"Beyoğlu kimin oğlu?" şarkısı fonda çaladursun, 45 mahalleden ve yaklaşık 225 bin yerleşik nüfustan oluşan Beyoğlu, mega kent İstanbul'un eğlence, kültür ve iş merkezi sayılıyor, sadece İstiklal Caddesi'ni günde birkaç milyon insan yürüyor.
Demografik özellikleri de Beyoğlu'nu İstanbul'un diğer yüzlerinden ayırıyor. Kalburüstünden entelijansiyaya, kenar mahallelerinde Kürtlere, Romanlara, Konstantinapolis'den bu yana gayri müslümlere, günümüzde mültecilere de ev sahipliği yapan Beyoğlu'nda, hal böyle olunca beklenecek hizmet de çeşitleniyor.
Şuanda AKP'li Ahmet Misbah Demircan'ın yürüttüğü Belediye Başkanlığı görevine adaylığını açıklayanlar içinde CHP'den Mustafa Dolu, DSP'den Banu Dalaman var. AKP "Demircan'la yola devam" dedi.
Ancak Beyoğlu'nda bir başka kadın aday daha var: Ülfet Taylı. O feministlerin bağımsız adayı... Seçim İçin Feminist Kolektif bu seçimlerde feminizmin yerel politikalarını bağımsız bir aday çıkararak ortaya koyacak.
29 Mart'ta yapılacak yerel seçimler öncesi Taylı'yla Beyoğlu'nu, yerel yönetimlerin cinsiyet körlüğünü ve hepsinden önemlisi "feministim" diyen bir belediye başkanının neler yapabileceğini konuştuk.
Adaylığı belli olduğundan beri Taylı her gün kadınlarla buluşup toplantı yapıyor ve sıkı bir çalışma içinde. Kolektif feminist hareketin ilk kez yerel yönetimde aday çıkarması da o adayın kendisi olması da Taylı'ya heyecan veriyor.
"Peki kimdir Ülfet Taylı?" Taylı kendini anlatıyor.
"'80 öncesinde sosyalist politika yapıyordum. ODTÜ'de başladım, metalürji mühendisliği okurken. Daha sonra Ankara Üniversitesi'nde İletişim Fakültesi'ni bitirdim. '80'lerin sonunda feminist harekete dahil oldum. İstanbul Üniversitesi'nde tez konum da kadınlar arası güç ilişkileriyle alakalıydı. Hayatımı yazarak kazanmaya çalışıyorum. Aynı zamanda Mor Çatı'nın kuruluşundan bu yana gönüllüsüyüm. Bir erkek çocuk annesiyim."
Bir kere her şeyden önce yıllardır alıştığımız hali vakti yerinde, "göreve talibim" diyip kendini ballandıra ballandıra anlatan bıyıklı belediye başkanı adayı ezberimizi bozuyor Taylı...
O denizi olmayan şehirlere deniz götüreceğini vaat eden, kömürle makarnayla altınla oy isteyen adaylardan farklı olduğu için bu kez biz "merakla" soruyoruz:
Yerel yönetimlerde yurttaşın ihtiyaçları değişkenlik gösteriyor. Beyoğlu ise zor bir bölge. Beyoğlu'nda yurttaşa ve feminist olduğunuza göre kadınlara ne vaat ediyorsunuz?
" Tarihten bu yana Rum, Ermeni, günümüzde Kürt vs. herşeyden önce çokkültürlü bir yer. Ayrıca kadın örgütleri de yoğunlukla burada. Bu bizim avantajımız sayılır. Burada yaşıyor, çalışıyor, mücadele ediyor ve Beyoğlu Belediyesi'nin ne tür uygulamaları olduğuna yakından şahitlik ediyoruz. Feminizm varolanı eleştirmekle işe başlar."
Taylı'ya göre kentin diğer bölgelerinde olduğu gibi Beyoğlu'nda da cinsiyet körü bir hizmet anlayışı var.
Taylı birkaç örnek veriyor:
"Kadınlar hizmet alan bile değil, yardım alan olarak görülüyor belediyeler tarafından. Belediyenin kursları seksizmi yeniden üretiyor. Zarafet ve görgü kuralı kursu yapılmış, dikiş nakış kursu var. Bizim perspektifimiz eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik."
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı çalışanlarına Beyoğlu Kaymakamlığı'nın finans aktarımını kesmesinin üzerinden henüz bir ay geçti. Taylı da o vakfın gönüllüsüydü. "Sığınak" tecrübesini yakından bilen, engelleri şahsen yaşayan feminist bir yönetici aday olarak elbette sığınak meselesi üzerine söyleyecekleri var.
