Bu hafta esas olarak, sağlıklı olabilmek için gerekli olan ögeler üzerinde durulacaktır. Öncesinde de sağlık, biyolojik düzeyde tanımlanacak ve sağlık tanımındaki tarihsel süreç özetlenerek paylaşılacaktır.
Bir olgu olarak sağlık
Sağlık olgusundan (fenomeninden), dünya tarihinde ilk kez ancak açık sistemlerin (anabolizma x katabolizma karşıtlığının) varoluşunun ardından, biyolojik hareketin ortaya çıkışı ile birlikte söz edilebilir. Açık sistemlerin bütünlüğü, başka bir ifadeyle kararlılığı, değişim ile sağlanabilmektedir.
Çünkü yok olmamak için değişen-farklılaşan çevresel koşullara uyum, bunun için de niteliksel sıçramalar-değişim gereklidir. Ancak, bunu sağlayabilen “canlı” hayatta kalabilir. O nedenle, herhangi bir canlı türü için mutlak bir kararlılık-bütünlük durumu söz konusu değildir. Canlılık, moleküler düzeyden başlayan bir değişimi zorunlu kılar.
Bu nedenle, sağlığın varlığı; bir canlının ve ait olduğu türün bütünlüğünün korunmasının ve işlevlerinin sürdürülmesinin bir ölçütü olarak kabul edilebilir. Her canlının metabolizması vardır ve metabolizma, yaşamın özüdür.
Bunun için biyolojik düzeyde sağlık; “canlı metabolizmasının maddesel bütünlüğünü sürdürebilmesi ve üst düzeyde bütünlüklerin oluşturulabilmesi sürecidir” olarak ifade edilebilir. Başka bir ifadeyle, değişen-farklılaşan çevresel-dış koşullara uyumun sağlanabilmesi böylece canlılığın devam edebilmesi demektir.
Sağlık tanımında tarihsel süreç
Sağlık, sağlık emekçileri tarafından çok uzun bir süre, hastalık ve ölümün olmaması gibi negatif göstergelerle tartışılmış, hastalık ve ölümün olmaması bir olumluluk olarak görülmüştür. Sağlıklı olmak, başka bir ifadeyle “normal durum”, kapsamında bulunması istenmeyen unsurların bulunmama hali olarak ifade edilmiştir.
Değişen nesnel koşullar sosyal, bilimsel ve teknolojik gelişme ve bilgi birikimiyle birlikte Ekim Devrimi sonrasında ortaya çıkan iki kutuplu dünyanın varlığının siyasal ve sosyal etkileriyle 20. yüzyılın ilk yarısı tamamlanmadan, sağlık tanımında pozitif göstergeler gündeme getirilmeye başlanmıştır.
Bu bağlamda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 1946 yılında belirlediği sağlık tanımına, 7 Nisan 1948 tarihinde Anayasası’nın önsözünde yer vermiştir. “Sağlık; yalnızca hastalık ve sakatlıkların olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam iyilik halidir.” olarak tanımlanmıştır. DSÖ, söz konusu sağlık tanımını günümüze kadar da değiştirmemiştir.
DSÖ’nün tanımında sağlık olgusu, toplumsal yaşantıdan bağımsız, bütünüyle soyut bir içerikle ele alınmaktadır.
Oysa içerik, yer ve zaman boyutu dikkate alındığında, bir toplumdan diğerine farklılıklar taşımaktadır. Bahsedilen farklılıklar aynı toplumun farklı sınıflarının üyeleri arasında olduğu kadar, ülkenin farklı coğrafi bölgelerinde yaşayanlar, farklı meslek sahipleri vb. arasında da söz konusu olacaktır.
DSÖ’nün sağlık tanımında; sözü edilen üç unsurun ve tam iyilik halinin niteliksel ve niceliksel özellikleriyle ilgili herhangi bir belirlemeye yer verilmemiştir. Yanı sıra, bunların nasıl sağlanacağıyla ilgili herhangi bir ipucu dâhi bulunmamaktadır.
Bu nedenle, “sözü edilen unsurların sağlanması ve tam iyilik haline ulaşılması nasıl olacaktır?” sorusuna yanıt verecek bir tanım yapılmamış denilebilir. DSÖ’nün, bu soruya bugüne kadar yanıt vermemesini ya da vermekten kaçınmasını, oldukça temel ve önemli bir sorunsalı orta yerde bırakmayı tercih ettiği şeklinde değerlendirilebilir.
Bununla birlikte, ABD’nin hegemonyasında Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun 1970’li yılların sonunda kapitalizmin yapısal krizine çözüm olarak neoliberal politikaları belirlerken, DSÖ aynı çalışma grubunda yer alarak neoliberal sağlık politikalarının “sağlıkta reform” adıyla hayata geçirilmesi çalışmalarında 2000’li yılların başına kadar aktif olarak yer aldı.
