Yıl 2005 Mart ayı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nde çalışmaya başladığım ve ilk etkinlik olarak da Diyarbakır Sinema Günleri’nin heyecanını yaşadığımız zamanlar. Ortadoğu Film Festivalinin zemini olarak adım atılan sinema günleri için belediyenin kültür biriminde festival bürosu oluşturulmuş, kentteki sinema ve kamerayla haşir- neşir amatör ruhla çalışan gençlerden oluşan tertip komitesi canla başla çalışıyordu.
Diyarbakır Sinema Günleri'ne yerli ve yabancı birçok kurum destek vermişti. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Fransa, İtalya, Almanya, Hindistan, Macaristan, Yunanistan ve İsveç Büyükelçiliklerinin de katkı sunduğu etkinlikte, Türkiye, Ortadoğu, İran, Avrupa ve Dünya filmlerinden seçkiler sunulmuştu. 16. Ankara Uluslararası Film Festivali'nde ödül alan filmler ile 4. AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali'nde gösterime giren Ortadoğu Filmleri'nden örneklerin olduğu sinema günlerinde, Akbank Kültür Sanat Merkezi kısa film seçkisi ve Barış İçin 1 Dakika Sinema Projesi'nin 100 filmi yer almıştı..
Uzun ve kısa metrajlı film ve belgesellerden oluşan 153 filmin gösterimi yapılmış, kente çok sayıda yönetmen, senarist, sinema yazarı ve film oyuncuları davet edilmişti. Yapılan söyleşi ve panellere büyük ilgi gösteriliyor, filmler için salonlar tıka basa doluyordu. Film gösterimleri sadece salonlarla sınırlı kalmayarak, Suriçi’ndeki mahallelerde, parklarda yapılırken, en heyecan verici olanı ise tarihi surlara yansıtılan Charlie Chaplin filmlerinin gösterimiydi. Gencinden yaşlısına, çoluk çocuk, termosta getirdikleri çayları yudumlayıp çekirdek çitleyerek, sessiz filmlerle canlanan surların diplerinde film izliyordu. Şehre film gelmiş, herkeste bir heyecan..
Kulağa ne hoş geliyor değil mi? Tek derdimiz hangi filmin salonlarda, hangisinin mahallelerde gösterileceğiydi. Keşke her zaman derdimiz bu olsaydı. Aradan 12 yıl geçti ve şimdi ne yazık ki çok başka dertlerle uğraşıyoruz. Sene başından beri yapmayı planladığımız birçok kültür ve sanat etkinliğimiz maalesef sekteye uğradı. 4-13 Kasım tarihleri arasında planladığımız Amed Film Festivali’nin kayyum atamasıyla birlikte gerçekleşme koşulları ortadan kalkmış oldu. Yine aynı şekilde 21 Kasım-5 Aralık tarihlerinde yapılacak Amed Tiyatro Festivali yapılamazken, tiyatro gruplarının desteğiyle festival farklı bir ivme kazandı. Festivale katılacak olan gruplar kendi sahnelerinde oynayarak, sanatın doğası gereği muhalif yanını ortaya koyup, dayanışma ruhuyla daha etkin bir rol oynandığını ispat etmiş oldu.
Şimdi aynı heyecan ve aynı dayanışmayla Ortadoğu Sinema Derneği ve kentteki sinemacıların çabasıyla 2. Amed Film Festivali yapılıyor. Hem de belediye imkanlarıyla değil, halkın ve demokratik kitle örgütlerinin desteğiyle. “Sınırsız Sinema” sloganıyla yapılacak festivaldeki filmler ne yazık ki konforlu sinema salonlarında izlenemeyecek. Salonlarımız yok muydu? Vardı elbet. Mesela henüz açılışını yapamadan kayyum kontrolüne geçen Amed Kültür ve Kongre Merkezi ile Kayapınar Belediyesi’ne kayyum atanmasıyla alternatif kimliğini yitiren Cegerxwîn Kültür Merkezi’nin salonları vardı. Bu mekanlar ve AVM’lerdeki yüksek rakam talep eden sinema salonları kullanılamayacağı için alternatif salonlar kullanılacak.
Demokraside çareler tükenmezmiş ya da yoksunluk yaratıcılık getirir diyelim. Normalde film gösterimi yapılmayan, toplantı ve paneller için kullanılan salonlar festival için sinema salonlarına dönüştürülecek. Pir Sultan Abdal Derneği-Cemevi, Mimarlar Odası ile Eğitim Sen’in 1 Nolu ve 2 Nolu şubelerinde gösterimler olacak. Elbette önemli olan salonun konforu değil, film izlemek. Mısırları da evde patlatıp getiriverin bir zahmet.
Festivale destek olmak amacıyla aynı tarihlerde tıpkı tiyatro gruplarının örneğinde olduğu gibi farklı illerde gösterimler olacak. Bunların arasında İstanbul’da Mezopotamya Sinema salonu, Batman Kültür ve Sanat Derneği ve Van’da; ayrıca Kıbrıs Üretim Sokağı Kültür Merkezi ve Roma’da CSOA La Strada yer alıyor.
Festivalin bazı konukları da Diyarbakır’a kendi imkânlarıyla gelerek etkinlik ve söyleşilere katılacak. Onları eskiden olduğu gibi çok daha iyi ağırlamak isterdik, üzgünüz ama belki de böyle olması festival ruhuna daha uygun gibi. Film yapımcılarının festivalle dayanışma amaçlı olarak telif hakkı talep etmemesi de festivali özel kılan noktalardan biri. Toplam 17 kısa, 10 belgesel ve 6 uzun metraj filmin izleyiciyle buluşacağı festivalde, Diyarbakır Sanat Merkezi’nin katkılarıyla 9 kısa animasyondan oluşan çocuk filmleri seçkisi de yer alacak. Festivalde ayrıca Altyazı Dergisi Yazarlarından Övgü Gökçe’nin hazırladığı geçtiğimiz yıl yaşamını yitiren İranlı yönetmen Abbas Kiarostami ve İran Sineması başlıklı bir seminer verilecek.
Yakın dönemin dikkat çekici belgesel, kısa ve uzun metraj filmlerine ev sahipliği yapacak olan festival, 22 Aralık akşamı, Iraklı Kürt yönetmen Şevket Emin Korki’nin Taşa Yazılmış Hatıralar isimli ödüllü filmi ile açılacak. Kapanış ise 25 Aralık akşamı, Mustafa Kara’nın Kalandar Soğuğu isimli filmiyle yapılacak.
Bu tarihleri ajandanıza not edin. Bir süre cep telefonlarınızdan ve iç karartıcı haberlerin, görmek istemediğimiz halde artık yüz hatlarını ezberlediğimiz konuşan kafaların yer aldığı TV’lerin çöplüğünden uzaklaşıp, bir soluklanın. Ne demeli; umudumuzu yitirmeden; belki şehre bir film gelir, iklim değişir, Akdeniz olur. Ve belki gülümseriz, kara bulutlar dağılır kim bilir. (BD/HK)
Festival programı şu hesaplardan takip edilebilir: