“Nerede staj yapıyordun sen?”
“ bianet’te”
“Diyanet mi?”
“ b, b, bianet!” şeklinde diyaloglara maruz kalarak bitirdim stajımı. Bir hafta gecikmeli olarak yazmaya başladığım staj yazımı içime sinmeye sinmeye yazıyorum. Neyi, nereye, ne zaman koymam gerekiyor bilmiyorum sanırım. İlk gün Tophane’de kaybola kaybola bulduğum bianet’e ve her gün farklı semtlerini keşfettiğim İstanbul’a veda yazısı mı? Hayır, bence değil.
İletişim fakültelerinde derslerde okutulması gereken ve medya sektöründe özellikle yerel medyaya rehber olacak nitelikte bia kitaplarından elime geçenleri okumuş, Sevda Alankuş’un fakültemizde gerçekleştirdiği konferanstan sonra da staja ve OHO’ya başvurma kararımı netleştirmiştim.
Öncesinde yerel de dahil olmak üzere bazı kurumlarda belli sürelerde çalıştım veya gönüllü haber paylaşımları yaptım. Aralık ayının ikinci haftasında Sur’da sokağa çıkma yasağı ile ilgili yazdığım yazı ve fotoğraflar bianet’te yayınlanan ilk özel haberim oldu. Ardından devamı da geldi. Staj başvurusu yaptım ancak kabul edilmedim. Haluk Abi’ye “ Eğer beni almazsanız çadırımı alıp bianet önünde eylem yaparım” diye söyleniyordum. Haluk Abi’nin “Biri gelmekten vazgeçmiş tarihler senin için de uygunsa gel” demesi benim için alınabilecek en güzel haberlerden biriydi.
Hem bilmediğim bir şehri, hem İstanbul medyasını öğrenmeye çalıştığım staj süresinin ikinci gününde Özgür Gündem Gazetesi’ne baskın yapıldı. Ofis İMC muhabiri Gülfem Karataş’ın çığlıklarıyla şok olmuştu. Sonrasında Özgür Gündem Gazetesi’nin önüne gittik. Özgür Gündem’in kapatılmasına rağmen Atılım özel sayısıyla dört sayfalık gazetesini bianet’te okudum. Daha sonra özel sayı da yasaklandı.
Aslı Erdoğan gözaltındayken arkadaşları ve edebiyatçıların imza kampanyası başlattığı basın açıklaması haberini takip ettim. Aslı Erdoğan’ın annesi; “Aslı her zaman çok yalnız olduğunu söylerdi ama ben bugün görüyorum ki Aslı yalnız değil” dedi. Ve Aslı Erdoğan tutuklandı. Ardından Necmiye Alpay. Binlerce öğretmen, memur akademisyen, tiyatrocu işten atılmıştı. Önümüze binlerce ismin yer aldığı listeler düşüyordu. Stajyer arkadaşım Ulaş ile oturup saydığımız akademisyen sayılarını ayıklarken kafam karıştı. Atılan Barış Akademisyenleri’yle görüşüp bianet’te haberleştirdik.
Kendimi gelir gelmez adliye koridorlarında bulmuştum. Cumartesi Anneleri’ni her zaman takip etmek istemiştim, yıllardır Galatasaray Lisesi önünde toplanan insanların sabrına, yakınlardan gelecek en ufak bir haberin önemine birebir tanık olmak istiyordum. Cumartesi Anneleri’ni bianet için takip ettim.
Abdullah Öcalan ile görüşme yapılması için açlık grevine giren sanatçılarla konuştum. Arkadaşları gözaltına alınan ve açlık grevine giren SGDF’lileri Ulaş’la izledik. Zeyno Pekünlü ile içime sinen ve Çiçek’in editlediği bir röportaj yaptım. İptal edilen Çanakkale Bienali’nin genel sanat yönetmenliğinden istifa eden Beral Madra ile görüştüm. Ve hayata veda eden Vedat Türkali’nin cenazesini Elif’in hızına yetişmeye çalışarak bianet’te takip ettim.
Tüm bu karabasan gibi çöken gündemin içinde Ekin, “Biraz doğa haberleri yap” diyerek farklı alanları da görmem için uğraştı.
Nilay’ın yazdığım haberleri editlerken yaptığı uyarılar daha sonra ofis içinde derse dönüştü. Nilay’ı yordum ama gördüğüm en tatlı editör. İngilizce editörleri Deniz ile Tamer bana Türkçedeki ayrımları anlattı. Beyza ve Elif ile iş yoğunluğunun ve İstanbul trafiğinin içinde haberlere yetişmeye çalıştık. Ayça’nın Suriye, IŞİD ve ÖSO ile ilgili yazdığı haberlerin hepsini okuyup neler olduğunu anlamaya çalıştım.
Ceyda ve Korcan’ın infografik, excel, photoshop gibi konularda ki yardımları için teşekkür ederim. Çok güzel fotoğraflarımı çeken Yüce’ye, tatilden dönmesini gözlediğim birkaç günlüğüne yol arkadaşlığı yaptığımız Çiçek’e, Kürtçe öğrenmeye teşvik etmeye çalışan Yusuf ve Murat’a, Reyhan’a, stajyer arkadaşlarım Patrick ve Ulaş’a, haberlerimde gördüğü eksiklikleri hatırlatan Nadire Mater’e teşekkür ederim. Ve tabii ki patron Haluk, bu bir veda yazısı değildir. Sandalyemi çekip yanına oturmasam da sanırım yakandan düşmeyeceğim; elimde “caps” yapacak birkaç fotoğraf daha olsaydı keşke. Evren, bana istediğim her kitabı getirdiğin, sohbetlerin, verdiğin önem ve değer için çok teşekkür ederim. Yine biri için bir şeyi halletmeye çalışırken, “Nasıl bu kadar iyi olabiliyor” diye bir sorgulamışlığım da var.
Teşekkürlerin yanı sıra aslında bianet’ten sonra nerede çalışırsam çalışayım mutlu olamayacağımı düşünüyorum. Çalışma koşulları, çalışanların sendikalı olması gibi birçok şeyi diğer kurumların da örnek alması gerektiğini düşünüyorum. Ama bu hiç gerçekleşmeyecek bir düşünce. Her alandan insanların uğradığı hak gasplarını aktaran gazeteciler kendi güçsüzlüğünü hiçbir zaman göremedi. Ana akım ve alternatif medyanın kendi içinde ayrı ayrı sıkıntıları varken bianet iç dinamiğini düzene oturtmuş ve okul haline gelmiş. bianet’te stajyer olmak elbette şans ama maalesef bianet koşullarında başka kurum yok. Bunu bile bile, sektörde nasıl yer bulacağını düşünen bianet mezunu olarak yalnız olmasam gerek. (HY/YY)