Yazının konusu, Ordu Fatsa’da gerçekleştirdiğimiz bir mahkeme keşfinde yaşananlar hakkında. 20 Mart 2013’te Fatsa ve Ünye ilçe sınırında kalan yüzlerce dönümlük bir alanda şu an inşaası devam eden Altıntepe madencilik projesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ÇED Olumlu kararına karşı civar köylerden yurttaşların açtığı, benim de vekillerinden biri olduğum davanın, bilirkişi incelemesi keşfi oldu.
Bu madene, siyanür liçi yöntemiyle altın elde etmeye dayanan büyük bir kimya tesisi de denebilir.
Saat 13.30’da Fatsa Kaymakamlığı’nın önünde mahkeme heyetinden naip üye, mahkemede görevli personel, üniversiteden konusunda uzman 5 akademisyen, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü personeli ile davanın benim ile birlikte avukatlarından biri olan Emrah Duman ile keşif yerine, madene gitmek üzere buluştuk.
Fatsa ve Ünye’den konuya duyarlı insanlar ile davacılar ise madenin hemen karşısında kurulu “direniş çadırında” bizi bekliyorlardı. Bu insanlar 26 Ekim 2014’ten bu yana çadırdalar ve köylerinde kurulmak istenen altın madeni projesinin olumsuz etkilerine dikkat çekmeye çalışıyorlar.
Mahkemenin keşif için görevlendirdiği hakim, gerginlik olduğunu, jandarmanın özel olarak konuyla ilgili tedbir aldığını ve ancak beş davacının keşif için madene girmesi için ricada bulundu. Maden sahasına vardığımızda alınan güvenlik tedbirleri beni gerçekten şaşırttı. Beş davacı sayısını 10’a çıkararak, birkaç da gözlemciyle birlikte sıkı denetimler ve biraz da itiş kakıştan sonra yüksek güvenlikli bir cezaevine girer gibi sağlı sollu jandarma erleri ve komutanlarının bakışı altında madene girebildik.
Çevremizde şık giyimli, çoğunluğu gözlük ve kask takmış, iş makineleriyle, kamyonların etrafta hazır şeklinde beklediği, jandarmalarla yarışır şekilde tedbir almış maden görevlilerinin hazır beklediği keşfe başladık. Kısa sunumlardan sonra şirketin projenin detaylarına ilişkin hazırladığı sunuma geçildi. Etrafta bizi izleyen maden şirketi çalışanlarının pür dikkat bakışları altında devam eden keşif yürümenin neredeyse imkansız olduğu, hatta arazi araçlarının zaman zaman çıkmakta zorlandığı bir çamur içinde devam etti.
Bilirkişiler projeyi incelemeye biz de onlara eşlik etmeye devam ettik. Yanıma yaklaşan bir madenciye insani şekilde de olsa, ne zamandır madende çalıştığını, ne yaptığını sordum. İlk cümlesi “biz ekmek parası kazanıyoruz, siz paranızı nereden, Almanlardan mı alıyorsunuz” oldu. Altıntepe Madencilik yüzde 45’i Stratex İnternational adlı bir İngiltere firmasının. Yarısı yerli yarısı yabancı desek yanlış söylemiş olmayız. Projenin finansını yabancı ortak olan İngiliz firması karşılıyor. Türkiye dahil Senegal’den Gana’ya Etiyopya’dan Tanzanya’ya kadar dünyanın birçok yerinde altın madeni projesi var. Madencinin sorduğu soruya kafamdan geçen cevap: “Siz İngilizlerden alıyorsanız biz de Almanlardan neden almayalım” oldu. Ama vermedim.
Birçok ülkede, mesela her şeyin değerinin bilindiği ama kıymetinin bilinmediği ABD’de bile avukatlar için mesleki faaliyetlerini yürütürken, yani “ekmek paraları”nı kazanırken bazı kamu hizmetlerinde ücretsiz olarak hukuki danışmanlık vermeleri (Pro Bono) bir zorunluluk. Bana soru soran madenciye köylülere gönüllü hukuki danışmanlık yapıyorum desem anlar mı, anlamak ister mi bilemediğim için, manipülasyonun çok hem de çok kötü bir şey olduğunu söylemekle yetindim. Türkiye’nin en önemli çevre mücadelesine sahne olmuş Bergama’dan beri böyledir. Kim altın madenciliği projesi konusunda karşı dursa, siyanür demeye kalkttığı anda Alman ajanlığı ile suçlanır.
Keşif sırasında firmanın genel müdürü tarafından yapılan sunuştan aynen aktarıyorum: Proje ömrü 40 ay. İnşaat aşamasında maksimum 140, işletme aşamasında 90 kişi çalıştırmayı planlıyorlar. Şirket müdürünün söylediğine göre şu an 110-120 işçi çalışıyor madende. Evet, alınacak bilirkişi raporu sonrasında Ordu İdare Mahkemesi tarafından maden durur, projenin bu bölgede yapılmamasına karar verilirse bu işçiler işsiz kalacak. Bu işçiler firmanın Türkiye’nin başka yerlerinde olan projelerinde çalışırlar, çalışmazlar bilmiyorum.
İşçi kadrosu olsun, yönetici kadrosunda olsun madende çalışan 110 kişinin istihdam edilmesiyle Ünye ve Fatsa’da fındık üretimi ile geçinen ve sadece bir yılda ürettikleri fındık ile altın madeninin toplam değeri kadar değer üreten yaklaşık 50 bin hanenin çıkarları arasında bir çelişki olduğu doğrudur.
Ancak madende çalışanlar eğer bu topraklarda doğmuş ve bu topraklarda yaşamak isteyen birisi ise 40 ay sonra zaten işsiz kalacak. Üstelik atalarını besleyen, eğer bu tür projelerle zarar verilmezse çocuk ve torunlarını da beslemeye devam edecek fındıkları artık satılamayacak.
Milyonlarca insanımızın işsiz kalmakla, güvencesiz çalışmaya zorlanmakla karşı karşıya kaldığı günümüzde Altıntepe Madencilik şirketinde bulduğu iş ile geçinen, alınteri ile kazandığı gelirle hayatını sürdürmeye çoluk çocuğunun rızkını çıkarmaya çalışan madencilerin proje bitene kadar, en fazla 40 ay çalıştıktan sonra Engiz/Kayatepe’den ayrılıp gideceklerini, arkalarında siyanürle yıkanmış tonlarca toprak, polenlerine kadar siyanür ve diğer ağır materyal bulaşmış arıları bırakacaklarını düşünmelerini isterim.
Maden sahasında incelemeler tamamlandıktan sonra, tonajlı yük kamyonlarının geçişi sebebiyle Maksutlu mahallesinde ağır hasar gören 10’dan fazla eve verilen zararın görülmesi için ayrılırken…
- Mahkeme Hakminin Jandarma Komutanına, “keşif bitti sadece 1 bölük asker bizimle köye gelsin” dedi:
- Jandarma Komutanı: “3 verdim.”
Alınan bu kadar güvenlik önlemine karşı sorduğum soru üzerine; Jandarmaların başında olan bir komutanın söylediği gibi; belki de olay onları da aşıyordur. İç güvenlik bahanesiyle özgürlüklerimizi elimizden almak isteyenler birileri aracılığıyla kudretini gösteriyorlardır. (ATO/NV)
* Alp Tekin Ocak - Hukukçu