İletişim Yayınları'ndan "Ocak ve Zanaat" ismiyle çıkan bu hacimli kitap, başta sosyoloji öğrencileri olmak üzere sosyal bilimlerle ilgili herkesin Bourdieu okulunu tanıması ve öğrenmesi için temel bir başvuru kaynağı niteliğinde.
Bourdieu, sosyolojik teorideki en temel sorunsallardan biri olan yapı-eylem ikiliğinin, diğer deyişle öznelcilik ile nesnelcilik arasındaki karşıtlığın aşılmasına yönelik yeni bir bilimsel dil geliştirmeye çalışmış multidisipliner bir sosyolog olarak uzun cümleleriyle ve ürettiği yeni kavramlarla birçokları tarafından sık sık anlaşılmazlıkla itham edilmiştir.
Ocak ve Zanaat'i derleyenlerin, bunu göz önünde bulundurarak Bourdieu sosyolojisinin ana hatlarının ve temel kavramlarının anlaşılmasını hedef edinen çalışmalara öncelik verdikleri ve bu kapsamda kitabın, Bourdieu sosyolojisine giriş niteliğinde olduğu ifade edilebilir.
"Eğer sosyolojinin kendisine tayin ettiği görev eylemlerinin anlamlarını insanlara geri kazandırmak olmasaydı, bu işle bir saat bile vakit kaybetmeye değmezdi" diyerek öznelerin pratikleri ile arasındaki ilişkiyi temel problematik olarak gören bir sosyolojiyi inşa etmeye çalışan Bourdieu, yalnız bir bilimsel sistem kurmakla da yetinmemiştir. O, tıpkı selefi Marx gibi bilimsel eyleme ve praksise yönelmiştir. Burjuva entelektüellerinin entelektüelizminden farkını da hayatının sonuna dek kendisini alamadığı alan araştırmalarında göstermiştir.
Neoliberal hegemonyanın yaygınlaşıp öznelerin müdahilliğinin giderek önemsizleştirildiği, postmodern tezlerin her birşeyin sonunu kolayca ilan edip herkesin sermayeye ve iktidar ağlarına mutlak biçimde tabi kılındığı 21. yüzyılda, hala eylemlilikten, sınıftan, sömürüden ve direnişten söz eden bir bilim ocağı olarak Bourdieu okulu, bilim alanından açtığı direnişle son derece güncel bir öneme sahiptir.
Sosyolojiyi egemenlere karşı bir dövüş sporu olarak gören Bourdieu, unutturulmaya veya sessizlikle geçiştirilmeye çalışılan eşitsizlikler karşısında öncelikli olarak pasifize olmamanın ve direnmenin olanaklarını gündeme getirmektedir.
Bu anlamda Bourdieu okulunun, Türk resmi ideolojisinin kurumlarından YÖK'e ve neo-liberal gereksinmelere bağımlı hale getirilen üniversite kılığındaki halk eğitim merkezlerine ve devlet memuru niteliğindeki Türk akademik "entelijensiya" üyelerine pek ilgi çekici gelmeyeceği de muhtemeldir.
Bununla beraber, Bourdieu'nun karşı duruş sahibi tüm düşünürlerin uğradığı akıbete benzer biçimde postyapısalcıymış gibi gösterilip geldiği geleneklerden soyutlanarak tarihsizleştirilmesine ve ehlileştirilmesine karşılık derleme içerisinde yer alan Bourdieu sosyolojisinin yöntem ve tekniklerine dair yazılar, onun özerk demokratik bilimsel üretim kolektifleriyle kıyasıya karşısında durduğu akademik iktidar ilişkilerine ve neoliberal tahakküme karşı geliştirdiği pratik bilimsel stratejilerin anlaşılmasına da katkı sağlamaktadır.
