlisin? Regl mi oldun?” diye sataşır. Siyahi bir oğlan, teneffüste bahçede, “Adım Leo, ben ibneyim” diyerek dalga geçer. Kahkahalar, gırgır şamata…
Derken Leo, Remi’lere gece yatısına gitmez olur. Bunu kaldıramayan Remi, okulda herkesin ortasında arkadaşından hesap sorar; ağlayarak üstüne yürür, saldırır, öğretmenleri onları ayırır. Okul gezisinin yapıldığı gün de Remi’nin acı haberi gelir. Bu, onun Leo’ya olan duygularının gelgeç olmadığını düşündürür. Remi belki de duygularını sansürlemeyi beceremediği için boşluğa düşmüştür.
Filmde baskılar yok sayıldı
Eşcinsellik olgusu Batı sinemasında, günümüzdeki kadar görünürlüğünün olmadığı yıllarda, daha çok melodrama kaçarak aile, okul, kilise ve çevre baskısı üzerinden işlenirdi.
Bu filmdeyse, neredeyse bu baskılar yok sayılmıştır. Çocuklar aile baskısı görmezler. Laik bir okulda eğitim alırlar. Babaların göze batan erkeklik özellikleri yoktur. Ailede ve okulda ibadet ortamı gösterilmez; dinle ilgili hiçbir sembole yer verilmez. Öyle ki, Remi’nin cenaze töreni, yalnızca törene katılanların görüntüsüyle sona erer. Peki, aile ve kilise, bu iki kurum çocuklar üzerinde baskı unsuru değilse Remi, Leo’ya olan duygularını neden sansürleme ihtiyacı duymuş ve evindeki banyoda o acı olayı gerçekleştirmiştir?
Ancak buna değinmeden önce, filme kaldığımız yerden devam edelim. Leo okulun buz hokeyi takımındadır. Disiplin gerektiren bu spor serttir; korunma amaçlı özel kıyafetler, yüzü koruyan “zırh “ (çevreye karşı da değil mi ?) gerektirir. Eğitmenler hiç durmadan emirler yağdırır; sporun yanı sıra bu bir nev’i askerliğe hazırlıktır.
Lego spora var gücüyle sarılmıştır. Remi’nin acısını unutmak için mi? Sınıfta Remi için bir anma toplantısı düzenlenir. Kadın öğretmen öğrencilere acı olaylar karşısındaki duygularını sorar. Onlar da basmakalıp sözlerle üzüldüklerini dillendirirler. Ağlamak iyidir. Leo’ya sataşan değil, bir başka siyahi öğrenci diğerlerinin tersine , “üzüldüğüm zaman değil, öfkelendiğimde ağlarım” der, ülkedeki ırk ayrımcılığını itiraf eder farkında olmadan.
Filmde, üstü kapalı, bir kez ayrımcılığa değinilir; okulun ilk günü erkek öğretmenin öğrencilerine, dil ayrımcılığı yaptığı kuşkusu uyandıran“Hollandaca konuşmayı deneyeceğiz” sözlerini saymazsak.
Toplumsal cinsiyet kalıplarının kırılamaması sorunsalıysa filmin temel izleğidir. Leo, homofobik iki çocuğun, bahçede, arkadaşlarının önünde, uluorta defalarca fiziksel ve sözel tacizine maruz kalmış ama okul idaresi Remi’nin kaybıyla ile ilgili olarak bir soruşturma başlatmamıştır.
Belli ki olayın dışarı sızlamasından çekinmektedirler. Oysa bir çocuk canına kıymış, göz yumulacak bir şey midir bu? ( Okul gezisi sonrası Remi’nin kaybının acısını hafifletmek için velileri, çocuklarını karşılamaları için okula çağırmalarıyla iş bitiyor mu?)
