Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet
10 Temmuz 2020 tarihinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanlığı’na, Necmi K.'nin beni taciz ettiğine dair soruşturma açılmasını talep ettiğim bir şikâyet dilekçesi yazmıştım.
Dekanlıkça görevlendirilen bir profesör (erkek) ile 30 Ağustos 2020'de telefonla görüştüm ve bana mektubumla ilgili sorular soruldu. İtiraf etmeliyim ki üniversiteden birinin bana ulaşması beni ilk başta şaşırtmış ve hatta umutlandırmıştı, ta ki konuşma gerçekten başlayana kadar.
Çünkü şikâyetçi taraf ben olmama rağmen sanki suçlu benmişim ve sorguya çekiliyormuşum gibi hissettim. Öncelikle yorumsuz bir şekilde kısaca o konuşmayı, sonrasında da üniversiteden gelen ret cevabı ile ilgili süreci sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mağdur suçlayıcılık
Görevlendirilen kişi benim yaşadığım şeyi tam olarak anlayamadığını ama konuyla ilgili eşine danıştığını, onun da bir kadın olarak fikrini aldığını söyledi ve bana sorular sormaya başladı.
Mektubumda bahsettiğim olayları örnek vererek, Necmi K.'nin beni taciz ettiğini anladığım zaman neden ona bunu söylemediğimi ve onunla kazılara gitmeye devam ettiğimi, kimden ve neyden korkmuş olabileceğimi, üzerinden bu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen bunu neden şimdi söyleme kararı aldığımı ve beni buna iten sebebin ne olduğu gibi sorular sordu.
Necmi K.'nin bir hoca olarak neden öğrencisi ile içki içmek istediğini ve buna neyin sebep olmuş olabileceğini sordu.
Benim başından beri sorguladığım ve aslında faile sorulması gereken soruların hepsi bana soruldu ve yine şikayet eden sorgulanmaya çalışıldı.
Biz öğrencilerin ailelerimiz tarafından üniversitelerdeki hocalara “teslim edildiğini” ve o hocaların da bizden sorumlu olmaları gerektiğini bile söyledi.
Konuşma sonunda görevli kişi karşı tarafı da dinleyeceğini ve sonrasında “gerekirse” şahitlere başvuracağını ya da daha fazla detay isteyebileceğini belirtti.
Görüşmenin üzerinden bir süre geçtikten sonra avukatlarım tarafından üniversiteye sürecin durumu ile ilgili iki kere yazılı dilekçe ile başvuru yapılmış olmasına rağmen, cevap alınamamış ve aslında 18 Eylül 2020 tarihinde verdikleri kararı, ancak avukatlarım oraya gidip sorduklarında “…size sonucu göndermemiş miyiz biz?” diyerek dilekçeyi teslim ettiler.
Bu da 2021’in Ocak ayında, yani resmi karar çıktıktan dört (4) ay sonra gerçekleşti.
Dilekçede, görevlendirilen kişinin yaptığı inceleme sonrasında “Canan Alpagut tarafından verilen şikayet dilekçesinde iddia edilen suçlamaların son derece ağır olmasına rağmen, herhangi bir maddi kanıt içermemesi ve kendisiyle yapılan görüşmede de dilekçesinde ileri sürdüğü iddiaların dışına çıkmamış olması nedeniyle, Prof. Dr. Necmi K. hakkında herhangi bir disiplin soruşturması açılmasına gerek olmadığı” kanaatine varıldığı bildiriliyor.
Kanıtlara bakıldı mı?
İstanbul Üniversitesinin aldığı bu karar doğrultusunda benim de merak ettiğim bazı noktalar var. Soruşturma açılmasına gerek olmadığı kanaatine, sözü geçen “inceleme” yani 43 dakika 25 saniyelik telefon konuşması sonucunda mı varıldı?
Dilekçede tek bir cümle ile açıklanan bu karar verilene kadar neler yapıldı da sonunda soruşturma açmaya[1] neden gerek duyulmadı? Kimler dinlendi (bana tek bir şahit ismi bile sorulmamışken), benden herhangi bir şey istenmemiş olmasına rağmen, hangi maddi kanıtlara bakıldı?
Mesela Necmi Karul tarafından taciz edilmiş olan ve suç duyurusunda bulunan Ilgın Yaren Demirkesen ile neden iletişime geçilmedi?
