“Beşiktaş, Türkiye’nin en çok şampiyonluk kazanan, en fazla taraftara sahip, medyada en çok destekçisi olan kulübü değildir. Avrupa kupalarında birkaç belli maç dışında büyük başarıları yoktur ve hiçbir zaman istikrarlı bir zafer abidesi olmamıştır. Beşiktaş’ı tutmak tamamen başarıya, galibiyet ve şampiyonluklara odaklanmış taraftar profili için pek uygun değildir aslında. Neden Beşiktaşlı olunur peki? Bir taraftardan çok daha fazlası olmaktır Beşiktaşlı olmak. Bir kere, adaletli ve dürüst iseniz, çalışkan, cesur, azimli ve inançlı iseniz, asla vazgeçmeden mücadele ediyorsanız, rakiplerinize saygı duyuyorsanız, centilmenseniz, hak ederek kazananı destekliyorsanız, tevazuyu asla elden bırakmıyor ve kibirden uzak duruyorsanız, insanlar arasında ırk, dil, din, renk, mevki, cinsiyet ayrımı gözetmiyorsanız, emeğin ve alın terinin değerini biliyorsanız, toplumsal sorunlara duyarlıysanız, haksızın karşısında, mazlumun yanındaysanız Beşiktaşlısınız demektir.”
“Beşiktaşlı olmayı” bu kadar iyi özetleyen başka bir ifade olamaz sanırım. Beşiktaş Kongre Üyesi ve 100. Yıl Beşiktaşlılar Derneği Başkanı Ahmet Özdemiroğlu’nun yazdığı, İthaki Yayınları etiketiyle yayımlanan “Beşiktaş Efsanesi”, Beşiktaş’ı Beşiktaş, Beşiktaşlıyı da Beşiktaşlı yapan siyah beyazlı kulübün tarihini, her biri saygıyla anılan efsaneleşmiş futbolcularını, semtini, taraftarlarını ve “Beşiktaş kültürü”nü anlatan, sadece Kara Kartallı taraftarların değil, tüm futbol severlerin zevkle okuyacağı bir “futbol kültürü” kitabı.
Bir efsaneye dönüşen “Beşiktaşlılığı”, kulübün tarihçesinden renklerine, neden “üç büyükler” arasında yer aldığına, futbolcuları, kulüp ve Türkiye futbol tarihine geçmiş maçlarına yer vererek enteresan anekdotlar eşliğinde masaya yatıran Ahmet Özdemiroğlu, o meşhur sözün, Beşiktaşlı olmaya ne kadar yakıştığını titiz bir inceleme sonrasında ortaya çıkmış kitabında detaylı bir şekilde aktarıyor.
“Halkın takımı” olarak anılmakla birlikte, emeği ve efendiliği düstur edinmiş bir futbol kulübünün bir CEO’yla bir sıvacıyı nasıl yan yana getirdiğini, “siyah-beyaz” deyince bütün kimliklerin ortadan nasıl kalktığını okura sunan Özdemiroğlu, bir futbol kulübü olarak yola çıkan, sonrasındaysa gerek saha içinde gerek de saha dışındaki tavrıyla çeperleri sağlam bir kalıbın içine oturuşuyla Beşiktaşlı olmanın aslında “tam olarak” ne anlama geldiğini tane tane anlatıyor kitabında. Futbolun asla ama asla sadece futbol olmadığını, doğuştan gelen tavrıyla defalarca kanıtlayan bir futbol kulübünün hikâyesi “Beşiktaş Efsanesi”nde.
Ahmet Özdemiroğlu/Beşiktaş Efsanesi/İthaki Yayınları/280 sayfa/2024
(BS/VC)