Dinlerin çoğunda olduğu gibi İslam'da da, muhtelif yasakların arasında evlilik öncesi seks de var. Peki, Batı dünyasında yaşayan genç Müslümanlar bu durumla nasıl başetmekteler?
Berlin doğumlu Güner Yasemin Balcı'nın yönettiği The Virgin Obsession (Bekâret Takıntısı) adlı belgesel, genelde toplumun ve bilhassa ebeveynin empoze ettiği geleneksel değerlerle çağdaş dünyanın cinsel özgürlüğü arasındaki çatışmaya eğiliyor.
18. Selanik Belgesel Festivali’nin İnsan Hakları bölümünde yer alıp bu dinamiği sorgulayan eser, yönetmenin göçmen hakları konusundaki gazeteci duruşunu da dışa vuran bir yapıt.
Aynı zamanda yazar kimliği de taşıyan Balcı, Almanya'da yetişmiş Türkiye kökenli biri olduğundan, iki kültürü de belirli bir mesafeden algılayıp filtreleyebilmenin avantajlarını bir kez daha sergiliyor; objektif bakışını eleştirel argümanlarla harmanlayarak kadın mücadelesi ve direnişine katkıda bulunuyor.
Gurbette kadın olmak
Kadınların baskı altında tutulması, ailenin maço tavırlı fertleri tarafından şiddete maruz bırakılması, gurbette muhafazakârlaşmış topluluklarda sık sık karşılaşılan bir durum. Kadın cinselliğinin bir şeytanlık olarak damgalanıp adeta lanetlendiği gerici zihniyet aşılmadığı sürece bekâret de bir tabu olmaya devam edecek gibi görünüyor.
Filmin kahramanlarından avukat ve kadın hakları aktivisti Seyran Ateş düşüncelerini "Bekâret saplantısından kurtulabilmek mümkün olursa yaşanan tüm bu çılgınlık da sona erer" cümlesiyle dışa vuruyor. 2015 Almanya-Fransa ortak yapımı belgeselin öne çıkan diğer karakterleri psikolog Ahmad Mansour, Femen aktivisti Zana Ramadani ve genç öğrenci Arife Yalnız.
86 dakikalık eserde kahramanlarımızın her birini bağımsızlığına kavuşmak için mücadele etmiş insanlar olarak tanıyoruz. Bu durum, aileleri ve arkadaşlarıyla kopmalarının sebebi gibi görünse de, cinselliği cezalandırılabilir bir aksiyon olarak yargılayan ahlaki dogmayı kabul etmediklerinden 900 sene önceki şekliyle dayatılan öğretilere karşı isyanları kaçınılmaz olmuş.
Tabii bu vaziyetten muzdarip olanlar yalnız kadınlar değil. Erkekler ailedeki kadınların bekçiliğine soyunduklarından, arkaik bazı rol modellerine yapışıp kalmış durumdalar. Tüm bunların kökünde yatan esas sebep, hakkında gayet az şey bilinip iblisleştirilmeye çalışılan kadın cinselliğinin tüm İslam dünyasında boyunduruk altında tutulmak istenmesi!
Muhalif kimlik
Güner Yasemin Balcı |
Selanik'te dünya prömiyeri yapılacak olan eserin yönetmeni 1975 doğumlu Güner Yasemin Balcı, yazarlık, gazetecilik ve televizyon editörlüğüyle de tanınıyor. Almanya'ya 60'lı yıllarda çalışmak üzere göç etmiş Zaza bir ailenin çocuğu olarak büyüyen Balcı, insan hakları konusunda da gayet aktif. Alevi kültürünün ilerici özelliklerini bünyesinde taşıyan cesur ve muhalif kişiliği, katıldığı televizyon programlarındaki hararetli çıkışlarıyla da kendini belli ediyor.
Almanya'daki gurbetçilerin ve arkasından gelen yeni nesillerin sorunlarıyla yakından ilgili yazarın romanları, okuyucunun ve eleştirmenlerin büyük ilgisiyle karşılanmış; ülkede çeşitli tartışmalara önayak olduğu gibi tiyatroya da uyarlanmış.
Festivalde görücüye çıkmakta olan Bekâret Takıntısı, 13 Mart Pazar ve 14 Mart Pazartesi olmak üzere Selanik'te seyirciyle iki kere buluşacak.
Birkaç yıl öncesine kadar Osmanlı'nın bu önemli merkezine Sirkeci'den Barış Treniyle rahat rahat seyahat edilebiliyordu. Yunanistan'a festival vesilesiyle aniden gelmek isteyenler için şimdilik hızlı tren, örneklerini bolca duyduğumuz ve sonuçlarını merakla beklediğimiz iyi niyet taahhütlerinden biri durumunda, İzmir bağlantılı feribot da öyle!
Başarısı Civis - Avrupa Entegrasyon Medya ödülüyle tescillenmiş gazeteci Güner Yasemin Balcı'nın imzasını taşıyan, Almanca adıyla Der Jungfrauenwahn belgeselinin Türkiye'de de en kısa zamanda gösterilmesi dileğimiz… (MT/HK)
Festivalin programı için tıklayınız.