* Fotoğraf: Canva
Uluslararası Af Örgütü, ayrımcılıkla ilgili yaptığı bir açıklamada "ırk, etnik köken, ulusal aidiyet, sınıf, kast, din, kanaat, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, dil, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, cinsiyet özellikleri, yaş, sağlık durumu veya diğer türde durumumuz her ne olursa olsun hepimizin eşit muamele görme hakkına" dikkati çekiyor.
Farklı bir gruba aidiyetin varsayıldığı önyargı ve tanımlamaların "doğrudan, dolaylı ve kesişimsel ayrımcılığa", dolayısıyla da "insanlar tarafından insanlara yönelik insanlık dışı" tahayyüllere ve uygulamalara neden olabildiği ifade ediliyor.
Ayrımcılıkların türlerine göre nedenleri veya temel aldıkları önyargılar/kabuller/dayanaklar değişebiliyor.
Etnik bağlamda ayrımcılığın temeli veya dayanağı, ırkçılık veya benzeri söylemlerin yaşam içinde olağanlaşmasıdır. Kadınlara yönelik ayrımcılığın temeli, toplumsal cinsiyet eşitsizliği düzeni ve cinsiyetçiliğin günlük yaşam içinde sıradanlaşmasıdır. LGBTİQ+'lara yönelik ayrımcılığın temeli de homofobi ve buna dayalı nefret söyleminin yaptırımsız kalması ve bu alandaki suçluların kamusal bir cezasızlık politikası ile korunmasıdır.
Irkçılık, cinsiyetçilik ve homofobinin bir benzeri de engellilere yönelik ayrımcılığın temeli olan "sağlamcılıktır."
Sağlamcılık nedir?
Sağlamcılık (ableism); engelsizlerin, engellilerden daha üstün, daha yetenekli, "daha ..." olduğuna dair önyargılı inancı ve ayrımcı ideolojiyi ifade eder.
Sağlamcı bakış açısına sahip kişiler engelliliği hastalık, acizlik, bağımlılık ve muhtaçlık çerçevesinde görme eğiliminde olur. Engelliliğe geleneksel bir perspektiften bakan ve tıbbi/medikal bir yaklaşımı esas alan bu ideoloji, engellinin bedenini ve davranışlarını hedef alır, dışlar, öteler, küçümser.
Sağlamcı bir kişi, "engelliliği doğal bir durum olarak görür ve kaderci bir bakış açısına teslim eder". Ona göre, engelli doğal bir nedenle engelli kalmıştır ve bu durumu kabullenerek yaşamalıdır.
Sağlamcı kişi, engelliliğin doğal olmayan nedenlerinin, savaşların, yoksulluğun, iş cinayetlerinin, sunulmayan sağlık ve eğitim hizmetlerinin, trafik kazalarının, aile içi şiddetin ve benzer durumların engelliliğe etkisi hakkında bilgi sahibi olmayı "denemez." Çünkü ırkçılık, cinsiyetçilik ve homofobi etkisindeki bireyler gibi sağlamcılar da ayrımcılık ve nefret söylemine maruz bıraktıkları kişilerin durumları, koşulları ve sorunlarına dair daha çok anti-empatik bir tutumu tercih ederler.
Sağlamcı bir kişi için (bazen gazeteci, bazen akademisyen, bazen siyasetçi vb.) engelli bir kişinin bir işi yapması veya başarılı olması; "istisnai, şans eseri, tesadüf veya mucizevi" olan bir durumdur. Çünkü sağlamcıya göre "sağ-lam kafa sağ-lam vücutta bulunur."
Sağlamcı bir kişi bir engelliye "nasıl hitap edeceğini" dahi bilmez! Engellinin yaşı, duygu durumu, mesleği, cinsiyeti ne olursa olsun onu gördüğünde "çocukça" hareket eden, kendince merhamet gösteren kişiler sağlamcıdır.
Sonuçları itibariyle, bu "zararlı merhametin" bir üstünlük algısına dayandığı bilinmelidir. Sağlamcı, kendisine benzeyenlerin "iyi, üstün ve güzel" olduğuna dair kesin bir kanıya sahiptir, tıpkı ırkçı gibi...
Sağlamcı, belirli beden "normlarının" "iyi-güzel-üstün-sağlıklı" olduğuna dair yaygın kabulünün olduğunu, bunun dışında kalanların "kötü-çirkin-aşağılık, sağlıksız" olduğunu fark etmeyebilir. Bu yönüyle sağlamcılık, cinsiyetçilik içinde olanların neden olduğu eşitsizliği fark etmemesine benzer. Tıpkı ırkçılık, cinsiyetçilik ve homofobi gibi sağlamcılıkla da mücadele edilmelidir.
Sağlamcı politikacılar, akademisyenler...
