Bugünler de ekonomi üzerine uzmanların söylediklerinde şu var: Evet Türkiye ekonomisi büyüdü ancak verimlilik düşük kaldı. Ne demek bu: benim için bu ifade beşeri sermaye beslenmedi demek.
Beşeri sermaye de nedir?
Bir nefes alıp genel tanımı yazayım, sonra da devam edeyim.
Ekonomik kalkınmanın temelini oluşturan beşeri sermaye kavramı, bireyin ya da toplumun sahip olduğu bilgi, beceri, yetenek, sağlık seviyesi, toplumla olan ilişkisi ve eğitim seviyesi gibi kavramları kapsadığı ifadelendiriliyor.
Bu öğeleri açabiliriz ancak bu yazının odağı bu değil.
Ne peki?
Bunu; beşeri sermayeyi oluşturan insanın çalışan haline bakmak olarak kestireyim.
..
İnsan Kaynakları Politikası’nın en güzeli, en insana yaraşır olanı henüz yazılmadı kanımca.
..
“Gesi bağlarında üç top gülüm var
Hey Allah'tan korkmaz sana da bana ölüm var
Hey Allah'tan korkmaz sana bana ölüm var..”
Mesela bunu içeren bir politika özlemim.
Bu üç top gülü unutmadan yazılacak bir politika bizi nereye taşırdı.
Mesela; koyduğumuz ya da koymaya niyet ettiğimiz kuralları bu üç top gül nasıl etkilerdi?
Hasret, Hal’den Anlamamak ve Ölüm.
..
Ya da sade, gereksiz süs ve gösterişten arınarak kolektif dehanın izlerini kurallara taşımak, niyetlenmek, soyunmak. Destan yazmak.
Ahmet Hamdi Tanpınar, Gesi Bağları için “Bu acayip türkü hiç fark edilmeden yutulan bir avuç zehre benzer” dedirten de bu yönü olsa gerek. Naçizane bu zehri e panzehir olarak alıyorum.
..
“Bir çift selamına güveniyorum
Gel otur yanıma hallarımı söyleyim
Halımdan bilmiyor ben o yari neyleyim”
Bu söz epey hatırlatıcı değil mi sizce de?
Neyi peki?
Yanıtlarımız değişik olabilir, güzelliğine de buna borçlu olur.
Tamam diyeceğimi uzattım toparlıyorum.
Her ne yapıyor isek, özellikle de birlikte yaşama gerçekliğimiz gücünü şimdilik bizlerden lıyor. İnsan’dan.
O halde genel geçer uygulanan iş kanunu ve türevleri bu güce layıkıyla eşlik ediyor mu diye soru ortaya koyalım.
Mesela ben kira da oturan, tek gelirle yaşayan, hayvan dostu olan biri olayım. Cinsel kimliğimde quir olsun.
Bir de diyelim bunlar yetmez gibi geride bırakılanlara duyarlı olayım. Toplumsal sorunların çözümlenmesinde sorumluluk almayı da önemsiyorum. Ötesine geçip gönüllü de olayım.
O halde benim ürettiğim katkılar genel geçer tanımlanmış kanun ve ilgili prosedürlerinde bu durumu kapsıyor mu?
Örneğin 4857 sayılı iş kanununda haklarım tanımlı mı?
Bu kanun devlet kapısında. Peki ya benim çalıştığım kurum haklarımı insan kaynakları politikasında tanımlıyor mu? Ben nasıl tanımlıyorum, beklentim ne? Birlikte ötesini nasıl tartışabiliriz?
Kanımca bu; sadelikle, birbirimizi dinleyerek, anlayarak, çoğaltarak mümkün.
Yoksa; kanun çıkarmışsın, politika yazmışsın, uygulamak için prosedürler çiziktirmişsin.. birisini/birilerini dışarıda bıraktıysan ne anlamı olacak.
Değil mi?
…
Dinleyin: Müzeyyen Senar - Gesi Bağları (1979) - YouTube
Okuyun: Türkümüz (gesivakfi.org)
İzleyin: Müzeyyen Senar - Gesi Bağları (Sihirli Define Filminden - 1950) - YouTube
(NÖ/EMK)