Endülüs'ün incisi Sevil kentinde dolaşıyoruz, ama kalabalık turistik mıntıkalarda değil, küçük evlerin kuşattığı dar ve sessiz sokaklarında.
Bileyici José babasından, hatta dedesinden devraldığı bileyicilik mesleğini severek sürdürüyor, üstelik çoğu kadın olan müşterilerinin dikkatini cezbetmek için, bisikletine monte ettiği tezgâhıyla mahalleden geçmekte olduğunu, pan flütünü tatlı tatlı üfleyerek duyuruyor.
Yönetmenliğini Julián Azcutia'nın gerçekleştirdiği El afilaó (The Knife Sharpener/Bileyici) adlı belgesel bizi maziye sürüklediği gibi, büyük şehirlerin keşmekeşinden bıkanlara kısa da olsa rahat bir nefes aldırıyor.
Geçtiğimiz Kasım ayında düzenlenen Sevil Avrupa Film Festivalinde izleyiciyle buluşmuş sevimli yapım 700 bin nüfuslu kentte direnmeye devam eden on-on beş bileyiciden birine odaklanarak geleneksel zanaatlara saygı duruşunda bulunuyor.
Bıçaklarınız özenle bilenir...
EL AFILAÓ \\ TRAILER from Julián Azcutia on Vimeo.
Kahramanımız José her gün farklı yollardan geçtiğini ve 20 yıldır sebatla sürdürmekte olan mesleğini her geçen gün daha iyi öğrendiğini belirtiyor. Bileyicilik yapanlar arasında mesleğini 40, hatta 50 yıldır icra edenlerden hürmetle bahsediyor ve birbirinin mıntıkasına saygıda kimsenin kusur etmediğinden dem vuruyor.
Bileyicilik Endülüs'te şarkılara ilham vermiş bir meslek, hatta manşetteki fotoğrafta görülen modern dans performansı için sanatçı Gero Dominguez bileyicinin botlarını, ruhunu ve kalbini bilediğini belirtmiş; Dominguez gittikçe insanlıktan çıkmakta olan şehir dokusunda, bileyicilerin müşterilerine varlıklarını duyurdukları flütün tınıları eşliğinde geçmişi, çocukluk yıllarını, mazinin tadını veren karakteristik unsurları çağrıştırmayı denemiş.
Belgeselin kahramanı José de aile köklerine bağlılığını somutlaştıran, sadakatle bağlı olduğu pan flütüne çok değer veriyor ve onu memnuniyetle kullanıyor. Belgeselin sonuna yaklaşıldığında ise kameranın karşısında eski bir bileyici Sevilyana'sını "Bıçaklarınızı bilerim…makaslarınızı bilerim… hatta çatallarınızı bile bilerim…" diye çığırırken mütevazi ve çekingen şahsiyeti perdeye yansıyor; babasının veya dedesinin bilhassa kadın müşterileri ikna etmek üzere şarkıyı bir serenat kıvamında seslendirdiğini tahmin etmek zor değil.
Utangaç ve dürüst bir imaj çizen José müşterilerini asla kandırmadığını, onlarla uyum içinde yuvarlanıp gittiklerini belirtiyor. Ülkeyi sarsan ekonomik kriz yüzünden bazılarının bileme işini şahsen yapmaya giriştiklerinden de bahsediyor.
Geleneklere saygı kalmadı
İspanyalı genç yönetmen Julián Azcutia kapitalist tüketim toplumunda yeri olmayan geleneksel zanaatlardan bileyicilik hakkında kısa ama sevimli bir yapıt kotarmış. Bir rüyadaymışçasına yavaşlatılmış çoğu görüntü belgesele ölçülü bir nostalji havası vermiş diyebilirim.
Film asla iddialı veya çarpıcı sayılmaz, fakat bir o kadar da insancıl ve estetik. Megakentlerde çok katlı apartmanlara sıkıştırılmak istenen güruhlara, sokaklarında çocukların korkmadan hâlâ top oynadığı, kaldırımlarında medenice yürünen, bisikletle dolaşılan nispeten küçük yerleşim merkezlerinin sıcaklığını, tarihî dokusunu koruyabilmiş eski Sevil mahalleleri aracılığıyla hissettiriyor.
Yüzyıllar boyunca nesilden nesle aktarılan geleneklerin değerini gözümüze sokup kaybolmadan onlara sahip çıkmamız gerektiğini hatırlatıyor. Kimliğini çoktan yitirmiş büyük şehirlerin vaziyeti bir yana, tek tip bir bütünün kişiliksiz bileşenleri olmaya doğru yol alan küçük kent, kasaba, hatta köylerin bile örf ve adetlerine hasret kalacağımızı duyuruyor. (MT/EA)