*Fotoğraf: Bergüzar Korel Instagram hesabı.
Oyuncu Bergüzar Korel, geçen gün hepimizi şaşırtan bir paylaşım yaptı; kilolu fotoğraflarını sosyal medya hesabına koydu. “İşte selülitli ve şişman Bergüzar Korel” notunu yazan oyuncu kısa sürede birçok beğeni aldı.
Habercilere de “hazır haber” diye gönderme yapan Korel’in paylaşımı bir kadının sadece kendi kilolarıyla dalga geçiyor, eğleniyor olması anlamında değil, sistemin her türlü aracı ile sistematik olarak dayatılan güzellik algısına da tatlı bir çimdikti.
Biz kadınların büyük bir çoğunluğu kaç kilo olursak olalım, illa zayıflamak istiyoruz. Elimizde olsa sıfır beden olacağız. Sadece kilo meselesi de değil.
Kadınlara açıktan yapılan "zayıf ol, diyet yap, zayıflama sektörüne katkı sun" baskısı erkeklere de gizliden gizliye yapılıyor elbette.
Yine biz kadınlar tek tipleşme yolunda ilerliyoruz. Hepimiz, aynı fabrikanın ürünleri gibi, aynı göz rengi, kaş, saç, giyim kuşam ile kendimize ait hiçbir doğal özelliğimizi taşımayacağız neredeyse.
Yani kendimize ait yamuk burnumuzu, çirkin göbeğimizi, minik memelerimizi elimizde olsa iade edip yerine “düzgünleri”ni alacağız.
Zaten gelişen teknoloji ve estetik cerrahi ile bu ifade edilen “güzellere” ulaşmak zor değil. Geçen gün bir estetik cerrahı daha 16’sındaki genç kadınlara meme estetiği yaptığını söylüyordu.
Zayıflamak içinse ohoo, dünyayı bile yakabiliriz. Ben yakabilirim en azından
Dünya Sağlık Örgütü’nün obezite olarak tanımladığı kilo hastalıkları dışındaki durumlar hariç tüm zayıflama istekleri devasa bir rant için…Çok bilinen bir gerçek bu.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) obeziteyi en riskli 10 hastalıktan biri olarak kabul ediyor, yine aynı örgütün son araştırmalarında obezitenin kanserle yakın ilgisi olduğuna da işaret ediliyor.
Örgütün verilerine göre, Türkiye’de kadınların yüzde 20,9’unun obez olduğu görülüyor. Erkeklerde ise bu oran yüzde 13,7. Toplamda ise Türkiye’de obezite oranı yüzde 17.
Yol açtığı hastalıklarla birlikte sağlık harcamalarında en önemli yeri tutan obezitenin birçok kronik hastalıkla yakından ilişkili olduğu biliniyor. Sağlık kısmını br kenara koyarsak, aslında "tombiklik" çok da büyük bir sorun değil.
Reklamlarla dayatılan güzellik algısı, kadınların içine itildiği “estetik kaygılar”ın arkasında ilaç ve zayıflama sektörünün yüzlerce bin liralık rant kaygısı var.
Düşünsenize yemiyor içmiyor ve “Nasıl zayıflarım” diye düşünüyor yine de zayıflamıyoruz bu arada. Hatta ben “kendimle barıştım, zayıflamak istemiyorum” bile desem çevremdeki insanların önerileri ile “e hadi deneyeyim” diyerek yine aynı sarmalın içine giriyorum.
Zaten eleştirdiğim şey sağlık ya da estetik amaçlı zayıflama isteği de değil. Çünkü “zayıf olmak” isteyebiliriz. Farkı farklı nedenlerle.. Sadece “zayıf olursan güzel de olursun” mottosunun yani standart bir güzellik algısının kadınlara dayatılması rahatsız edici.
Hele ünlü bir kadınsanız işiniz daha zor. Mutlaka zayıf olmanız gerek, lami cimi yok. Ama Bergüzar Korel gibi de olabilirsiniz.
Ağaç arkalarına saklanmış, kayıklara gizlenmiş magazin muhabirlerini yormaktansa kendi fotoğrafınızı kendiniz çekip üstüne bir de hazır haber servis edebilirsiniz.
Mis gibi bir eylem işte.
Bergüzar Korel, medyaya, estetik kaygılara, biz kadınlara okkalı cümleler söylüyor. O fotoğrafı sanıyorum binlerce “zayıf” fotoğrafından çok daha ilgi çekti ve beğeni aldı. Dayatılan güzellikten çok kendisini kabullenmiş, olumlamış hali ile birçoklarının kafasında ışık yaktı.
Kendi temsil ettiği “dünya” açısından cesaretli bir çıkış yapan Bergüzar Korel’in yolundan başka sanatçılar da gitse ne güzel olurdu.
Kilolu kadınlar, tombik kadınlar, zayıf kadınlar, “iskelet” gibi kadınlar, çocuk yapmış kadınlar, yapmamış kadınlar, yapmayı düşünmeyen kadınlar, saçı kapalı kadınlar, açık kadınlar, bekâr kadınlar, trans kadınlar hepimiz güzeliz..
Çirkin olan “şöyle olmalısın”, “böyle olursan daha güzel olursun” dayatması.
Var mısınız bu algılarla dalga geçmeye, zayıf olmadan önce kendimiz olmaya…
Sonuçta artık biz kadınlar, Bergüzar’ın kilolarıyız…
(EK/PT)