Sağlamcılar, "mikrosaldırganlık" içinde olup, bir engelli gördüğünde hemen onun engeli, engeli dolayısıyla ne kadar zor durumda olduğu ve ne kadar çaresiz olduğuna dair "görüş belirtmek" zorundaymış gibi hareket eder.
Sağlamcı, her karşılaşmada kendisinin ne kadar sağlam ve dolayısıyla üstün olduğunu hatırlatır. Bir sağlamcının, bir engelli ile engeli dışındaki bir konunun da konuşulabileceği kadar "arkadaşlık" kurabilmesi "normal bir durum" değildir.
Sağlamcı "herkesin eşit olduğunu ve eşit haklardan yararlanabildiğini" savunur. Ona göre, herkes yasalar önünde eşit ve kamusal hizmetlere erişimde "aynıdır". Sağlamcıya göre, zaten "kamu kurumları ve bütçede bu konular için yeterli" düzenlemeler vardır veya ilave düzenlemeler biraz ertelenebilir.
Örneğin, 2005 çıkarılan engelliler yasası gereğince uygulanması gereken erişibilirlik mevzuatı 2024 yılına kadar ertelenerek uygulanmamıştır.
Sağlamcı politikalar ve politikacılar için engelli hakları öncelikli değildir. Sağlamcı politikacılar engelliler için karar alma süreçlerinde karar vermeyi veya engelliler adına karar almayı hak bilir.
Örneğin, sağlamcı bir belediye başkanına göre; " 'Biz' engellilerin elinden tutar götürürüz, her yol bitti engelli kaldı" denilebilir. Sağlamcı bir akademisyen enflasyon üzerinde "bilimsel" bir açıklama yapmaya çalışırken "engelli çocukcağız" örneği verebilir. Sağlamcı bir bakan; "Gözlerin görmediği halde sana iş vermişiz. Para kazanıyorsun değil mi? Hadi bakalım" diyebilir.
Ayrımcı tabirlerin kullanımına dur demeli
Milyonlarca engellinin yaşadığı ülkemizde veya bir milyara yakın engellinin yaşadığı dünyada sağlamcılık neredeyse homofobi kadar yaygın ve görünmezdir.
Sağlamcı yönetmenlerin "kendilerince muhteşem" filmlerinde engellilere yer vermesi için, gazetecilik alanında engelli haberciliğinin yaygınlaşması için, edebiyat ve sanatta engelli yaşamının da yer bulabilmesi için henüz yeterli bir temsil düzeyi yakalanabilmiş değildir.
Engellilerin maruz bırakıldığı ayrımcılık; sağlık, eğitim, istihdam hizmetlerinden yararlanmalarını engellediğinden siyasette, ekonomi yönetiminde, medyada engelli temsili neredeyse sembolik düzeydedir. Bu alanlarda egemen olan sağlamcı ve ayrımcı dilin fark edilmesi ve terk edilmesi için kapsamlı politikalar uzun süredir uygulanmayı bekliyor.
Birçok siyasetçinin, zengin iş insanının, "ünlü gazetecinin" engelli çocuklarını ve yakınlarını görmezden geldiği, görünür olmasını önlediği ve hatta "sakladığı" bilinmelidir. Olağan koşullarda engelli bir çocuğu olan bir meclis başkanının, bir milletvekilinin bu konulara biraz daha fazla öncelik vermesi beklenebilir. Ancak, kendi "sağlamcı imajı" ve ne kadar "nesnel ve sağ-lam" olduğunu göstermesi için bu önceliği vermez/"vermedi-ler". Bu durumu "toplum çocuğa zarar verir" diye meşrulaştıran bu "büyük aile" sağlamcı ideolojinin etkisi altındadır.
Engelli bir kişi ile aynı "karede" görüntü vermenin "zayıflık" olarak algılandığı bir dönemin geride bırakılması için, engellilerin yaşamın her alanında görünür olması için mücadele verilmesi gerekir.
Sağlamcı ideolojinin engelliliği zayıflıkla eşdeğer gören bakış açısı; engelliler, aileleri ve hak savunucularınca aşılmalı. Bunun ilk adımı engellilere yönelik ayrımcı tabirlerin günlük yaşam içerisinde kullanımına dur demek olacaktır.
Muhalif siyasetçilerin "kör, sağır ve dilsiz iktidar" ve benzeri tabirleri kullanırken sağlamcı bir ideolojiyi beslediklerini fark etmesi gerekir. "Hepimizin" küfür, hakaret ve aşağılama ifadelerinde ırkçı, türcü, homofobik, cinsiyetçi ve bu arada "sağlamcı" ifadeleri kullanmaması gerekir. Zaten bu ifadeler kullanılamadığında "nasıl bir aşağılama" olabileceği de tartışmaya açıktır.
İçimizdeki Sağlamcı'ya dur demek, engellilere yönelik sistematik ayrımcılığı durdurmanın ilk koşuludur. (SO/SD)