"Nüfusu 50 bini aşan belediyelere sığınak açma yükümlülüğü getiren yasal mevzuata sahip olduğumuz halde bu iş belediyelerin inisiyatifine bırakılıyor, devlet belediyeleri sığınak açmaya zorlayacak uygulamalara gitmiyor. Sığınak sayısı çok az. Var olanlar feminist yöntemler doğrultusunda yürütülmüyor. Şaşırtıcı uygulamalarla karşılaşıyorsunuz. Çünkü kadınlar değil, aile güçlendirilmeye çalışılıyor."
Yani sormaya gerek bile yok Taylı Beyoğlu'nun belediye başkanı olursa şiddete uğrayan kadınların kendilerini güvende hissedeceği, hayata tek başına katılmak için güçleneceği sığınakları da olacak.
Feminist Taylı sığınakların kadın bakış açısıyla, feminizmle işlemesi gerektiğinin altını çiziyor. "Üstelik kategorize dilmeli" diyor, "Sadece kadın değil, yaşlı kadın, genç kadın, sokakta yaşayan kadınların ayrı ayrı sığınakları olmalı."
Güvenlik konusuna gelmişken Türkiye'nin her yerinde kadına yönelik şiddet artıyor. Cinsel saldırılar bu şiddetin büyük bölümünü oluşturuyor. Beyoğlu'da tacizin en görünür olduğu yerlerden biri. Tacize karşı mor iğneleri dağıtan feministlerden biri olarak:
Taylı iş başına gelirse Beyoğlu'nda kadınlar geceleri sokaklarda korkmadan yürüyebilirler mi?
"Mor iğneyle sembolik bir farkındalık yarattık. Ancak bu farkındalığı yükseltmek için belediye imkanları kullanılır ve kampanyalar düzenlenirse etkisi çok daha büyük olur."
Artık bu noktada iki kadın gülümseyerek, gözlerimiz parlayarak yıllardır hayalini kurduğumuz şeylerden bahsediyoruz.
"Çok şey olur. Geceler de sokaklar da en azından Beyoğlu'nda bizim olur."
Cinsiyetçi geleneksel roller Seçim için Feminist Kolektif'in gündeminde. Şimdilerde yaşlı, çocuk, engelli bakım evlerinin bir belediye hizmeti olması gerekirken bu işi belediyelerin hizmeti olması gerektiğini bilmeyen yok. Ama belediyeler bu işi de kadınların sırtına yüklüyor.
Taylı erkeklere çocuk bakım kursu vermekten bahsediyor mesela bu cinsiyetçi rolleri kırmaya yönelik.
Beyoğlu'nun sorunlarından biri de kentsel dönüşüm. Projelerle yıkılıp yeniden yapılacak hatta yerlilerini yerinden edecek semtlerden biri de Romanların, Rumların, Kürtlerin, Ermenilerin, transseksüellerin iç içe yaşadığı Tarlabaşı.
Taylı'nın sözü net:
"Dönüştürülecekse kentler içinde yaşayanlara sorulmalı, sermayenin değil onların çıkarları gözetilmeli."
Bir de Beyoğlu'nun ışıltılı neon lambaları altında, eğlence sektöründe istihdam edilen seks işçileri, travesitileri, transseksüelleri, müzisyen, konsomatris kadınları var.
Sahi onlara özel bir yerel politika mümkün mü?
"Gey ve lezbiyenlerin cinsel yönelimlerini özgürce ifade edebilecekleri, transseksüel ve travestilerin zorunlu seks işçisi olmayacakları, can güvenliği endişesi yaşamayacakları bir Beyoğlu istediğimiz. Eğlence sektöründe çalışan kadınların sorunları ise daha çok dile getirilmeli" diyen Taylı'nın en azından bu sektörde çalışan insanları örgütlenmeye teşvik edici bir hizmet anlayışı sunacağını anlamış bulunuyoruz.
Ulaşım başka bir sorun. İstanbul'u yönetmeye talip adaylar nasıl da yeni yollar yapacaklarından, 3. köprülerin çözüm olacağından bahsederken Taylı kadınları da düşünüyor.
