Haber neydi peki? 3.234 Başkandan Yalnızca 25'i Kadın başlığıyla vermişti bianet haberi ve spotu da şöyle devam ediyordu: 43 milyon 501 bin 990 seçmenin bulunduğu Türkiye'de 31 milyon 31 bin 238 kişi oy kullandı. 80 ilde, 875 ilçe ve 2 bin 279 beldedeki 3.234 belediye başkanlığından 24'ünü kadın adaylar kazandı. Kadınların yerel yönetimlerdeki temsil oranı, binde 7.4.
Gerçi Hürriyetin haberi değerlendirmesi sırf memnuniyet değil, bir tedirginlik de doğurdu doğrusu. Acaba önceden görülmeyen bir hata olabilir miydi? Nitekim Nadire kurcalayınca Aliağa Belediye Başkanı Tansu Kayanın kadın değil erkek olduğu anlaşıldı ve ertesi gün haber başlığı 3.234 Başkandan Yalnızca 24'ü Kadın olarak düzeltildi.
Bugüne ise, Yalçın Doğan adındaki Hürriyet yazarının Foggun Paraları Uçtu başlıklı makalesiyle başladık. Herkes düşünceli ve öfkeli!
Bir yandan bu yazıda ve Hürriyet yazı işlerinin açıklamasında belirtildiği gibi belediye başkanlarının cinsiyet ve kimliklerinin yalnızca adlardan hareketle saptanmasının habere eksik bir yaklaşım olduğunda herkes birleşiyor. İkinci bir doğrulatma işleminden geçirmiş olmalıydık, paylaşılan bir özeleştiri. Bundan yüksünen kimse yok. Haberi yayına hazırlayan editörümüz, adları, kimlikleri konusunda dolaysız bir fikir vermeyen başkanları tek tek arayarak, hem kendileri hakkında yanıltıcı bir haber yapmış olduğu için özür diliyor hem de onlarla, gıyabında kadın sanılmanın nasıl bir duygu olduğu konusunda görüşmeler yapıyor. Hata başka bir habere de kaynaklık etmiş oluyor sonuçta.
Ancak, herkes öfkeli de, Yalçın Doğanın Nadireye yönelttiği, asılsız, temelsiz, çirkin ve çapsız saldırıdan ve Bianeti haber çarpıtmakla suçlayan bu yazarın yazısındaki yanlış çarpıtılmış ve geçersiz bilgilerden ötürü.
Neden böyle düşünüyoruz?
Birincisi habere verilen anlamın çarpıtılması dolayısıyla. Yalçın Doğan şöyle diyor: Hürriyetin dün siyasal haberlerinde bir başlık dikkat çekiyor: Sandıktan 25 kadın başkan çıktı. Öyle ya, sürekli olarak kadın adayların azlığından şikayet edilirken, aslanlar gibi 25 kadın başkan seçiliyor .
Oysa gerçek bambaşka: 3.234 belediye başkanlığından 25ini kadın adayların kazanması aslanlar gibi bir sonuç vermiyor. Bu sadece binde 7.7. Ülke nüfusuna vurulduğunda 1/1 olan kadın/ erkek oranı hatta gerçekte kadın oranı daha yüksek- sıra kadın belediye başkanlarına geldiğinde binde 7.7 olunca ortaya aslanlar gibi kadın belediye başkanları oranı çıkmıyor. Aslanlar gibi bir erkek adaletsizliği yapıldığı çıkıyor.. Özetle haber özü itibarıyla hala doğru: Bianet kadın başkan sayısının ve oranının çokluğuna değil azlığına kadınlara yapılan adaletsizliğe dikkat çekiyor.
Yanlışlık, Yalçın Doğanın istediği gibi düzeltildiğinde de bu oran binde 4.6ya düşüyor. Gerçek sayısal durum, demek ki, bianet haberinin gösterdiğinden de adaletsiz. Adaletsizlik konusunda bir tartışma yok. O zaman kıyamet nereden kopuyor?
Erkeklerin kadın sanılmış olmaları anlaşılan bazı belediye başkanlarını kızdırmış. Kızdırmış mı gerçekten bilmiyoruz. Öğreneceğiz. Ama, Doğanın dediğine göre başkanlar arayıp demişler ki: Kardeşim beni bugün kadın adaylar arasında göstermişsiniz!.. Kardeşim, ben erkeğim, erkek!..
Adaylardan değil başkanlardan söz ettiğimizi bir yana koyalım. Herkesin nasılsa öyle bilinmek isteğinin doğallığını da tartışmayalım. Ancak söz buradan başlayıp Nadire Materin kişiliğine, Türk basınına yönelik eleştirileri, hatta biraz daha ileri gidersek, suçlamalarına, basının haber çarpıttığını savunmasına, onun ajansına, o ajansın kaynaklarına, Karen Foggun parasına kadar nasıl varıyor?
