Basın İlan Kurumu (BİK) 21.01.1961 kabul tarihli ve 195 sayılı Basın İlan Kurumu Kanununa göre kurulmuştur, kamu tüzel kişiliğine sahiptir. Resmi ilanların ve reklamların gazete, dergi gibi süreli yayınlarda yayınlanmasında aracı olmak asıl görevidir. Basının her türlü ihtiyaçlarını temin etmek (Makine, kâğıt mürekkep gibi) ve bu kanunla kendisine verilen “diğer görevleri ifa etmek” (Madde 1-2) ile görevlidir.
Daha öz ifadeyle; resmi ilan yayınlanması karşılığında basına parasal yardım yapan bir kamu kuruluşudur. Tüm basın yayın organları ve özellikle “Anadolu Basını” için çok önemli parasal kaynaktır. Basın, resmi ilan ve reklam paralarından nemalanmaktadır.
Devlet bir nevi adına “basının güçlenmesine katkı” denilen yolla basını sübvanse etme yöntemi icat etmiştir. Kanun’da 1979-2011 yılları arasında dördü KHK ve ikisi kanun olmak üzere altı ayrı değişiklik yapılmıştır. Ayrıca BİK Genel Kurul kararları alma ve uygulama hakkında sahiptir.
Öte yandan geçmiş yıllardaki uygulamalar nedeniyle “besleme basın” gibi eleştiriler doğmuş ve yaşanmış örnekleriyle tartışmalar yaratmıştır. Çünkü giderek geçmişte devletten veya işbaşında bulunan hükümetlerden yana “sahibinin sesi” gibi yayın yapmak yoluyla resmi ilan bedellerini “kazanç kapısı” yapan gazete örnekleri görülmüştür.
Giderek sadece resmi ilan yoluyla devletin parasını alabilmek ve gazetecilik mesleğini bu yolla kazanç kapısına çeviren gazeteci olmayanların gazete örnekleri görülmüştür.
Kanunun amacı “basına destek” olarak değerlendirilmelidir, köstek değil.
Basın İlan Kurumu Genel Müdürlüğü'nün Resmi İlan ve Reklamlar İle Bunları Yayınlayacak Süreli Yayınlar Yönetmeliği, 5 Ekim 2016 tarihli ve 29848 sayılı Resmi Gazetede yayımlandı. Yönetmelik 114 maddeden ve üç geçici maddeden oluşuyor. Bu Yönetmeliğin hükümlerini Basın İlan Kurumu Genel Müdürü (Genel Müdürlüğü değil!) yürütür.
Yayın organlarının “defter tutma” ödevi ve “tutulacak olan defterler” hakkındaki Yönetmelik Madde 52 ve 53’deki düzenlemeler 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren ve diğer maddeler ise 1 Ocak 2017 tarihinden itibaren yürürlüğe girecek.
Acaba 5 Ekim 2016 tarihinden itibaren yürürlüğe girer girmez bu Yönetmeliğin hemen şimdi uygulanacak olan hükümleri hangileridir?
Bu Yönetmelikte resmi ilan almak için gazetelerin ve dergilerin “bekleme” süreleri, alt vasıflı gazetelerin resmi ilan yayınlama hakkı ile dergilerin resmi ilan yayın hakkı ve ilan yayını istisnaları hakkındaki düzenlemeler Yönetmeliğin Resmi Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlüğe giriyor.
En önemlisi ise 5 Ekim 2016 tarihinden itibaren yürürlüğe giren “Yayınlama hakkının durdurulması veya sona erdirilmesinin” düzenlendiği Yönetmeliğin 110. maddesidir.
Yeni düzenlemeye göre, resmî ilân yayınlayan gazete ve derginin (süreli yayının) içeriğinden dolayı ve/ya gazetenin haber, yazı ve köşe yazılarından dolayı veya imtiyaz sahibi gerçek veya tüzel kişilerin, ortaklarının çoğunluğunun ya da varsa tüzel kişi temsilcisinin fiillerinden dolayı haklarında ceza davası açılırsa… Eğer gazete ve derginin haber ve yazılarından dolayı ortakları veya imtiyaz sahibi hakkında Türk Ceza Kanunu'nda yer alan Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar ve/veya Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar nedeniyle ceza davası açılması halinde…
Bu süreli yayının görev alanlarına göre, Kurum Genel Müdürlüğü veya ilgili valiliğin teklifi üzerine Yönetim Kurulu tarafından 195 sayılı Kanunun 49. maddesinde belirtilen süreyi yani iki ayı geçmeyecek şekilde “resmi ilan” yayınlama hakkı durdurulur. Artık yayın organının resmi ilan bedelleri kesilir ve Kanunun sağladığı diğer menfaatlerden de yararlanamaz.
Bir kere yayın durdurma kararı verildikten sonra yeniden yani tekrar işlem yapılması mümkün hale dönüştürülmüştür. Dolayısıyla iki ay süreyle yayın durdurma kararı verilmesi “sürekli” uygulanabilir bir müeyyideye dönüştürülebilir.
Kanuna göre yayın organı on gün içinde Yönetim Kurulu kararının iptali için o yerdeki en yüksek dereceli Asliye Hukuk Hâkimliğine kararın iptali için başvurabilir. Ancak geçmişteki uygulamalara bakıldığında itiraza dair bu yol sonuç alıcı, etkin bir yargı yolu değildir, olmamıştır. Hâkimlikler, geçmişte bu tür itirazları reddetmiştir. Bu gün, aksi olmayacak.
