Her sabah günlük yayın yapan birçok gazete gelir bianet toplantı odasına, göz atarım tek tek. Gündelik siyasetin samimiyetsiz halleri ve ne olursa olsun beni ilgilendirmeyecek olması, bir politikacının gereksiz demeçleri, ırkçılık, nefret söylemleri, cinsel yönelimleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayanlar, kadın cinayetleri, iş cinayetleri, taciz, tecavüz haberleri…
Ve tüm bunlara karşın eleştirel bir bakışla haber üretmeye çalışan bianet’in haber anlayışı, tüm öteki olma hallerine dokunmaya çalışan bir iletişim ağı.
bianet’te staja başlarken aslında benim kendimi hazırladığım döngü şuydu: Bildiğimiz sabah dokuz akşam altı çalışma düzenine ayak uydurmayı göze alarak başladım. Bu çalışma süreci de bir süre devam etti, bugün bitiyor. İlk başladığım günlerde ne yapacağımı ve hangi konulara odaklanacağımı az çok biliyordum ancak haber kaynağına erişmekte güçlük yaşıyordum. Bu yüzden uzun bir süre bianet çalışanlarının ağzından çıkan türlü haber kaynaklarını havada kaparak, neyin haber olup, olamayacağı hakkında az çok bilgi sahibi oldum. Öyle ki benim de haber kaynaklarım olmaya başlamış, hatta bir süre sonra haber kaynaklarım arasında eleme bile yapmaya başlamıştım.
Anaakım medyanın dışında başka bir habercilik anlayışını, kadın odaklı, çocuk odaklı, hak haberciliği yapmaya gayret gösteren; çoğu kentin karşısında, yani Kadıköy’de oturan çalışanlar vardı burada.
“Kentin karşısında olma hali” vardı bianet’te. İstanbul’da kalalı çok uzun bir süre olmamasına karşın kentin karşısında farklı bir düzen olduğunun ayırdına varmak güç değil. Bir süre sonra gerçekten karşının insanı olduklarını anladım. Neredeyse tüm öteki olma hallerinin sesi olmaya çalışıyordu bianet, biraz da bu yüzden sevdim bu stajı.
Staj günleri, mesleki bir kimlik arayışı sürecinde geçip gidiyordu. Bundan yedi -sekiz yıl sonra başıma neler geleceğinin ufak bir deneme sürecini yaşıyordum. Babamız işçi, anamız ev işçisi. Orta halli bir aileden gelen insanlar olarak, büyük paralarda da gözümüz yoksa yedi-sekiz yıl sonra uymak zorunda olacağım bir çalışma yaşamının bir deneme sürecini yaşıyordum.
Çalışma arkadaşlarının arasında, anaakım medyanın haberlerinden sıkılmış ve bunlara benim gibi ağız dolusu küfür edebilen, babam gibi kredi kartı borçlarından sıkılmış, annem gibi eve gittiğinde kadın olmasından kaynaklı ona yüklenen binlerce sorumluluk ve beklentilerin hepsine bir tekme atıp değiştirmek isteyen, güzel insanlar vardı.
Yüce ve Ekin’in ses tonlarını, Ayça’ nın seslerini ve nidalarını, Nilay’ın bitmek bilmeyen onaylama “hı hı”larını uzun bir süre unutmayacağım. bianet’te haber girerken herkes gündemin ilk sırasına gireceği haberi belirtir bu yüzden ses tonları epey yer etti bende.
Bir de gıcırdayan parkeler. Sanki hepsinin sıkıntıları ayaklarından süzülmüştü parkelere bu yüzden kulağı tırmalar bir şekilde her gün ben de gıcırdatmaya alışmıştım.
Velhasılı kelam, bianet’te bulunmak, başka bir medya ağını örmeye çalışan insanların arasında olmak, hak odaklı haberciliği, anaakımın bir alternatifi olmaya gayret eden insanların hepsine selam.
Derken bir ses, Ayça: Gündemdeyim! (MÖ/AS)