Anadolu'da ölümlerin ardından söylenen bir deyim vardır. "Allah acını unutturmasın!" denir "Başın sağolsun"un bir başka versiyonu olarak. İlk defa duyuyorsanız garip gelebilir, öfkelenebilirsiniz bile. İlk duyduğumda ben de garipsemiştim. "Hep bu acıyla yaşa" demek gibi bir şey çünkü. Oysa "Başın sağolsun!" da çok itici bir deyim. Öldü artık, ne yapalım sen çok yaşa gibi.
Türkiye'de "acı" gündemi o kadar yoğun ki; ölümler, felaketler, adaletsiz kararlar, vicdansızlıklar...(listeyi dilediğiniz gibi uzatabilirsiniz ama unutmayın ekonomimiz iyi!)...elimizden gelen tek şey unutup yolumuza devam etmek.
Bir düşünün; ne çok ve ne kadar çabuk unutuyoruz. N.Ç davasını düşünün, ne kadar öfkelendik o kararı veren hakime, hakim de "mağdur" olduğunu açıkladı. Unuttuk sonra.
Van'da deprem oldu. İnsanlar öldü. Bakın en çirkin kelimeleri seçiyorum; "ölüm" gibi. Koskoca bir şehir yıkıldı madden ve manen. İnsanlar başka şehirlere dağıldı korkudan. Halka "evinize girin, şu anda Türkiye'nin en güvenli yeri Van" dedi yetkililer. Girdiler, öldüler. Onları da unuttuk. Televizyon ekranlarında yardım vaatleri kisvesi altında reklam yaptı koca koca şirketlerin, koca koca patronları. Onlar unuttu vaatlerini. Biz de unuttuk. İnsanlar çadırlarda donarak öldüler sonra. Onları zaten saymadık bile. Ne unutması!
Çeşitli "operasyon"larla akademisyenler, gazeteciler, öğrenciler gözaltına alındı, tutuklandı. Çok kızdık, ateş püskürdük. Gene unuttuk. Cezaevlerinde yapılan operasyonları, aleni ve gizli, hatta öyle gizli ki kazmalara kafatasları takılınca görebildik- ama hemen unuttuk. Bakanlarımız "sorun mu o da ne?" dediler, dalga geçer gibi. Onu da unuttuk. Neyi unutmadık ki. Sivas'ı, Maraş'ı, Erdal'ı, Mahir'i, Ali'yi, Veli'yi, Ayşe'yi, Münevver'i, adı bilinen ve de bilinmeyen onlarca faili meçhulü unuttuk. Cumartesi annelerini unuttuk, Mavi marmara'yı, deniz feneri'ni, tersanelerdeki iş kazalarını, Müge'yi, heronları, taşları, çocuk gelinleri, parasız eğitim istediği için, puşi taktığı için tutuklanan çocukları, şifreli soruları, birilerine servis edilen soruları, Hopa'da eyleme katıldıkları için suçlu olan öğretmenleri, atanamayan öğretmenlere bakanlarınca yapılan çağrıyı da unuttuk!
Uludere'de devlet eliyle 35 kişi öldürüldü. Bunu da nerdeyse unuttuk, unutacağız. Çok az kaldı. O kadar çok ve o kadar çabuk unuttuk ki bütün bunları, saymayı denediğimizde en çok öfkelendiğimizi dahi hatırlamakta güçlük çekiyoruz.
Deyime geri dönersek "Allah acını unutturmasın" kulağa hoş gelmese de, aslında iyi bir temenni; daha büyük acı görmeyesin mealinde. Ama ne yazık ki "Allah acımızı (hemen) unutturuyor!". Öyle bir unutturuyor ki, bir acıya eyvallah demeden, bir "son dakika" acısı bekliyor eşikte. Elbette bize acımızı unutturan merci farklı; kullar. Kul olduklarını unutan kullar. Otorite desek, devlet desek, tırnak içinde erkek desek, ne desek?
O nedenle, biz halk olarak sanki "başın sağolsun!"a daha meyilliyiz. Belki o yüzden, çok yaygın bir deyim. "Başın sağolsun" bir temenni. Senim yerin sağlam olsun demek, senin evin olsun demek, senin evladın yanında sıcakta otursun demek, senin oğlun askere gitmese yeter, sana ne diğerlerinden demek, senin zaten derdin yok ki; sen memnun ol halinden demek. Biraz biraz sencil* bir temenni. (İkinci tekil şahıslar birinci tekil şahsa çevrildiğinde anlamın değişmediği bir cümledir. Denemesi sizden)
Merak ediyorum biz hep böyle miydik, yoksa acıların çokluğundan, unutulmadıkça yok ediciliğinden mi kaynaklanıyor durumumuz. Cenaze namazımızda bu insanları "nasıl bilirdiniz" diye sorsalar cevabınız var mı?
Mesela;
Unutkan mıyız? Umursamaz mıyız? Sabırlı mıyız? Tatminkar mıyız? Suskun muyuz? Korkak mıyız? İtaatkar mıyız? Sus pus muyuz?
Yoksa, yoksa biz "başım sağolsun"cu muyuz? (SK/NV)
* Sencil : Başkalarını boş ver, sana bir şey olmasın anlayışına sahip kimse (Sultan Komut sözlüğü)