Ve bütün bunlar doğru mu? Bakalım Yalçın Doğan 5N+1K testinden geçebilecek mi? Sırayla gidelim:
Yalçın Doğan diyor ki: Adı pek bilinmeyen bir haber ajansı. Ama, Avrupa Birliği bu ajansı iyi biliyor. Çünkü, paralar oradan geliyor. Ya da ajansın kuruluşu sırasında, ilk paranın oradan geldiğini herkes biliyor... Adı iyi bilinen gazeteci arkadaşımız [Nadire Mater] adı pek bilinmeyen haber ajansını kuruyor, BİA Ajansı.
* Doğrusu: BİA Haber Ajansı diye bir şey yok. IPS İletişim Vakfının Bağımsız İletişim Ağı Projesi (BİA) kapsamında sürdürülen bir İnternet haber sitesi var: bianet . Bu haber sitesinin editoryal işleri BİA Haber Merkezi adı altında yürütülüyor. Bağımsız İletişim Ağı kar amacı gütmeyen bir yapı, haber almıyor, haber satmıyor. Hürriyet Gazetesi de BİAnın bu bedelsiz servisinden herkes gibi yararlanıyor. BİA Ajansı diye bir yapı yok. Daha birinci Nde işler sarpa sarıyor.
Yalçın Doğan diyor ki: ABnin Ankaradaki Büyükelçisi Karen Fogg bir zamanlar ciddi eleştirilere konu oluyor, Türkiyenin içişlerine fazla karıştığı iddiaları nedeniyle.O tarihlerde Foggdan Nadire Matere de belli bir para verildiği basında yer alıyor. Aynı günlerde Mater bu iddiaları doğruluyor.
* Doğrusu: Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan bu asılsız bilgiyi, Yalçın Doğan henüz Milliyette tensikata uğramamışken ve bir gün Hürriyette çalışacağını ve ona komşu olacağını belki hayal bile etmezken kendi köşesinde 10 gün boyunca, yazıyor. Nadire Mater bunu Hürriyet gazetesinde yayımlanan açıklamasıyla yalanlıyor . Doğan ikinci Nde ve birinci Kde testi geçemiyor
Gerçek şu: Nadire Mater Bağımsız İletişim Ağı Projesini yürüten IPS İletişim Vakfının Başkanı. IPS İletişim Vakfı, Bağımsız İletişim Ağı Projesini TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) ile TTB (Türk Tabipleri Birliği) ve yerel medyadan katılan temsilcilerle birlikte yürütüyor. Proje için Avrupa Birliğine 1997 yılında henüz Michael Lake AB Türkiye Temsilcisi iken başvuruluyor. Karen Fogg AB Türkiye temsilcisi olmadan çok önce AB Konseyi hibe başvurusunu kabul ediyor. Sözleşme IPS İletişim Vakfı ve Brükseldeki Avrupa Komisyonu temsilcisi arasında imzalanıyor. 2000de başlatılan proje 2003te kendi programı çerçevesinde sonuçlandırılıyor. Her şey rutin. Özetle Karen Fogg ile Nadire Mater arasında hiçbir kişisel ilişki ve alış veriş yok. AB KOmisyonu ile IPS İletişim Vakfı arasında ve belli bir proje kapsamında var. Dahası, proje bütçesinin yüzde 80i yerel medyanın eğitimi için sarf ediliyor. Bianet haber sitesinin giderleri, proje bütçesinin yüzde 10nunu bile kapsamıyor. AB temsilcileri gelip gidiyor, IPS İletişim Vakfı yerinde duruyor, ve şu günlerde BİA2 projesini sürdürüyor.
Yalçın Doğan diyor ki: İşte, o parayla kurulan BİA Ajansı, haberde kadınla erkeği birbirine karıştırıyor. Olabilir!.. Hata yapılabilir!..Ama, zaman zaman ortaya çıkıp, basın haberleri çarpıtıyor diye, basını suçladıktan sonra, bu gibi basit haberlerde hata yapmak, işte o olmuyor!.. Demek, her yanlış haber, mutlaka çarpıtma olmayabiliyor.
Doğrusu: Bianetin 3.234 Başkandan Yalnızca 25'i Kadın haberinde kadının siyasal temsilinin acınası sınırlılılığını, Türk siyasi sistemindeki erkek egemenliği gerçekliğinin gösterilmesini önleyen hiçbir çarpıtma, hiçbir abartı, haberin özünü saptıran hiçbir manipülasyon yok. Ancak yanlış yanlıştır. 25 değil 15 kadın başkan olmuş. 10 başkan erkek oldukları halde adlarının kendilerine yaptığı azizlik sonunda kadın sanılmış. Bianet bunu düzeltir. Nasıl düzeltildiğini de ilgili haberde okurlarımız görmek fırsatı bulacak.