"Ulaşım pahalı olduğu için kadının ulaşım hakkı, hatta hizmetlere ulaşımı elinden alınıyor. Temel hizmetler ücretsiz olmalı. Kimi ülkelerde örneğin otobüsler kadınları geç saatlerde durak olmasa bile gideceği yerde indirebiliyor. Diğer yandan çocuğuyla ulaşım araçlarını kullanan kadınlar zorluk çekiyor. Bütün bunları kadınlar açısından gözden geçirmek, yeniden tasarlayıp düzenlemek mümkün."
Erkeklere hizmet yok mu?
"Olmaz mı? (Gülüyor) biz, işçilerden, Kürtlerden, eşcinsellerden, tüm ezilenlerden yana bir Beyoğlu, bir kent, bir dünya istiyoruz."
Yarışa DSP'den başka bir kadın aday da katıldı. Türkiye ölçeğinde yerel yönetimlerde kadın temsiliyeti yüzde 1 bile değilken aynı bölgeden iki kadın aday var. Feminist kadın adayla kadın aday arasındaki fark nedir?
Yerel yönetimlerde kadın sayısının muhakak artması gerektiğini savunan Taylı feminizmin özne olarak ortaya konmasınınsa bambaşka olduğunu düşünüyor.
"Kadınlar parti içinde de kuşkusuz yönetim kademelerine gelebilmek konusunda dirençle karşılaşıyorlar. Partilerde erkek egemenliği söz konusu. Biz ise politikalarımızı bağımsız olarak kolektif belirliyoruz. Sırf bu nedenle bile kadın belediye başkanı değil de feminist kadın belediye başkanı olursa durum farklı olacaktır."
Yerel seçimlerde toplumsal muhalefeti oluşturan bileşenlerin yerel yönetimlere güç birliği yaparak katılacağını hatırlattığımız Taylı'ya niçin solda ortak platformla hareket etmediklerini de yeri gelmişken soruyoruz.
"Bu seçimlerde kendi kurtuluşumuzun öznesi olduğumuzu, kadın dayanışması ile bunu öreceğimizi ortaya koyabilmek için feminist bir aday çıkarıyoruz biz. Alıştığımız biçimlerde politik metinlerde kadınlara ilişkin alt başlıklar olur. Bu kez bunu istemiyoruz. Bağımsız feminist söylemin gölgelenmemesini istiyoruz. Bu feministlerin kendi politikalarını çok daha güçlü ifade edebilecekleri, nasıl hayata geçirebileceklerini tartışacakları bir süreç. İlk kez feminist bir belediye başkan adaylığı söz konusu. Bu durumda gerçekten feminizmi benimseyen, feministleri politik bir özne olarak gören platformların da bunu desteklemeleri gerekir."
Taylı karma örgütlerden feminist kadınların oylarını nasıl kullanacağına ilişkinse "Bu onların seçimi. Bu kampanyanın karma örgütlerde yer alan kadınlar açısından da güçlendirici olacağını düşünüyorum" diyor.
Aynı zamanda feminist bir yerel yöneticinin hangi harekette olursa olsun bütün kadınları güçlendireceğini düşünüyor.
Almanya'da eşcinsel belediye başkanının o bölgede nasıl pozitif ayrımcılık uygulayarak yaptığı değişimlere bir iş gezisinde kısmen şahit olduktan sonra Taylı'nın anlattıkları masal gibi gelmiyor bana.
Düşündükçe umutlanıyorum.
BeyOğlu'nda bir feminist belediye başkanı, Beyoğlu Cumhuriyetinde her gün 8 Mart, her yer mor...
Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçesi, kadın odaklı hizmet veren bir belediye. Kadınların erkeklerle yan yana saldırıya uğramadan gezdiği İstiklal Caddesi... Daha neler neler...
29 Mart'ın ertesini düşlemek her açıdan çok güzel. Ama öncesi için Taylı'yı dinliyoruz.
"Merkezi yönetimden yerel yönetimlere baskı var. Diğer yandan kadınlara ayrılmayan bütçe savaşa, sermayenin çıkarlarına ayrılıyor. Bizim feminist sözümüz var. Feminist politikaların altını çizmek istiyoruz. Yaşamı bu politikayla yeniden kurmak istiyoruz."
Taylı'yı aday çıkaran seçim kolektifi de çağırıyor:
"Tüm kadınlar, Beyoğlu’nun ezilen, sömürülen, cinsiyetçi baskılarla bunalan tüm sakinleri, bir araya gelelim. Kendi kentimizi biz yaratalım…yaşadığımız mekanı, kenti, dünyayı değiştirmek istiyoruz! Geceleri, sokakları, meydanları istiyoruz." (EZÖ)