Sonlar beni oldum olası hüzünlendirmiştir. Stajımın sonu yaklaşırken hissettiğim şey de uçsuz bucaksız bir bilinmezliğe eşdeğer hüzün.
bianet'te, genelde güçlük çektiğim uyum sağlama sürecini çok kısa sürede atlattım. Bu konuda staja başladığım gün habere gitmem ve içten bir şekilde burada olmayı istemem sanırım çok etkili oldu.
İlk gün tecrübemde Rüya Yüksel'le Adalet Sarayı'na gittik. Grup Yorum üyelerinin gözaltında işkence gördüklerine ilişkin haberler medyada yer almıştı ve avukatları bir basın açıklaması yapacaktı. Düşündüren ve kızgınlığa sürükleyen etkili açıklamadan sonra ofise döndük ve hızlı bir şekilde haberi yazdık. Sonraki günler ve haftaların ise nasıl geçtiğini anlayamadım.
Esas olarak bianet'teki stajımda erkek şiddeti üzerine yoğunlaşmayı arzu ediyordum ancak kadın hakları editörü Çiçek Tahaoğlu'nun benim staja başlamam sırasında tatilde olması ve o döndüğünde de başka haberlerle, deşifrelerle uğraşmam ve biraz da çekingenlik yanına gitmeme engel oldu.
"Bir şeyler değişir mi?", "Yeni bir dünya düzeni yaratılabilir mi?", "Adalet yerini bulur mu?" sorularının cevaplarına dair hep umut barındırmak istedim bu bünyede.
İnsanların, yaratılanı yaratandan ötürü değil insanı sadece insan olduğu için sevebilmesini, en önemlisi sevmek zorunda olmasa bile saygı duyabilmesini istemek zorunda kalmak hep acı verici oldu benim için.
Hayal kırıklıkları bazen kendimden bile kaçmayı isteyecek kadar büyük oldu. Medyanın bu kötümserlikte büyük payı olduğunu söylemeliyim. Ancak bianet benim için hep umut ışığının sönmesine göz yummama ramak kaldığında etkisini gösterdi.
Irkçılık, nefret söylemleri, insanların cinsel yönelimleri sebebiyle ayrımcılığa uğraması, kadınların evde aile şiddetine, işyerinde tacize ve mobbing'e uğraması, toplu tecavüzler, insanlık dışı koşullarda çalıştırılan işçiler, yapay kampanyalarla sömürülen, evlerine kapanmak zorunda bırakılan, neredeyse yok sayılan fiziksel engelliler ve bilmediğimiz, görmediğimiz, duymadığımız binlerce kötülük...
En tehlikelisi ise insanlardaki umutsuzluk ve beraberinde getirdiği kabulleniş... Umutlar bir ev sahibi olmanın, otomobil satın almanın, yoktan var edilen sözde ihtiyaçları karşılayabilmenin ötesine geçmediği müddetçe sahte olduklarını fark etmediğimiz tebessümler olacak yüzümüzde sadece.
Güzel gelişmeler yok değil ama yukarıda birkaçına değindiğim sonsuz kötülük arasında kaybolup gidiyor. bianet'in sadece mağdurların değil, mağduriyet sonrası verdiği mücadeleyi kazanan insanların hikâyelerini de yansıtması işte bu açıdan önemli.
Bazen hiçbir şey değişmeyecek derken, sokakta üşüyen bir köpeğin üstüne şalını örtmek için annesinden izin alan bir kızın köpeğin yanına sokuluşu ve köpeğin ona minnetle bakışını görmek bile yeterlidir umutlanmak için.
Yılmadan çabalamak gerektiği kesin. İnsandan vazgeçtiğimiz anda yaşamanın anlamı kalmaz. İnsanları sağduyulu olmaya ve empati kurmaya ısrarla davet etmekten vazgeçmemeliyiz. Tıpkı bianet ekibinin yaptığı gibi...
Değerli "gardaş" Haluk Kalafat'a hata yapmaktan ölesiye korkan kişiliğim nedeniyle girdiğim panik girdapları sırasında beni sakinleştirdiği için çok teşekkür ediyorum. Kendisini tanıdığım için çok şanslıyım. Erol Önderoğlu ve Yüce Yöney'e de verdiği fikirlerle yeni bir sorgulama biçimi geliştirmeme yaptıkları katkılar için teşekkür ediyorum.
"İnsanların" kaderlerini tayin etme hakkını kötü yönde kullanmadıkları bir gelecekte buluşmak dileğiyle... (TAA/YY)