Öyle ki 1981 yılında, tam da bu kapsamda, sağlığı “kişinin sosyal ve ekonomik olarak üretken bir yaşam sürdürmesine olanak sağlayan sağlık düzeyi” olarak tanımladı. Ancak, bu tanım hem DSÖ’nün kendi içinde hem de konuyla doğrudan ilgili pek çok kesim tarafından eleştirildi ve kabul görmedi.
Sağlıklı olmak
Spermin ovüme girişiyle başlayan insanın canlılık faaliyetinin, varlığının korunması, gelişmesi ve devamlılığı için, kapsamı ve miktarı zaman içinde değişiyor olsa da öncelikle vücudun yapı taşlarının sağlanmasına gereksinimi vardır.
Rahimdeki canlı bunu, rahmin sahibinden (gebeden) ‘izinsiz’ olarak, gereksinim duyduğu ölçüde alarak sağlamaktadır. Bu alışın sınırı doğrudan doğruya insan adayının (ceninin) biyolojik gereksinimiyken, sınırlılığı ise anne adayının (gebenin) vücudundaki varlığı, miktarıdır.
Anne adayının vücudundan alındıkça eksilenler yerine konabiliyorsa ve anne sağlıklı olmayı engellemeyecek istendik bir fizik, sosyal ve kültürel çevre içerisindeyse hem anne adayı hem de rahminde taşıdığı insan adayı gelişimini olması gereken biyolojik sınırlar içerisinde devam ettirir.
Bunun için, ceninin kordon kanı aracılığıyla moleküler düzeyde aldığı yapıtaşlarının anne tarafından gıda olarak alınabiliyor olması gerekir.
Alınacak gıdanın anne adayının ve ceninin gereksinimini karşılayabiliyor olması için ise kendisi ve bebeği için gerekli olan enerji miktarının yeterli olması ve uygun oranda karbonhidrat, protein ve yağ içeren besinlerle, beraberinde vitamin ve minerallerin alınması gerekir. Bu durum ancak, anne adayının yeterli ve dengeli besleniyor olmasıyla sağlanabilir.
Başka bir ifadeyle, sağlıklı olma, anne karnında (rahimde) başlar. İnsan, var olmaya başladığı andan itibaren, vücudunun yapıtaşlarını kendi organizması dışından sağlamak zorundadır. Söz konusu zorunluluk karşılan(a)madığında eksikliğin, kısıtlılığın yaşandığı döneme, evreye göre değişen organik sorunlar-sağlık sorunları yaşanır.
Doğumla birlikte toplumsal yaşantının içine giren bebek, insan olmaya başlar. Rahim içindeyken anne adayı üzerinden karşılanması gereken yeterli ve dengeli beslenmenin yanı sıra, temiz hava, temiz içme ve kullanma suyu, sağlıklı barınma yaşamının ilk anlarından itibaren organizmasının bütünlüğü ve gelişmesi için gereklidir.
Zaman içerisinde, eğitim, ulaşım koşulları, spor, sosyal ve kültürel vb. gereksinimlerin de karşılanması diğer gereklilikler arasındadır. Belirli bir zaman sonra da üretebilmeye, yaratabilmeye muktedir olduğunu görebilmek için işe, çalışmaya gereksinim duymaya başlar.
Yukarıda sıralanan biyolojik, çevresel ve sosyal öğelerin her biri insanın yaşamı boyunca farklı biçim ve ölçülerde de olsa, biyolojik bütünlüğün korunabilmesi başka bir ifadeyle, sağlıklı olunabilmesi için, karşılanması gereken asgari gereksinimlerdir.
Söz konusu öğelerin zorunluluğu hem biyolojik hem de sosyolojik alanda gerçekleştirilmiş birçok çalışmayla uzun yıllar öncesinde ortaya konmuş, tanımlanmıştır.
İnsanın sağlıklı olabilmesi için, sözü edilen asgari gereksinimlerin karşılanıp karşılanmaması, günümüzde sağlık hizmetleri kapsamında ifade edilen hastalıkların önlenmesi, hastalıkların sağaltılması ve esenlendirme faaliyetlerinin karşılanıp karşılanmamasından daha öncelikli bir sorundur.
Oysa, özetlemek gerekirse, insanın sağlıklı olabilmesi için sağlık hizmetlerinin önceliği ilk sıralarda yer almamaktadır.
Gelecek hafta sağlıklı olmanın koşulları, sağlığı bozan etkenler ve sağlık kavramı ile sağlık hizmetleri ve bileşenleri paylaşılacak.
Belediyelerde sağlık ve sağlık hizmeti - III
Belediyelerde sağlık ve sağlık hizmeti - II
Belediyeler, sağlık ve sağlık hizmetleri - I
(OH/EMK)
Kaynakça
Hamzaoğlu O. (2004), “Yoksulların sağlığı ne durumda, etken ne, sorun nasıl çözülür?” Toplum ve Hekim, 19(1), 54-57.
(https://www.belgelik.dr.tr/ToplumHekim/kayit_goster.php?Id=1817)