Fotoğraf: İsmail Arı/BirGün
Rant cenneti İstanbul 'un başka birçok semtinde olduğu gibi Beykoz'da da kentsel dönüşüm adı altında "rant için kanun tanımam, yağmalarım" rezilliği yaşandı.
Tozkoparan, Fikirtepe, Fetihtepe, Kızıltepe, Elmalıkent, Çubuklu'daki gibi Beykoz Tokatköy'de de insanların barınma hakları kanun hak tanınmadan ellerinden alınmaya çalışılıyor.
Bu insanların yaşadıkları zulüm ve yaptıkları direniş de "Yeni Türkiye" nin en canlı resmi!
Diğer yanda, bu şehrin "Her şey çok güzel olacak!" diye diye kan ter içinde dolaşan belediye başkanının, bu "çökme" hikâyelerindeki derin sessizliği ise tam bir suç ortaklığı!
"Rantsal dönüşüm" denen şeyin en canlı, en acımasız örneği şu an dede ocağım Beykoz'da yaşanıyor. Bir asırdır orada yaşayan ailemin evi, yurdu gaspla ele geçirilmeye çalışılıyor.
Halk muhatap alınmıyor
Bir asır önce devletinin önerdiği yurt edinme modeli esasıyla devletiyle kontrat yapmış göçmen dedelerim, devletin sunduğu arazi için kirasını ödemiş (ecri misil), ev yapmış, belediye ruhsatını almış, tüm alt yapı imkânlarını elde etmiş, vergisini ödemiş, yine devletinin sunduğu "tapu tahsis belgesi"yle varlığını tescillemiş, ailesini kurmuş, yerleşmiş ve sonrasında her hükümet döneminde ısrarla yinelenen "tapu vaadi" ile nesiller boyu burada yaşamaya devam etmiş.
Devletine güvenmekten vazgeçmedigi için, "imar affı/barışı" ,"2B" benzeri çıkan tüm kanunlara uyup devleti ne dediyse yine dişinden tırnağından artırıp bunların da bedelini ödemiş.
Buna rağmen ailem ve onlar gibi burada yaşamaya devam eden insanların belgelerde açıkça görülen, kazanılmış haklarını elinden alacak "rant-çökme planları"nın hızlıca devreye sokulduğuna üzüntü ve acı ile şahit oluyoruz.
Hatta bugün bu plana karşı çıkan 300 haneye "Siz işgâlcisiniz!" denerek terörist muamelesi yapılıyor.
Sabahın 5'inde tomalarla, gaz bombasıyla, plastik mermiyle sadece yasal hakkını arayan bu insanlara saldırıldı. Tehditle, elektriği ve suyu kesilip mahkeme süreci bitmeden, somut ve yasal dayanağı olduğu hâlde evleri başlarına yıkılan bu insanların tek istediği, bir biçimde muhatap alınmaktı.
Bırakın muhatap alınmayı, sözde güvenli, yeni yaşam alanları yapmak için çırpınan (!) ilçe belediye başkanı- daha çok yoksulluktan kaynaklı olması muhtemel- halkın ağız kokusundan rahatsız olduğunu yüzlerine haykıracak kadar da halktan uzak ve kibirli.
20 kişiye ters kelepçeli gözaltı
Şu günlerde , benim aile hikâyem ile benzeşen 660 haneyi tamamen dayatmayla yerinden yurdundan sökmeye çalışıyorlar. Hak sahipleriyle ortak bir toplantı yapıp proje ve bunun uygulama şartları konuşulmadan, hukuksal kazanımların teminatı verilmeden kış ortasında gönderilen bir tebligatla insanlara, "ya bu rantsal dönüşüme imza atarsınız ya da hiçbir hakkınız kalmaz" demek şantaj değil de nedir?
Korkuyla rantsal dönüşüme evet diyen 300 hanenin elinde kalan tek şey, tek taraflı imzalanmış bir muvafakatname ile aylık 1500 TL'lik kira yardımı.
İmza atmayıp sadece hak arayışında olan diğer 300 hane ise maalesef şu an her türlü zorbalığın muhatabı. Evini, barınma hakkını savundu diye 20 kişi ters kelepçeyle göz altına alındı.
Tamamı dar gelirli, asgari ücretle ya da emekli maaşıyla geçimini sağlamaya çalışan bu insanlara ucu açık belgelerle, iki tarafı da bağlayacak hiçbir resmî sözleşme olmadan ev sahibi olacağı söyleniyor (geçmişteki tapu vaatleri gibi). Üstelik yapılacağı söylenen yeni evlerin ne yeri belli ne de bedeli.
Beykoz, İstanbul'da mahalle kültürünün, komşuluk ilişkilerinin en sıcak yaşandığı yerlerden biriyken insanlar hain bir planla karşı karşıya getirildi.
Önce fabrikalarımız elimizden gitti: kundura, cam, rakı. Sonra da fabrikaların beslediği küçük atölyeler... İşsizlik ve yoksullukla başlarını soktukları evlerde yaşamaya çalışan bu halkın evini de başına yıkmak mıdır kentsel dönüşüm?
Burada yapılan her evin inşasında çoluk çocuk tüm aile bireylerinin emeği, alın teri ve mahalle dayanışmasının izleri vardır. Mesela bizim evin tuğlasını ilkokul arkadaşlarımla kamyondan inşaata ellerimizle tek tek taşımıştık.
Bahçesine diktiğimiz her ağacın meyvesinde, bahçede pişen, dumanı tüten her yemekte komşuluk hakkı ve paylaşımı vardı. Bu hunharca saldırı en çok da geçmişten gelen bu dayanışma, paylaşma ruhununa olan tahammülsüzlükten. Yoksa hakları için yasalar çerçevesinde mücadele eden insanlara bu zulüm reva mı?
Güç kullanılarak, zorbalıkla, tehditle fakirden alıp zengine verilme şeklinde yapılmaya çalışılan bu proje, kentsel dönüşüm değil, "rantsal dönüşüm" dür.
Esas dönüşüm, hak-adalet için verilen mücadelede, dayanışma ve halkın gücüyle olacak.
(ŞGB/EMK)