Öte yandan kadın öğretmenin Leo’ya, “sorunlarını benimle konuşabilirsin” derken içtenlikli olup olmadığı da kuşkuludur. Aynı öğretmen, Remi’yi anma toplantısında eşcinsellik tabusuna değinilmemesi için öğrencilerin gerçek duygu ve düşüncelerini bastırarak şekillendirme girişiminde bulunması da onun sistemin yanında yer aldığını göstermiştir. Nitekim Leo durumu fark edince sinirlenmiş ve toplantının ortasında sınıfı terk etmiştir. (Öğretmen de emir kuludur tabii !)
Leo, Remi’yi kafasından silmiş gibi görünür. Okulda arkadaşlarıyla kaynaşmaya çalışır; futbol oynar, Maradona’lı, Ronaldo’lu konuşmalara katılır. Kendini derslerine ve spora vermiştir. Çiftçilikle geçinen anne babasına, ağabeyi Charlie ile birlikte gece gündüz yardım eder, yorgunluktan helâk olur. Annesi avunsun diye onu konsere götürür. Gece – yatağını ıslatmıştır- ağabeyiyle aynı odada yatar . Charlie iyi bir çocuktur. Sevgilisi vardır, tatil plan ları kurar. Ama kardeşini anlamaz; belki de onun sorunlarını paylaşmaktan korkar, tıpkı annesi babası gibi. Leo, Remi için “Çok acı çekmiş midir? Geriye bir şey bırakmış mıdır? diye sorduğunda, “hiçbir fikrim yok, hadi uyu” diyerek soruyu geçiştirir; “onu özledim” dediğinde ilgilenmez. Anne, baba ve ağabey sinirleri alınmış gibi sakin görünürler. (2)
Leo’nun halinden anlamamaları şaşırtıcıdır. Bu kadar mı bilisizdirler? Oysa teknolojiden yararlanırlar, (Leo ,You Tube’dan söz eder) İki aile bireylerinin arasında Leo’yu anlamaya çalışan yalnızca Remi’nin annesi Sophie’dir.
Sophie’nin Leo’ya olan davranışları eskisi gibidir. Çocuğu ürkütmeden her zamanki sevecenliğiyle, “Siz ikiniz konuşmuş muydunuz?” diye sormuş; Leo sessiz kalmıştır. Ama Sophie bunu sorun edecek biri değildir. Zaten iki aile görüşmelerini sürdürürler; Sophie ve eşi Leo’lara akşam yemeğine giderler. (Burada bir parentez gerekiyor. Yemekte Charlie’nin kız arkadaşıyla tatil planları yaptıklarından söz etmesi Remi’nin babasını ağlatır. Acaba “ keşke benim oğlum da böyle “normal” bir erkek olsaydı” diye hayıflanmış mıdır? Bunun üzerine Sophie sofradan kalkıp dışarı çıkar? Kocasının düşünme tarzına bozulmuş olabilir mi? Film gerçekten incelikli anlatımıyla izleyiciyi yorum yapmakta zorluyor.)
Leo da bir gün onları ziyaret eder. Remi’nin odasına girer. Her şey yerli yerindedir. Masada Remi’nin Leo’nun çizdiği resmi durmaktadır. Leo sonra onu beğenmeyip buruşturup çöpe atmıştı; ama Remi onu saklamıştır. Sophie isterse Remi’ye ait bir anı alabileceğini teklif edince çocuk istemez. “İkinizin arasında ne oldu?” diye soran Sophie’ye de yine yanıt vermez.
Leo buz hokeyi maçlarında performans kaygısıyla canını dişine takarak oynarken sonunda kolunu kırar. Okul tatile girince doğru Sophie’nin çalıştığı kentteki doğumevine gider.
Sophie kucağında bir bebekle işinin başındadır. Onu karşısında görünce, bir fevkalâdelik olduğunu anlar. Leo’yu evine bırakmak üzere arabaya binerler. Yolda Leo birden ağlamaya başlar: “Benim hatam. Benim yüzümden oldu. Onu kendimden uzaklaştırdım” diye itirafta bulunur. Sophie bir an için soğukkanlılığını yitirir ve yolun ortasında “in arabadan” der.
