"ay gözlü çocuklara..."
Küçük kız hızlı hızlı koşar. Surların etrafından, sokaklardan, caddelerden, meydanlardan hızla koşar. Koştuğu sokaklarda, caddelerde, meydanlarda kimseler yoktur neredeyse. Sokakları, caddeleri, meydanları, surlar boyu koşa koşa okulun bahçesine girer. Okulun bahçesinde küçük bir çocuk elindeki bilyelerle tek başına oyun oynamaktadır. Hızla çocuğun önünden geçerek merdivenleri çıkar.
Soluk soluğadır. Sınıfına yaklaşır. Üstünü başını düzeltir. Kulağını kapıya dayar. Öğretmenin yoklama aldığını duyar. Arkadaşlarının "burdayım öğretmenim" sesini duyunca gülümser. Kapıyı tıklar. Kapıya açmasıyla ses kesilir. İçerde kimseler yoktur. Şaşırıp kalır. Sınıfın içinde dolaşır. Bir sıranın üzerinde bir taş olduğunu görür. Taşın olduğu sıraya yürür. Taşı eline alır. Sınıfa göz atar. Taşı önlüğünün cebine koymasıyla ses duyar.
Ses ile birlikte koridora çıkar. Sesin geldiği sınıfa doğru yürür. Kulağını kapıya dayar. İçerde kızlı erkekli çocukların güldüklerini, bağırıp çağırdıklarını duyar. Kapıyı tıklar. Kapıya açmasıyla sesler kesilir. Sınıfta kimseler yoktur. Kalakalır kapı önünde. İçeri girer, sınıfı gezer. Sınıf tahtasına bakar. Sınıf tahtasında "Ders: Hayat Bilgisi, Konu: İnsan Sevgisi" yazısını okur. Dönmesiyle bir sıranın üzerinde taş görür. Sıraya doğru yürür, taşı eline alır. Taşı önlüğünün cebine koymasıyla bir ses duyar.
Yavaş adımlarla sesi takip eder. Koridora çıkar. Ses karşı sınıftan gelmektedir. Kapıya doğru yürür. Sınıf kapısında "23 Nisan Çocuk Bayramı" yazısı yazılıdır. Kapıya kulağını dayar. Öğretmeninin çocuklara "başkaları hakkında ön yargılı olmaktansa sorgulayıcı olmamız gerektiğini..." sözlerini duyar. Kapıyı tıklar. Kapıyı açmasıyla sesler kesilir. İçerde Kimseler yoktur. Hüzünlenir. İçeri girer. Sıralara dokuna dokuna sınıfı dolaşır. Askılıkta küçük bir çocuğa ait "unutulmuş" bir hırka vardır. Öğretmen masasının üzerinde bir taş ve bir kitap görür. Masaya doğru yürür. Taşı eline alır. Kitabın sayfalarını karıştırır. Taşı önlüğünün cebine koymasıyla yine ses duyar.
Sesin olduğu sınıfa doğru koşar. Kapıya bir kez daha kulağını dayar. İçerde küçük bir kız çocuğunun hüngür hüngür ağladığını duyar. Kapıyı bir kez daha tıklar. Kapıyı açmasıyla ses yine kesilir. Sınıfta kimseler yoktur. Gözlerinden yaş akar. Bir sıranın üzerinde taş olduğunu görür. Taşa doğru yürür. Taşı eline alır. Taşa bakar. Sonra pencereden okulun bomboş bahçesinde oynayan çocuğa bakar. Yaşlar gözlerinden gamzeli yanaklarında doğru akar. Taşı önlüğünün cebine koymasıyla bir daha ses duyar.
Gözyaşlarıyla hızla sese doğru koşar. Küçük bir kız çocuğunun "Ne ağalarsın benim zülfü siyahım, bu da gelir bu da geçer. Ne de olsa kışın sonu bahardır..." şarkısını söylediğini duyar. Sesin geldiği sınıfın kapısına vurmadan bu kez içeri girer. İçeri girmesiyle ses kesilir. Sınıfta kimseler yine yoktur. Bir sıranın üzerinde bir taş görür. Taşa ağlaya ağlaya yaklaşır. Taşı eline alır. Önlüğünün cebinden diğer taşları çıkarır. Avucunun içinde taşları sıkar. Taşları önlüğünün cebine koymasıyla bir ses daha duyar.
Sese doğru hızla koşar. Koridorları hızlı hızlı koşarak merdivenlerden iner. Ses öğretmenler odasındaki televizyondan gelmektedir. Kapı aralıklıdır. Kapıyı hafifçe biraz daha aralayarak televizyona bakar. Televizyondaki kadın spiker "yüzlerce çocuğun polise taş attığı için terörle mücadele kanunu kapsamında cezaevlerinde olduğunu, bir o kadar çocuğun da yargılanmayı beklediği" ne dair haberi vermektedir. Kapıyı biraz daha açınca öğretmenini görür. Öğretmeni pencereden okul bahçesinde tek başına oyun oynayan çocuğa bakmaktadır. Öğretmeni sırtını dönünce onunla göz göze gelir. Öğretmenine doğru yürür. Öğretmenine yaklaşınca öğretmeni hafifçe eğilir. Öğretmenin kulağına bir şeyler fısıldar. Öğretmeni yere çömelir. O da çömelir. Önlüğünün cebinden taşları çıkarıp öğretmeniyle beş taş oynar. (kt/hk)
* Yazının başlığı Müge Tuzcuoğlu'nun "Ben Bir Taşım" adlı kitabından alınmıştır.