Nepal'e gittiğim sene Maoistler hâlâ terörist sayılmaktaydı; saldırılarını yoğunlaştırmış olmalarından dolayı özellikle Batılı turistlerin sayıca az olması kendimi şanslı hissetmemi sağlamış, gezegenin her tarafına burnunu sokmaya meraklı gezgin tüketicilerle ender olarak yüzleşmek hoşuma gitmişti.
Himalayaların Annapurna kısmında trekking yaparken ciddi ve özenli rehberim Maoist bir militanın kendisine yaklaşarak ifadesini aldığını söylediğinde bunu çok inandırıcı bulmamış, durumun yönetim tarafından pompalanan korku politikasının sonucu olduğunu düşünmüştüm...
Maoistlerin takip eden yıllarda Nepal Komünist Partisi’yle birleşerek ülkenin siyasal sahnesinde aktif rol almaya başlamaları prensip sahibi rehberimi ne kadar sevindirmiştir bilemem. Ne de olsa bir Gurka'nın oğlu sıfatıyla emperyalizmin büyüsünü üstünden atamamıştı, Batının ilkelerini fazlasıyla önemseyerek, İngiltere'ye hizmet veren babasının eriştiği üstün şeref duygusundan kendini soyutlayamıyordu.
6.İstanbul Belgesel Günleri Documentarist'te gösterilmiş olan Kim Gurka Olacak adlı eser İngiliz ordusunda 200 yıldır bulunan özel Gurka tugayının Nepalli gençleri hâlâ cezbettiğini gözler önüne seriyor. Üniforma fetişizmi bir yana, ülkedeki ekonomik ve sosyal adaletsizlikler sürdükçe, Nepalliler çocuklarını Irak veya Afganistan gibi ülkelerde Birleşik Krallık uğruna feda etmeye devam edecekler gibi görünüyor, efsanevi Hindu savaşçı-azizi Guru Gorakshanath'ın adına...
Gurka seçmeleri
Cennet Himalayalar'ın köy ve kasabalarından toplanan genç erkekler toplumda itibar gören Gurka'lığa terfi edebilmek için jüri önüne çıkmaya hazırlanmaktadır. 8 bin başvurudan ancak 176'sı değerlendirileceğinden rekabet had safhadadır, fakat geleneksel toplumlara has saygılı tutum ortama hâkimdir, bir de gençleri Birleşik Krallık adına eleyecek profesyonel kurul üyelerinin ezici disiplini.
Kampta tugaya katılmak isteyenlerin fiziksel kondisyonuyla birlikte zekâ ve psikolojik durumlarının da ölçülmesi bir yana, kendi imkânlarıyla yüzme öğrenmiş olanların su üstündeki garip performanslarıyla havuzun etrafındakileri güldürmesi insanın içini burkuyor.
Parlak bir kumaşla örtülmüş boş dikdörtgen bir masanın ortasında duran, şık bir çerçeveye oturtulmuş Kraliçe Elizabeth'in fotoğrafına bir put misali saygıyla eğilerek selam vermek zorunda bırakılmaları da fazlasıyla acıklı. Kurulun empoze ettiği "seviyeli" bir sadizm atmosferi içinde "zayıf halka"lar eleniyor, ikna edici motivasyona sahip olamadığını açık edenler bir sonraki sene şanslarını tekrar denemek üzere ayrılırken görev almaya uygun görülenler hayatlarını kurtaracak gibi duran Gurkalığa yaklaşıyor.
Cesaretleri ve kavgacı ruhlarıyla tanınan Nepalli Gurka adaylarına, sonuçların açıklanacağı günün arifesinde gevşeme imkânı da tanınıyor; kamp yöneticilerinin himayesinde düzenlenen gece eğlencesinde ortalığı gülmekten asıl kırıp geçiren, salt erkek topluluklarının çoğunda olduğu gibi o ana kadar maçoluk tek ihtimal gibi görünse de kadın kılığına girmiş Gurka adayının cilveleri.
Gurkalık bitmeli
Maoistler yönetime geldiklerinde Gurkalık kurumunu lağvedeceklerini iddia etmişlerdi. İnsan hakları konusunda hassasiyetini daha önceki belgeselleriyle de kanıtlayan yönetmen Kesang Tseten Gurka seçmelerine sızarak ülkenin kanayan yaralarından birini afişe etmeyi başarıyor. İngilizce adıyla Who Will Be a Gurkha dünyanın en önemli belgesel platformu Amsterdam'daki IDFA'nın yarışma bölümünde, Eurodocs Oslo'da ve Selanik Belgesel Festivalinde gösterildi, Kathmandu Uluslararası Dağ Film Festivali KIMFF'de hem uluslararası ödülü hem de seyirci ödülünü kazandı. Nepal, İngiltere, Norveç ve Finlandiya ortak yapımı olan 75 dakikalık objektif belgesel ekonomik sıkıntı içindeki toplumlarda mağdur durumda olan fertlerin üniformanın albenisiyle nasıl sömürüldüğüne dikkati çekiyor. Nepal'de kendilerine herhangi bir gelecek göremeyen gençler Gurka'lığa terfi ettiklerinde mevki sahibi olup birörnek giysilerin kendilerine sağladığı otoriteyle toplum içinde saygı görme saplantısına kapılıyorlar, ayrıca başkalarının savaşında ölmeyi de göze almış oluyorlar, adeta Fransa'nın Yabancı Lejyonunun hoyratlığında, İngiltere veya Hindistan'ın namına!
Aklıma İtalya'daki Carabiniere'ler geliyor; Türkiye'deki Jandarmaya tekabül eden askerî polislerin çoğunluğu ülkenin ekonomik bakımdan bir türlü iflah olamayan güney illerinden. Kırsal kesimden gelmeleri ve fazla eğitimli olmamaları bir yana, zekâ düzeylerinin düşük olduğuna dair genel kanı yüzünden fıkralarda alay konusu olurlar, kendileri ise, "azgelişmiş" bölgelerden gelenlere üstünlük taslayan ülkenin bilhassa kuzeyinde, iddialı üniformalarının sağladığı özgüvene sıkı sıkıya sarılıp görevlerini sadakatle sürdürmeye çalışırlar.
Gurkalar da ön saflara sürüldükleri birçok savaştan biri, Çanakkale muharebesinde Kraliyet Ordusunda yararlılık göstermek için ellerinden geleni yapmışlardı.
Bu arada ne babam, ne abim, ne de ben askerlik yaptık. Herhangi bir cemaate, bir partiye, bir birliğe, kuruma veya kulübe de bel bağlamadık; bağımsız ruhumun ve adalet duygumun nispeten az zedelenmiş olmasında bunun payı var mı acaba diye düşünmeden edemiyorum…(MT/HK)