Berna Türemen kendine özgü tarzıyla sanat dünyasında hak ettiği yeri almış üretken bir sanatçımız.(1)
Daha öğrencilik yıllarında figüratif resme başlarken esin kaynağı, sevecenlikle yaklaştığı, duygusal bir bağ kurduğu kadınlar oldu ve kadın konulu pek çok eser verdi.
Kırsalın kadınları, kırsaldan kente göç sonrası kente uyum sağlama ve sosyo-ekonomik anlamda özgürleşme mücadelesi veren kadınlar, derken açılıp saçılmaya başlayanlar, kucaklarında kedileriyle deniz sefası yapanlar; “Kedilerin Masalı”, “Hırnameler” (1993), portreler, Madamalar dizisi (2003) sergide yer alan 180’in üzerindeki eserinden bazılarıdır.
Kedili resimlerini ve seramiklerini izlerken Türemen’nin sanatına olduğu kadar ustalıkla kullandığı mizah ve hicive de hayran kalırız. İnsana dair özellikler bulduğumuz bıyıklı erkek (damat) kedilere, süslü kadın (gelin) kedilere, “çakma melekler”e bakarken gülümsemekten kendimizi alamayız.
Sanatçının tuval üzerine yağlıboya çalıştığı son eserlerindeyse dolaylı yoldan sisteme yönelik hiciv yine var ama mizahtan eser yok!
Kadınlık bilinciyle sanatçı kimliğini bütünleştirebilmiş bir sanatçıdan da başka türlüsü beklenemezdi. Dünyada ve ülkemizde öyle bir süreçten geçiyoruz ki, kadına yönelik şiddet almış başını gidiyor. Cinayetler bulaşıcı hastalık gibi.
Kadınlar özgürlük arayışlarının bedelini canlarıyla ödüyorlar.
Öfkesinden saçları tepesinde dimdik olmuş bir kadın. Tablonun adı, "Benim bedenim, benim kefenim". Haksız mı? "Beklerken"de, tepesinde ölüm korkusunun sureti, başı öne eğik, sonunu bekleyen bir kadın “Ölüm, mukadder değil”, “Daha zor günler gelecek” demek istiyor sanki. Başına konmuş iki karga, tepesini gagalıyor kadının; ayağının üstüne tünemiş bir karga, yanı başında bir tane daha. Tablo adı, "Paylaşılamayan".
Kadınların maruz kaldıkları şiddet bitmek bilmiyor: "Yumruğun Tepemde" tablosu; tepemdeki 2 ve 3 serilerinde "Soluk Alamıyorum", "Saçlarımı Yoldular", "Kanatlarımı kırdılar" tabloları. Anlaşılan gayrı frenler tutmuyor! “Başımıza gelenlerin suçlusu kaderdir” deyip demediklerini bilmiyoruz. Ama deseler bile kapatıldıkları o tekinsiz ortamlarda sosyalleşmişler, ne yapsınlar? İstemedikleri bir yaşama kendi iradeleri dışında sürüklenmişler, kimileri daha çocukken.
Ancak değil mi ki yaşadıkları hayatı artık yadırgamaya başlamışlardır, kişisel değişim mutlaka yaşanacaktır. (Ne demeli? Dikkat! "Cam tavan" tehlikede!)
Eserlerinin çoğunda kadın yaşamlarının sınırlılığına dikkat çekiyor sanatçı; "Sistem, kadının cinselliğini, doğurganlığını denetim altında tutabilmek için onun hareket özgürlüğünü kısıtlar" demek istiyor. O iri memeler, kalçalar, hep eylemsizlik yüzünden zaten.
Berna Türemen’in eserleri her zamanki gibi göz kamaştırıyor. Peki, dünyanın bugünkü haline bakıp -şu sıralar Hamas-İsrail çatışmasında kan gövdeyi götürüyor- hâlâ sanatın dönüştürücü gücünden söz edebilir miyiz?
William Shakespeare'ye göre, "Sanatçı, yasa yapıcıdan daha güçlüdür." İşte kanıtı: Kendi eserleri. Hâlâ okunabiliyor. Sanatçı gerçeği arar, amaç bu olunca da eserleri sanatseverler üzerinde kalıcı etkiler bırakır diyebiliriz.
Berna Türemen de hep gerçeğin peşinde olmuştur. İlkelerinden ödün vermeden, mizah ve hicivle donattığı figürleriyle gülümsetirken düşündüren ve geçmişe tanıklık eden belge niteliğinde çok değerli eserler bıraktı geriye. Kuruluşundan beri vefalı bir "Kadın Eserleri Kütüphanesi" dostuydu; dostluğunun nişanesi olarak da özel arşivini Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı'na bağışladı.
Resim ve seramikten başka şeyler de yaptı sanatçımız. Bu yıl Eskişehir’de, tarihi Odunpazarı’nda büyükşehir belediyesine bağışladığı Türkiye’nin ilk, Avrupa’nın ikinci Kedi Sanat Evi’ni ve 2020 yılında yaşama veda eden sanatçı eşi Prof. Dr. Ali İsmail Türemen’in eserlerinden oluşan Ali İsmail Mavi Sanat Evi'ni açtı. Kedi Sanat Evi’nde sanatçının elli yıldır dünyanın pek çok yerinden topladığı yüzlerce kedili objeden oluşmuş koleksiyonu sanatseverlerle buluşuyor.
Dipnot:
(1) Berna Türemen resme küçük yaşta, ressam olan annesinin etkisiyle başladı. 1968 yılında İstanbul Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu’nu bitirdi. Favori tekniği yağlı boya ve sulu boya, seramik, gravür vb. farklı teknikleri başarıyla kullandı. Sanatını “içtenlik, kadın ve kedi” olarak tanımlayan sanatçı, "Kediler ve Kadınlar", "Kedilerim", "Hırnameler" serileriyle yurtiçinde ve yurtdışında 55 kadar kişisel sergi açtı, yüzlerce karma sergiye katıldı, çeşitli ödüller aldı. Eserleri İzmir DYO Müzesi’nde, Lizbon Büyükelçiliği’nde ve Bulgaristan Gabova Müzesi’nde özel koleksiyonlarda sergilenmektedir.
(TT/EMK)