Bir de bunu gerçekten tüm içtenliğimle soruyorum, #metoo hareketi ile ilgili herhangi bir fikriniz var mı? Koskoca İstanbul Üniversitesi, teslim ettiği resmi dilekçede ismimin doğru yazılmadığını bile fark etmeyecek kadar önemsemedi şikâyetimi.
Dilekçemi okumalarına bile gerek yoktu belki de, zaten belliydi ne yapacakları, ne karar verecekleri. Biz de biliyorduk da, bu kadarı fazla!
Kabul etmiyoruz
Her gün kadın*ların öldürüldüğü, baskıya, şiddete, tacize maruz bırakıldığı bir ülkede ve bu ülkenin en “köklü” üniversitelerinden birinde, rektörlük makamına yazdığınız şikayet dilekçesi üzerine herhangi bir bölümün herhangi bir erkek profesörü tarafından size geri dönüş yapılıyor.
Bu kişi sizinle yalnızca bir defa ortalama bir saat telefonda konuşuyor ve soruşturmanın açılıp açılmamasına karar veriliyor. Sizin taciz şikayeti ile baş etme yönteminiz bu mu gerçekten?
Konuyla belli ki hiçbir alakası olmayan birini atayıp şikayetçi olanı sorgulamak, öyle mi? Siz ne yazarsanız yazın, biz hiçbir soruşturma yapılmadan verilen bu kararı asla kabul etmiyoruz! Talep ettiğimiz tek şey ciddi bir soruşturma sürdürülmesiydi ve gerçekten bir inceleme yapılmasıydı.
Ne yazık ki 10 sene öğrencisi olmama rağmen, daha adımı bile doğru yazamayan bir kurum var karşımızda. Benim adım Canan değil, Canay Alpagut ve ben üniversitenizin çalışanı Necmi K.'nin tacizine uğramış kadınlardan biriyim.
Bunu da nefesim yettiğince söylemekten yorulmayacağım. Baktığımız, okuduğumuz şeyleri anlayabilmek için onları gerçekten görmemiz gerekir.
İstanbul Üniversitesi de tam da ülkenin şu anki durumuna yakışır bir şekilde sadece bakmayı seçmiş çünkü görmek isteseydi görebileceği o kadar şey vardı ki!
Kadına, LGBT+'lara, çocuklara, göçmen ve mültecilere yönelik şiddeti, tacizi insan hakkı ihlali olarak tanımlayan ve devletlerin aslında kapsamlı ve bütüncül politikalar geliştirmesi gerektiğini söyleyen İstanbul Sözleşmesi, anayasaya aykırı bir şekilde iptal edildi ve haklarımız yok sayıldı.
Biz, failleri korumaya devam eden bu sistemi kabul etmiyoruz ve yok saymaya çalıştığınız haklarımızı alana kadar, dünyanın neresinde olursak olalım, birbirimizden aldığımız güç ile sesimize ses katarak dayanışmamızı daha da büyütüyoruz! ,
Sizin sadece bakmayı seçtiklerinizi size göstermeye devam edeceğiz!
BİLGİ NOTU:10 Temmuz 2020 tarihinden itibaren sosyal medyada yayılmaya devam eden, eski bir öğrencimiz tarafından paylaşılan taciz iddiası, biz, İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi (Prehistorya) Anabilim Dalı mensuplarını derinden sarsmıştır. Konu ile ilgili idari ve hukuki süreç başlamıştır. İtham edilen kişi, kendisi ve Anabilim Dalı mensuplarının isteği ile halen yürütmekte olduğu Anabilim Dalı Başkanlığı görevini süreç sonuçlanıncaya kadar bırakmıştır. Halet Çambel ve Ufuk Esin gibi bilim insanları tarafından kurulmuş Prehistorya (Tarihöncesi Arkeolojisi) Anabilim Dalı’nın bugünkü üyeleri olarak biz, her türlü cinsiyetçi yaklaşımı ve tacizi kabul edilemez buluyor, sürecin takipçisi olarak güvenli bir ortam oluşturma sözü veriyoruz. Saygılarımızla, ÎÜ Tarih Öncesi Arkeolojisi (Prehistorya) Anabilim Dalı mensupları 14.07.2020 |
(CA/EMK)
[1] Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük: soruşturma açmak; bir sorunu açıklığa kavuşturmak amacıyla bir idari veya adli makamın yönettiği, ilgililerden ve tanıklardan bilgi toplamak, konuyu incelemek.