Fransa'daki sayısız işçi grevi ve sermayenin küreselleşmesi karşıtı eylem içerisinde bizatihi yer alan Bourdieu'nun sosyolojisini, kuşkusuz ki ezilenlerin ihtiyaç duyduğu "sömürü ve farklılıklararası tahakküm karşıtı bir aktivizm" olarak görmek mümkündür.
Bu çerçeveden bakıldığında Türkiyeli sosyal bilim zanaatkarlarının pek iyi tanıma imkanı bulamadığı Bourdieu okulunun potansiyellerinden yararlanabilme imkanı sağlayabilmesi açısından "Ocak ve Zanaat" derlemesinin ufuk açıcı bir adım olduğunu düşünüyorum. Türkiye'deki müritleriyle birer mutlak figür haline dönüştürülen Foucault, Deleuze, Derrida, Baudrillard ve Zizek gibi postmodern düşünürlerin yanında Bourdieu'nun Türkiyeli sosyal bilimciler için tüketilmemiş ve tekrarlamalara kalmamış biri olarak iyi bir yol gösterici ve işlevsel olduğu kanaatindeyim.
Ocak ve Zanaat'i derleyenlerin açtığı kapının, Türkiye özelinde özerk ve demokratik bilim yanlısı kolektiflere ve eleştirel entelektüel ağlara evrilmesini ve Bourdieu'nun bıraktığı mirasın hakkını bulmasını umut etmekteyim.(BD/EÜ)
Pierre Bourdieu'nun kısa özgeçmişi
Orta öğrenimini Paris'in ünlü Louis Le Grand lisesinde tamamladıktan sonra École Normale Supérieure'de felsefe eğitimi gördü. Askerliğini yapmak üzere gittiği Cezayir'de Fransız sömürgeciliğini yakından tanıma fırsatı bulan düşünür, bu deneyiminin de etkisiyle felsefi yaklaşımını sosyolojik ve antropolojik açılımlarla pekiştirdi. 1959 ve 1962 yıllarında Sorbonne'da felsefe dersleri verdikten sonra, École des Hautes Études en Sciences Sociales'in müdürlüğüne getirildi; ayrıca Avrupa Sosyolojisi'nin de yöneticiliğinde bulundu. 1982'de, Collège de France'ta, kendisini akademiye kazandıran Raymond Aron'un ölümü sonrası sosyoloji kürsüsüne seçilen Bourdieu, aynı dönemde Actes de la Recherche en Sciences Sociales dergisinin yayın yönetmenliğini üstlendi. Eğitimden başlayarak çeşitli kültürel alanlardaki üretim, yeniden üretim, ayrışım mekanizmalarını inceleyen ve pek çok önemli çalışması bulunmaktadır. Avrupa Sosyoloji Merkezi'nin kurucusudur.
Yirmibirinci yüzyıl sosyolojisine miras kalacak en sistematik ve kapsamlı epistemolojik girişimin sahibidir. Farklı dönemde yaptığı çalışmaları esasen sosyolojisinin iki temel sorunu olan yeniden-üretim ve alan sorununun kapsamını derinleştirdiği çalışmalar olarak okunabilir. Ürettiği ekolün en ciddi temsilcisi öğrencisi Loic J. D. Wacquant'tır. Epistemolojik konumu doğurgan yapısalcılıktır. Bu yaklaşımın Anglo-Sakson dünyadaki bir benzeri eleştirel realizmdir. Günümüz sosyolojisinin en önemli isimlerinden Bourdieu, 23 Ocak 2002'te ölmüştür.
Pierre Bourdieu'nun Türkçe'deki eserleri
Kesit Yayınları: Pratik Nedenler (1995), Toplumbilim Sorunları (1997)
Yapı Kredi Yayınları: Televizyon Üzerine (1997), Sanatın Kuralları (1999), Karşı Ateşler (2006)
İletişim Yayınları: Düşünümsel bir Antropoloji için Cevaplar (2003)
Kalan Yayınları: Hukuk Gücü; Yasal Alanın Sosyolojisine Doğru (2005)