Nadire Materin de, bianet yazarlarının da, Türkiyede süre giden medya tartışmasında başkalarının da taraf oldukları bir tartışma var gerçekten. Ama bu tartışma basitçe haber çarpıtma üzerinden gitmiyor. Bu da içinde olmak üzere Türk basınının ifade özgürlüğü, gazeteci bağımsızlığı, siyasal doğruluk, cinsiyetçi dil, ihmal edilen ve gösterilmeyen gruplar, kişi haklarına saldırı vb. konularda sürüyor. Bu tartışmalarda müesses medya yapısına eleştiriyi sürdürenlere bir kulp takmak bakımından seçilebilecek en talihsiz örnek herhalde 3.234 Başkandan Yalnızca 25'i Kadın haberidir. Yalçın Doğan bunun için de hiç emek sarf etmiyor.
Nitekim editörümüz Burçin Belgenin, kendi hatasının üzerine giderken, bu gibi basit haberlerde yapılan hatayı düzeltmek için kollarını sıvayanların da nasıl hata üstüne hata yapabildiklerini gösteren haberi herhalde Yalçın Doğan ve DHA için de ibret verici olacaktır.
Bizim tartışmamız, Türk medyasının mülkiyet düzeni, kudret sahipliği ve haberciliğin iç içe geçişinin çürüttüğü habercilik yapısı; medyanın erkek egemen dili ve doğası; etik standartlarının düşüklüğüne bir yanıt oluşturabilmekle ilgili.
Nadire Matere yönelik, Yalçın Doğanın son ibretlik örneğini sunduğu, saldırılara bakınca, Nadirenin ne kadar haklı bir yerde durduğunu ve onunla birlikte çalışmakla ne kadar isabetli bir iş yaptığımızı bir kere daha görüyoruz: Nadireye, bir kez olsun, meslek etiğini, entelektüel namusu, haber standartlarını çiğnemeksizin saldırılamıyor. Ve ne tuhaf, saldıranların hepsi erkek ve bu saldırılarından duydukları memnuniyet utanma duygularını yok ediyor. Hepsi başka durumlarda dokuz kere yutkunacakken Nadireye saldırırken endazeyi kaçırmaktan kendilerini ala koyamıyorlar.
Nadireye yönelen saldırının, kendisinden çok, ortak çalışmalarımızla ilgili olduğunu biliyoruz. Onun hedef tahtasına konulması bizleri temsilen öne çıkmasından. Kadınlara lehte ayrımcılık ilkesini uygulamak, Nadireyi başımıza geçirmek, bütün bedelleri onun ödemesine yol açıyor ne yazık Ama ilke doğru, sürdüreceğiz.
Gene de, yaptığımız işin mütevazılığı ile uyardığı nefret arasındaki orantısızlığa baktığımızda aslında medyanın kurulu yapısının eleştiriye ne kadar dayanıksız, alternatiflerine karşı ne kadar kırılgan, kendi geleceğinden ne kadar umutsuz olduğunu sezebiliyoruz. Bianetin ister istemez sınırlı ve alçakgönüllü kalan çalışmasında düşülen, haberin özü bakımından önemsiz bir hata, ne kadar abartılırsa abartılsın medyaplazalarda hergün devrilen çamlarla eşitlenemez.
Medyanın asıl sorunu 1.212 sözcüğü bir araya getirerek yazılan Karen Foggun Paraları Uçtu yazısının yazarının bu sözcüklerin yarısını, bilgi çarpıtmaya, kişilik haklarına saldırıya, okurlarını yanıltmaya ayırdığı halde Türkiyenin en büyük gazetesindeki köşesinden habercilik ahkamı kesmeye devam edebilmesinde... Bir zamanlar Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök sormuştu: Bu köşeler babamızın malı mı diye? Besbelli hala öyle. Uğur Mumcunun dediği gibi bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar baba malını tüketmeyi sürdürüyor. Ama etik, samimiyet ve ciddiyet yoksunluğu ile tüketilen bu deniz bir gün bitecek!
Erkek belediye başkanlarımızın kadın da olabilecekleri izlenimi uyandıran adlarının Bianet editörlerine yaptığı cilvenin Hürriyet gazetesi haber merkezince paylaşılması, başta belediye başkanlarımız olmak üzere hepimizi gülümseten bir 1 Nisan şakası yerine geçebilirdi, üzerine çıkıp böylece tepinilmese. Ama asıl konu, yani kadınların siyasal temsilden dışlandığı bir ülkede yaşadığımız gerçeği bu laf kalabalıklığı içinde hemen bir kenara bırakılıverdi. Erkeklerden özür dileyen dileyene: Kadınların temsil edilmeyişini boşverin, çok özür dileriz, sizi bir kadının haberi yüzünden kadın sandığımız için!
Bu saldırı Brechtin şu dizelerini hatırlatıyor:
İşçi M bir hata yaptı
herkes saldırdı,
kimi hatanın,
kimi işçi Mnin üstüne
Bianet, kendi hatasının üstüne saldırdı ve bakın neler çıktı. Burçin Belgenin haberinde okuyacaksınız! Adları üzerinde kıyametler kopartılan erkek belediye başkanlarıysa onların erkekliği üzerine titreyen Yalçın Doğandan çok daha Şekspirvari takılıyorlar sanki: Bir addan ne çıkar, ne dersen de gül hep aynı kokar!(EK)