"Benim 18’imden beri arabam var"
“Ben sizin gibi küçük butiklere gitmiyorum. Ben AVM’lerden alışveriş yaparım”
"Ben VIP listesindeyim canım benim, gittiğimde otururum, çayımı kahvemi içerim, bana hizmet ederler"
"Benim üstüme daha 4 tane araç var, Maliye’den araştır"
11 Şubat 2014 tarihinde TV8'de yayınlanan Bu Tarz Benim/İşte Benim Stilim yarışmasındaki katılımcıların ağzından dökülen cümleler bunlar. Zenginliği "dillere destan" bir kadın, başka bir kadını zengin gibi davranmakla suçluyor. Fakirlikle suçlanan kadın bu ağır suçlamaya en ağır tepkiyi veriyor haliyle, araba ruhsatları, alışveriş masrafları havalarda uçuşuyor.
Almanların tüm dillerdeki ortak hissiyatlardan birine tercüman olan "Fremdschämen"* kelimesi, bütün yoğunluğuyla boğazıma oturuyor. "Hay Allah" diyorum, zenginlik yarıştıran kadınlardan çok izleyicilere üzülerek, "Nasıl da utanç verici bir an hepimiz için…" Sonra şeytan dürtüyor ve sosyal medyaya bakıyorum. Aslında içimdeki Pollyanna beraberce utandığım insanlardan güç alma derdinde. Ama görüyorum ki, utancım ve ben, bu yeni Türkiye medyası düzeninde başbaşayız.
Yarışmacıların dillerinden düşürmedikleri "instagram fanlarına" bakıyorum önce. Nefret söylemi o kadar yoğun ki, dehşetin yanı sıra sosyal medyada nefret söylemi konusunda biz akademisyenler için yeni bir maden bulmanın buruk bir memnuniyetini de yaşıyorum. Memnuniyet, durumu tespitin ötesinde çözüm önerisi sunma noktasında feci bir tıkanma yaşayacağımız gerçeğini hatırlayınca yerini umutsuzluğa bırakıyor. Yorumlara geri dönersek, zenginlik-fakirlik kavgası burada da devam ediyor. Üstelik fakirlikle “suçlama”nın ötesinde, geniş bir yelpazede ötekileştirmenin nefret söylemiyle birleştiği bir ayıp silsilesi görülüyor bu kez:
"...Melisa da asaletten zevkten eser miktarda her insanda olması gereken miktardan bile yok.Travestiler bile daha kadınsı .Parayi bir şekilde bulmuş ne Şekil onu bilemem fakat üstünde Eğreti duruyor.juri ye gelince hepsi yoksulluktan fakirlikten ve en dipten gelme tipler , Nazlı onlara 5 beden büyük .Onlar her zaman mağdurun Ağlayan zirlayanin yanında olacaklar hamurlarında bu var çünkü…"
"...Senin ruhsatin nazli hamarata kapak olsun…"
"...Aynen ruhsattt tokat oldu baskıya hahaaahaa bence o görmemiş kendi ezik hakkatende görgüsüz ukala…"
Yorumların ezici çoğunluğu, hem kullanılan dil hem de dilbigisi hatalarıyla akla tek şeyi getiriyor: Yozlaşma.
Instagramın popüler olmaya başladığı ilk zamanlarda paylaşılan yemek görsellerine görgüsüzlük dendiği günler aslında çok da uzakta değil. Bugün ise birbirini parayla dövmeye kalkan insanların kavgasını sosyal medya üzerinden izliyor, paylaştıkları araba görsellerinin aldığı beğeni sayısına şaşırıyor, "richkidsofturkey” (Türkiye'nin zengin çocukları) hashtagiyle yapılan paylaşımlardaki görgüsüzlük karşısında ne diyeceğimi bilemiyorum. Zenginliğin özenilen ve savunulan mevcudiyeti, gelir dağılımı dengesindeki uçurumun vahameti, uçurumun varlıklı tarafına duyulan imrenme, varlıklı tarafın eğitim, karakter ve hatta fiziğin ötesinde sadece paraya dayalı ihtişam gösterisi insanın yüzüne tokat gibi çarpıyor.
Babamın üniversite yıllığında, bir kız arkadaşıyla aynı soruya verdikleri cevap birbirinden çok farklıydı. “Mutlu bir yaşam için ihtiyaç duyacağınız 3 şey nedir?” sorusuna “Ekmek, su ve özgürlük” cevabını veren güzel babam ile, “Paris, bir şişe şampanya ve aşk” cevabını veren o güzel kadının yan yana sayfaları paylaştığı o yıllık, zengin ile fakirin mutluluktan da ihtiyaçtan da anladığı şeylerin ne kadar farklı olduğunu ilk kez idrak etmeme vesile olmuştu. Bu uçurumun maddi ve manevi olarak kapanmasının çok zor olduğunu kabullenmekle birlikte, kapanmak şöyle dursun, iyice derinleşmesinden duyduğum endişeyi gizlemekte zorlanıyorum.
Türkiye’nin ekonomik büyümesi ve refah seviyesi hakkında konuşmayı ekonomi uzmanlarına bırakırken, tüm sosyal bilimci arkadaşlarımdan düşünmelerini rica ediyorum: Ekmek, su ve özgürlükle mutlu olacak insanların sayısı tükenmeden, mutluluğu araba ruhsatında aramayan, saygıyı paraya endekslemeyen, bilgiye, görgüye, saygıya değer veren bir toplum inşa etmek için ne yapabiliriz? (EPD/ÇT)
*Fremdschämen, başkasının yaptığı utanç verici bir hareket yüzünden utanmak, rahatsız hissetmek anlamına gelmektedir.
Not: Yazıda bahsedilen tartışma şu linkten seyredilebilir: https://www.youtube.com/watch?v=BL4v1LgfI6A
* Elif Posos Devrani, GSÜ Medya ve İletişim Çalışmaları Doktora Öğrencisi