Çocuk, Sophie’den hiç beklemediği bu tepki karşısında allak bullak olmuştur, arabadan inince ormana doğru kaçar. Olaydan sonra yalnızca Sophie onu anlamak için çaba göstermiştir. Öyle ya, annesi konsere götürür, babası gece gündüz tarlada çalıştırır, ağabeyi Charlie sorularına kaçamak yanıtlar verir; sırf oyalansın diye.
Oysa Sophie’ye kendi annesinden daha çok değer verirdi. Sophie’yi farklı sanmış, bu yüzden ona açılmıştı; çünkü o kendisine hep önyargısız davranırdı. Ama artık kimseye güveni kalmamıştı. Arkasından koşarak gelen kadını, elinde kalınca bir dal parçasıyla karşıladı, kendini savunmak üzere. Korkmuştu. Hâlâ ağlıyordu. Ama Sophie her zamanki sevecenliğiyle ona sarıldı, öptü. Aradaki buzlar eriyiverdi.
Leo’nun olayla yüzleşebilmesi için okulun tatile girmesi, üzerindeki baskının kalkması gerekiyormuş demek ki. Baştan beri toplumun ortak cinsel kodlarına uyum sağlayan çevresinin kendisinden normal bir erkek olduğunu kanıtlamasını beklediğinin ayrımındadır. Yaşadığı pratik sayesinde bu zorlu süreci atlatabilmişti.
Ya Remi? Leo tarafından terk edildiğinde boşluğa düşmüştür ama bu sonuçtur, nedenler? Eşcinsellik tabusu on üç yaşındaki çocuğu derinden etkilemiş, yalnızlığını koyultmuştur. (Olaylar, ataerkilliğin büyük ölçüde aşıldığı Belçika’da geçiyor.) Kuşkusuz çevreden duyulan korku bitmez, çevre- ikiyüzlü sitem mi demeli?- değiştirilmediği sürece.
Son sahnede Leo, Remi’lere gider, ama ev bomboştur, aile taşınmıştır. Derken onu ait olduğu doğal ortamda, tek başına çiçek tarlalarının arasından koşarken görürüz. Kolundaki alçıdan da kurtulmuştur.
Dinlenmek için durduğundaki bakışıysa çok şey anlatır; onca badireyi atlattıktan sonra geleceğiyle ilgili karar vermek kendisine kalmıştır; ama doğal ortamına dönüşü, seçimini doğadan yana kullanacağı izlenimi de vermiyor değil.
(TT/EMK)
*“Yakın” sözcüğü iki çocuk arasındaki yakınlığa işaret ediyor. Ancak yorum çeşitliliği açısından Clouse sözcüğünün çeşitli kaynaklardaki Türkçe anlamlarını hatırlatmakta yarar var. Bunlardan bazıları: Birbirine yakın, kapatılmış, fikirlerini açıklamaktan kaçınan, sıkı ağızlı, gizli tutulan, saklı, mahrem, hemen hemen eşit olan.
1) Remi banyoda kapıyı içeriden niçin kilitledi? Kanımca çocuğun böyle tuhaflıkları olmalı. Ancak bu ve başka sahnelere dayanarak Remi’nin annesi Sophie’nin sapkın olduğuna dair psikiyatrik yorumlar da olabiliyor.
2) Yorumlarında Leo’yu iyi yetiştirdikleri için aileyi övenler, bundan nasıl emin olabiliyorlar? Finalde çocuğun durumuyla ilgili kesin bir ileti sunuluyor mu? Aile bireyleri çocuklarına iyilik yaptıklarını sanıyor. Leo’nun gerçekliğini yok sayıp geleneksel anne baba rollerini yerine getirmekle yetinmek nasıl övgüye layık görülebiliyor?