“Kuşlar biz insanların bilmediği bazı şeyleri bilir, senin nereye saklandığını biliyor olmalılar. Gittiğinden beri 7.048.800’e kadar saydım. Bu kadar zamanda saklanabilmiş olmalısın. Her tarafı arıyorum. Bulamıyorum. Ümidimi kaybediyorum. Saklambaç oynamak çok uzun sürüyor. Tamam hadi kazandın çık artık saklandığın yerden. Artık oynamak istemiyorum. Çık. neredeysen, kazandın. Çık ne olur, kaybettim. Her şeyi kaybettim“ diyor Fransız yazar ve komedyen Jean Louis Fournier, “Dul" adlı kitabında.
Yazarın ‘göçmen kuşların istirahat bölgesi’ne giden eşine yazdığı mektuplardan oluşan kitap “Artık dulum. 12 Kasım günü Sylvie öldü. Çok üzücü. Bu sene indirimli satışlara birlikte gidemeyeceğiz.” cümleleriyle başlıyor.
Fournier tek başına kaldığı, eşinden önce ölmediği için mutsuz. Kitap yazar için bir yüzleşme, bir özeleştiri, bir ikna veya bir teselli aracı mı? Çevresi tarafından anlaşılmak istemenin açık çağrısı mı? İçinde bulunduğu yas süreciyle baş etme yöntemi mi? Bence hepsi. Fournier mektupları sizce kime yazmış? Bence kendisine.
Kitaptan…
"Yarını düşünmeden bugünden zevk almayı, anı yaşamayı öğrenmeliyim. Çünkü yarın bana iyi şeyler vaad etmiyor. Akranlarımın birer birer günü gördükçe, beni en çok ‘hatırlıyor musun’ diye sorabileceğim kimsenin kalmayacağı gün korkutuyor. En korkuncu, yalnız başına ölecek olmam. Beni rahatlatmak, elimi tutmak, gözlerimi kapatmak için yanımda sen olmayacaksın. Bir yandan da seviniyorum sen en azından hiçbir zaman dul olmayacaksın."
Ölen karısına kızgın: “Biraz daha sabredebilirdin, birlikte gidebilirdik. Dünyanın sonuna çok zaman kalmadığını söylüyorlar.’’ Fournier “yaşayanların, aynı anda ancak bir yerde olabildiğini, ölülerin ise her yerde olduğunu” düşünerek kendini rahatlatmaya çalışıyorsa da nafile…
“Seni benim vücudumdan kesip aldılar, beni uyuşturmadan yarımı benden aldılar, en güzel yarımı. Yeniden çık diye senin parfümünle suluyorum kendimi” diyor naçar. “İyi bir hatıra bir şarap gibidir, yalnız içmek gerekir.” diyor, çoğu kez öyle yapıyor.
“Ben kendiliğimden kendimi düşünüyordum, o ise kendiliğinden ötekileri”
Yazar, ‘başa gelen olaylarda stres değerlendirme rehberi’nde ömür boyu tamiri ve tesellisi olmayan eş kaybının 100 puanla en üstte olduğu, dul kişinin kırılganlaştığı, hastalık, kaza, enfeksiyonlara hatta ölüme açık olduğunu söylüyor ve ekliyor: O dönem neredeyse bir hiçtim, şimdi neredeyse bir şeyim. Sadece küçük mutsuzluklar için ağlıyorum, büyüklere ağlamıyorum. Ve sanırım gözyaşım kalmadı.”
Fournier ihtiyaç duyduğu her an ağır ağır nefes alıyor ve dua okur gibi tek düze bir sesle “Her geçen gün her bakımdan daha iyiyim, daha iyi olacağım” diye habire tekrarlıyor.
“Ağırlıksız bir şeysin, bulut gibi, koku gibi, hatıra gibi hafifsin”

Karısının dünyaya hangi açıdan bakıp ne gördüğünü anlamak için onun gözlüğünü takan yazar, hakikati daha az düşmanca, dünyayı daha pembe ve tatlı, gülümseyen insanlar görüyor. Sylvie’nin ona karşı fazla iyi olduğunu, çocuk gibi bundan faydalandığını düşünüyor.
Karısının eve dönmemesinden hep korktuğunu, anahtarının kilitte dönerken çıkan sesin kulağına Handel’in Mesih’inin Aleluya’sı kadar güzel geldiğini söylüyor ve ekliyor: Artık eve gelmek için anahtara ihtiyacım yok, çıkmaya da yok. Kal benimle!
