"Hocanız olarak değil, bir abiniz olarak olarak konuşuyorum sizinle; ülkenizi gezin Doğu’ya, Karadeniz’e gidin size çok daha fazla şey katacaktır.”
Bu cümleleri Siyaset Bilimi departmanından çok değer verdiğimiz bir hocamız yazın çalışıp çalışmama konusunda akıl almak için yanına gittiğimizde söylemişti. Hem devlet hem vakıf üniversitelerinde “kariyer günlerinin”, “firmaların tanıtım stantlarının”; üniversitelerin verdiği eğitimden daha çok konuşulduğu bir ortamda bu cümleleri kendi hocamızdan duymak bizi gerçekten çok sevindirmişti. Sadece meslek kaygısıyla bir yerde çalışmaktansa kendi değer verdiğimiz şeyleri yaşayarak deneyimlememiz için bunu söylediğine inanıyorum. Ben de büyük ölçüde bu konuşmanın etkisiyle yazın staj yapma fikrini iyice askıya almıştım.
Bianet ise üniversiteye başladığım andan itibaren; kadın, çocuk, azınlık haklarına dair yaptığı haberlerle ve sergilediği duruşla – ki bu duruşun adının ‘hak odaklı gazetecilik’ olduğunu hediye ettikleri kitapla öğrendim (hak haberciliği) – her zaman benim için farklı bir yere sahip oldu. Bunun için de bir şans eseri bianet’te “online stajyerlik” yapmış bir arkadaşın yazısını okuduktan sonra bianet’in İngilizce editörü Barış Mumyakmaz’a mail atmaya karar vermem çok uzun sürmedi.
Barış aynı zamanda online stajyerlik çalışmasının da fikir babası. Bu fikri; daha çok evi gazeteye uzak olan veya başka sebeplerden dolayı ofise gelme imkanı olmayanlar için geliştirmiş; aslına sadık kalarak söylersek bu uygulamaya “home office” de diyebiliriz. bianet’in Çukurcuma’daki ofisi evime oldukça uzak olduğu için ben de bir ay önce online staja başladım. Barış’ın gmail adresinden gönderdiği haberleri İngilizceye çevirip aynı hesap üzerinden ona yolluyordum ve o da düzeltmeleri yapıp gazetenin İngilizce sayfasında yayınlıyordu. Daha sonra siyaset bilimi metinlerinde kullandığımız İngilizce ile haber yaparken kullanılan dilin birbirinden farklı olduğunu gördüm ve haftanın birkaç günü de olsa ofise gitmeye karar verdim. Ne bianet’in ne de Barış’ın çalışma düzenimiz konusunda dayatmacı olmayışı, çalışırken birçok konuda esneklik payı bırakması; rahat bir staj dönemi geçirmemi sağladı.
Ufak bir dip not olarak belirtmek isterim ki başka yerlerde getir götür işleriyle başlayıp ne öğrendiğini bilemeden biten staj dönemi benim için Barış’ın, Evren’in ısmarladığı Türk kahvelerinin güzelliğiyle geçti. En güzel yanlarından biri de her gün memleketimden bir başka insan manzarasına bu kadar yakından tanıklık etmek oldu.
Yazının başında hocamızla aramızda geçen konuşmaya yer vermemin sebebi de buydu. Sanırım bir yerde, Soma’daki maden işçilerinden, Artvin’deki HES inşaatına karşı dereleri için direnen kadınlara kadar yaptığım her haber çevirisinde kendimi Türkiye’yi adımlarken buldum. Hele bir de haberin başında “onları biraz rahatsız edeceğiz” denildiyse, o işten aldığım keyfi sizlere anlatamam.
Prof. Jean Paul Van Bendegem’in dediği gibi: “Herkes aynı yöne bakıyor olsa bile, bizim farklı bir tarafa baktığımızdan emin olabilirsiniz. Tamam bu diğerleri için çok da iyi değil ama birilerinin de başbelası olması lazım. ”
Eğer bianet’te geçen günlerim hakkındaki bu yazıyı bir neticeye bağlamam gerekirse, insan hakları odaklı haber yapan, benim bölümümde kullanmayı sevdiğimiz haliyle “minority voices” yani azınlık olarak kalmış grupların da sesini duyurmasını sağlayan insanlar arasında çalışmak benim için çok özel bir tecrübe oldu. Kullandığı dil haritasından yola çıkarak toplumu yeniden anlatan Barış’a verdiği emekten dolayı yürekten teşekkür ederim. Ve gösterdikleri samimiyetten dolayı tüm bianet çalışanlarına… (GA/HK)