Ayrıca yayın organının sözü edilen “ceza davasının” sonucuna göre ve bu Yönetmelik hükümleri uyarınca “telafi, mahsup ya da resmî ilân ve reklâm yayınlama” hakkının “sona ermesine” karar verilir. Karar “verilebilir” denmediği gibi, ceza davasının sonucunun “kesinleşmesi” veya “hükmün kesinleşmesi” gibi bir hukuki tanımın bilerek kullanılmadığı anlaşılıyor.
Yönetmelik, sadece “ceza davasının sonucuna göre” diyor.
Gazete sahipleri ve ortakları hakkındaki düzenlemeler böylesine hukuka aykırı ve kötü. Düzene aykırı haber ve görüşlerin yer aldığı gazete ve dergilerin desteklenmesi yasak! Düzene uygun olanların desteklenmesi ve parasal beslenmesi serbest.
Yönetmelik Madde 110 hakkında ceza davası açılan gazetecileri ihmal etmiyor: “ Asgarî fikir işçileri kadrosunda yer alan kişilerden herhangi birisi hakkında birinci fıkrada belirtilen suçlar kapsamında ceza davası açılması halinde, görev alanlarına göre Kurum Genel Müdürlüğü veya ilgili valiliğin yazılı bildirimi üzerine, bu kişi ya da kişiler, yazılı bildirimin muhatabı gazeteye tebliğ tarihinden itibaren beş iş günü içerisinde asgarî kadrodan çıkarılır. Aksi takdirde bu Yönetmelik hükümleri uyarınca ilgili gazetenin yayınlama hakkı durdurulur.“ (Madde 110/2)
Çok açık, basın işverenleri düzene uygun gazeteci çalıştırmak zorundadır, aksi yasaktır.
Gazetenin veya derginin muhabiri veya yazarı hakkında TCK’de yer alan Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar ve/veya Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki suçlar nedeniyle ceza davası açılırsa; bu kişi veya kişiler BİK Genel Müdürlüğü veya Valilik yazılı bildirimi ile resmi ilan yayını için gereken “asgari kadro”dan çıkarılacaklardır. Aksi takdirde gazetenin veya derginin resmi ilan yayınlama hakkı “durdurulur”. Yönetmelik gereğince örneğin gazeteler asgarî fikir işçileri kadrosunda; bir sorumlu müdür (yazı işleri müdürü), bir sayfa editörü (görsel yönetmen veya sayfa sekreteri) ve iki muhabir çalıştırmak zorundadır (Yönetmelik Madde 77).
Ama hiç şüpheniz olmasın, resmi ilan ve reklam yayını ile ilgili “asgari kadrodan çıkarılma” hali basın işvereni tarafından asgari kadrodan çıkarılma değil; gazeteci için “işten çıkarılma” olarak uygulanacaktır.
Yönetmelik madde 100 düzenlemesine göre; artık düzene uymayan, tek sesli olmayı kabul etmeyen ama “sahibinin sesine” biat eden basın yayın organları Devletin resmi ilan ve reklam bedellerini alabileceklerdir. Bir savcının Yönetmelikte sayılan suçlarla ilgili gazetenin muhabiri, imtiyaz sahibi ve/veya çoğunluk ortakları hakkında iddianame düzenlemesi ve mahkemenin kabulü ile ceza davasının “açılmış” sayılması sonucu resmi ilanların yayınlanması hakkının kesilmesi için yeterlidir. Bu sonuç gerçekten resmi ilan desteğiyle ve gerçekten gazetecilik faaliyeti sürdüren basın yayın kuruluşlarının sonu olacaktır.
İstediğiniz kadar masumiyet karinesi deyin, istediğiniz kadar herkes hakkında hüküm kesinleşinceye kadar masumdur deyin, Yönetmelik hükümlerine göre haklarınız ve sözlerinizin bir kıymeti yoktur ve sonuçsuzdur. Anayasaya, kanuna aykırı uygulamalar içeren Yönetmeliğin sadece bir maddesinin hali budur.
Bu Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girmeden önce resmî ilân ve reklâm yayınlama hakkını haiz bulunan veya bu hakkı kazanabilmek için bekleme süresine tâbi tutulmuş olan süreli yayınların, bu Yönetmeliğin maddelerine ilişkin yürürlük tarihlerinde, yürürlüğe giren maddelerin gereklerini; örneğin 110. Maddeyi yerine getirememeleri halinde yayınlama hakları sona erer (Geçici Madde 1).
Hatta şunu bile söyleyebilirsiniz; süreli yayınların çıkarılması, yayım şartları, mali kaynakları ve gazetecilik mesleği ile ilgili esaslar Anayasanın 29. maddesine göre “kanunla” düzenlenir. Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz ve yine Anayasanın 29. Maddesine göre; “Kanun, haber, düşünce ve kanaatlerin serbestçe yayımlanmasını engelleyici veya zorlaştırıcı siyasal, ekonomik ve teknik şartlar koyamaz”.
Herhalde Anayasaya aykırılık iddiası için 5 Ekim 2016 düzenlemesinin Yönetmelik olduğunu, Anayasa'daki yasağın ise kanunlarla ilgili olduğunu bile söyleyebilirler!
Acı, ama sınırlandırma kanunla bile değil yönetmelikle yapılıyor ve yapıldı.
195 sayılı Kanun, yürürlükten kaldırılmalıdır. Basının gerçek görevini yerine getirmesini önlemek için devletin elinde “sınırlandırma” işlevi gören bir güç olarak Anayasa'ya aykırıdır.
Resmi ilan ve reklamlarla “beslenen” basının aksine, ötekileştirilen, sahibinin sesi olmayan gazete ve dergiler için değil; aslında herkesin gerçekleri öğrenme ve haber alma hakkına aykırı olan bu yönetmelik Anayasa'nın temel ilkelerine aykırıdır. (Fİ/HK)