Çok tuhaf, insanlar büyük bir mutsuzluk yaşayanlara mutluluktan bahsetmiyorlar. Aslında tam da büyük bir mutsuzluk halinde mutluluk dileklerine ihtiyaçları vardır, halihazırda mutlu olanların ihtiyacı yoktur. Mutsuz olduğunuzda sanki her şey öyle kalmanızı diliyor sonsuza kadar.
Olmayan bir fiil: Her sabah yeniden (tekrar) ölmek
Karısının yarım bıraktığı kitabı onun yerine devam edip bitirdiğini, portmantodaki montunu kokladığını, gözyaşı saçma geldiğinden hiç ağlamadığını ama çok mutsuz olduğunu söyleyen kurgu olduğu için film izlerken ağladığını söylüyor. Sabah uyandığı ilk anda Sylvie’nin öldüğünün aklına gelmediğini, onun sanki her sabah tekrar öldüğünü söylüyor ve soruyor: “Neden bu kadar erken gittin? Neden beni beklemedin? Aynı yere gittiğimizi biliyorsun! Bekleseydin de beraber gitseydik olmaz mıydı?"
“Sen öldüğünden beri vakit yavaş geçiyor, günler daha uzun”
Fournier şakacı, muzip… Ölen kasap Henri’nin kasaplık yapan karısıyla belki evlenebileceğini, böylece hep iyi et alabileceğini söylüyor.
Fournier pişman; karısına sağlığında bu yazdıklarını utangaçlığından söyleyemediği için. Şimdi bu yazdıklarını okusa, onun geri dönebileceğini bile düşünüyor. İtiraf ediyor: “Seni aldatmayı sık sık istemiş, hatta istemekle kalmamışım acaba şimdi seni üzmeden ya da sen bunu fark etmeden seni aldatabilir miyim? Uzağı gayet iyi gördüğünü söylemiştin. Bu beni korkutuyor.”
Soruyor kendine: "Sen gitmeden önce mutlu muydum? Büyük bir acıdan sonra insanın daha önce her şey hep çok iyiydi diye düşünme eğilimi vardır. Her şey hep çok iyi değildi, daha iyiydi sadece.” Yazar karısıyla birlikte yaptığı her şeyi özlüyor, hatta bazılarından zamanında şikayetçi olduklarını bile. (Stendhal: “hatıraların kristalleşme evresi”) Fournier kendini fena hissediyor; karısının emekli maaşının bir kısmını alacağı için. Karısı ona hediye vermeyi sürdürdüğü için. Kendisi onu fena edemediği için.
Sevgili okur; ben Fournier’le çok geç tanıştığım için üzülsem de, açığı hızla kapatmakta kararlıyım. Şimdilik iki kitabını okudum, diğerleri sırada. Kısa, sade, öz, komik, kıssadan hisseci, dalgacı, ciddi, saf, samimi, hayatın ta içinden, karanfilli, gülümseten, insanı kendine döndüren, düşündüren ve daha birçok farklı duyguya gark eden yazarın bu kitabının çevirisini tertemiz ve şahane yapan Can Belge’yi kutluyorum.
Bu yazıya “yaşlılıkta eş kaybı” başlığı ve farklı içerikle yazmaya başlamıştım. Dul Fournier’e ve müteveffa Sylvie’ye kıyamadım. Zaten bu hal Fournier ne kadar iyi anlatılamazdı.
(ŞD/EMK)
** Künye: Jean Louis Fournier. (Veuf) Dul. Çev:Can Belge. Anlatı. Yapı Kredi Yayınları. 2. Baskı. 2017, İstanbul.
**Jean Louis Fournier kimdir?
Fransız yazar komedyen ve televizyon programcısı. Doktor olan babasının vefatının ardından yazdığı "Asla Kimseyi Öldürmedi Babam” isimli otobiyografik kitabıyla 2008- Prix Femina ödülünü kazandı. 2013 ‘de ölen eşine yazdığı mektupları “Dul” adıyla kitaplaştırdı. Eserleri: *Kuzeyli Annem. *Muzip Tanrı. *Tek Yalnız Ben Değilim. *Asla Kimseyi Öldürmedi. * Benim Babam. *Otopsim. *Dul. *Nereye Gidiyoruz Baba. *Son Siyah Saçım. * Bekleyecek Vaktim Kalmadı Artık. *Dul Ölümsüz Eş Arıyor.
Başlık, yazarın “Sen benim en iyi tarafımdın, umarım ben de senin en büyük kusurun olmamışımdır” cümlesinden kısaltıldı.







